BİR YILDIZ DAHA KAYDI GÖK KUBBEMİZDEN
Masmavi olan şu gök kubbemizin, milyonlarca yıldızla nakış nakış işlenmiş olması ve her bir yıldızın diğerine gıpta etmekte olması cezb etmektedir insanı!... İçlerindenöyle parlakyıldızlar vardır ki, onların güzelliği ise, apayrı bir hoş ve bakanları alıp götürür ötelere ötesine… Birde İnsana, Yol ve yön gösterengök kubbeden yerküresine yansıyan o kadar yıldız vardır ki, onlardan habersiz yaşayan,gafil düşünen insan ne talihsiz… Bakar mısınız, Şafağı ve fecr-isadık-ı muştulayan yıldızların ne kadar güzel, nekadar nadide olduklarına. Mesela, seher yıldızı, çoban yıldızı ve samanyolunungöğü baştanbaşa izleyen ve süsleyen Halık-ı Azim’in o eşsiz sanatı; derin bir tefekküre sevk etmelidir insanı…
Yaşadığımız şu yeryüzü de, kocaman bir imtihan salonu; uçsuz bucaksız bir sahra, burada yaşayan her insan, her canlı suya, havaya muhtaç! Toprağa hayat veren yağmur tanecikleri ve arzı dirilişe hazırlayan cemre misali, insanı renkten renge, şekilden şekle, endamdan endama sokan ise, Sünnetüllah ve fıtrat gereği! Tıpkı yılın dört mevsiminde,arzın kisveden kisveye büründüğü gibi. İlkbahar insanın gençliğini temsil ederken, kış ise son demlerini! Dünya hayatında, imtihan gereği birçok şeyin işaretlerle tanınır olduğunu bilmeyen var mı?. Gönderilen binlerce Mürselatı-ı Kiram; ve halef olarak artlarında bıraktıkları bunca sadık dost ve Ulema-i amilin, her biri insanın ilahi murada göre insanca yaşaması için çabalayıp durmuş. Evet, bu kısa girizgâhtan size, Seydam,Hocam ve Üstadım; Kıraat ilminin Şeyhi, Sarf ve Nahivilimlerinin deryası olan Muhterem Ali Bayar’dan biraz söz etmek istiyorum.Molla Ali Bayar, söz konusu olan o güzel ve nadide yıldızlardan biri olduğu kadar kendisine gıpta edilenlerdendi aynı zamanda. Ve bir yıldız gibi o da kayıp aramızdan ayrıldı. Bizi büyük hüzünlere boğduğunu söylemek isterim mübalağasız!
SeydaMolla Ali (r.alh)’yidün (20/10/2019) Akşam Namazına müteakiben ebedi yurduna, Rahmeti Rahmana yolcu eyledik… Zira O, Molla Ali Bayar, Kurra Ali Bayar, Seyda Ali Bayar ve dava Şuurunu kuşanmış olan nadir amilin ’den biri olan Mücahid Ali Bayar idi. Evet, Âlimin ölümü âlemin ölümü diye tarif olunmuştu. Bizim gibi faniler, bizim gibi çeyrek tilmizler; Molla Ali Bayar gibi bir Âlim’in derinliğini keşfedecek kadar açık bir ufka sahip olmadıkları kesin. En azından kendi adıma konuşmam gerekirse, hakikat böyledir. Fakat az da olsa, onun gibi derin bir Üstadın tedris-i rahlesinde oturup; ilminden ve feyzin ’den nasiplenmek beni oldukça şanslı kıldığını söyleyebilirim. Ona minnettarım.
Unutulmamalıdır ki, başta Şanlıurfa ve çevresi olmak üzere, bölgemizin birçok yerinde yaşayan ilim âşıklarının, ilme olan sevdalarında; Seyda Ali Bayar Hocamın mutlaka bir katkısıvardır/olmuştur,buna inancım tamdır. Âcizane olarak, Onunla (ruhu şad makamı ali mekânı cennet olsun) yolumuz 1991 yılında birinci körfez savaşı sırasında kesişmişti. Şehir’e yeni taşınmış taşralı biri olarak, çölde suya susamış insan misali, ilme meraklı amaadres ve yol bulmakta güçlük çekecek kadar da acemi biri olarak; yol yordam bilmezken, takdiri ilahi bizi Hasaneyn Camii avlusundaki maddeten küçük, ama manen büyük olan Molla ve Kurra Ali Bayar Hocamın medresesine atıvermişti…
Evet, o Hocamızolduğu kadar aynı zaman da manevi babamızidi ve onu ebediyete uğurlamanın büyük üzüntüsünü gönlümüzün en derinliklerinde hissederken; onun geride bırakmış olduğu yüzlerce, belki binlerce (tam bilmiyorum) talebelerinin varlığı ise bizibiraz sevindirip metanet vermektedir. Seyda’mızın yetiştirip geride bırakmış olduğu bunca ilim erbabının varlığı ise, onun ilme ve Âlim yetiştirmeye ne kadar değer verdiğinin açık bir delilidir. Tabi ki onun ardından bırakmış olduğu bunca ilim erbabının varlığı ise, herÂlime nasip olmayan/olmamış ilahi bir lütuftur…
Seydam Molla Ali Bayar’ın derslerine, (1991/92/93’e kadar kısmen de olsa) daha çok ikindi vakitlerinde gidebiliyordum. Çünkü o zamanlar köyden Şehir’e yeni taşınmış, iki çocuğu olan ve dünyevi hiçbir mesleği olmayan biri için; ilim deruhte etmek bir hayli güç ve zor bir işti! Bu tarihten sonra, maddi ve sağlık sorunlarımın olmasından dolayı; Seydam’ ın derslerinden her ne kadar uzak kaldıysam da, ama onunlaolan bağımı hiçbir zaman koparmadım. Şanlıurfa da olduğum zamanlar da fırsat buldukça ziyaretine gidip hayır duasını alır, Şehir dışında olduğumda da telefonla hal hatırını sorardım… Seydam’ ın sevenleri arasında olduğuma, kanaatim tamdır. Çünkü onunla bir araya geldiğim zamanlarda, bana karşı olan davranışlarında bu sevgisini onun yüz ifadesinden anlayabiliyor/hissedebiliyordum.
Seydam Molla Ali, Ümmet için, Urfa’mız için hepimiz paha biçilemez büyük bir değerdi. Ve yeri doldurulmayacak kadar da derin bir ilim ve şuura sahipti. Birkaç sene önce, kendimin de yazı yazdığım Gazeteipekyol adına, bir arkadaşımla birlikte kendisiyle röportaj yapmak istediğimizi söylediğimde beni kırmamış ve kendisiyle; ilme ve ilim yolculuğunda kendisinin vermiş olduğu mücadeleye dair bir Röportaj gerçekleştirmiştik. Röportajı merak edenler, Gazeteipekyol Nusret Salih ve Mehmet Pala’nın Kurra Ali Bayar ile yapmış oldukları röportaj diye yazsalar tafsilatıyla okuyabileceklerdir. Sağ olsunlar Gazetedeki arkadaşlarımız, bu duyarlığı göstermiş ve Seydam’ ın vefatının hemen akabinde o röportajı yeniden yayınlamış ve Hocamıza karşı olan vefa borcumuzun ifasındaki bu hassasiyetlerinden dolayı, başta Gazetemin genel yayın yönetmeni Mustafa Arısüt, Haber müdürümüz Hüseyin Özkankardeşlerime ve onların şahsında tüm Mutfak çalışanı arkadaşlarıma buradan şükranlarımı arz ediyorum!... Seydam Molla Ali Bayar’ın biyografisini burada anlatacak değilim tabi, sadece onun şahsı manevisine karşı olanbir vefa borcumun olduğuna inandığım için; âcizane bu satırlar vesilesiyle hem Hocamın yâd edilmesini arzuladım, hem de bu bilgilerin arşivlerde kalıp kaybolmamasını! Ruhu Şad olsun. Onun aziz ruhuna El- Fatiha…