Gazze'ye saldıran ve bütünüyle yok etmeye çalışan zalimler ilk başta tereddüt içinde korka korka saldırıyorlardı. Hatırlayın: Gazze soykırımı başladığı günlerde Amerika'dan, doğudan, batıdan, Avrupa’dan bütün küfür liderleri birer ikişer İsrail'e destek ziyaretinde bulundular. 2 milyar nüfuslu İslam âleminin Gazzelileri yalnız bırakmayacaklarını, onlara sahip çıkabileceklerini düşünüyorlardı. İslam âleminin boylu boyunca uzanmış bir ölüden ibaret olduğunu bilmiyorlardı. Merhum Mehmet Akif’in şu dizeleri bugün bu ümmetin vaziyetine çok uygun düşmektedir:
Ey dipdiri meyyit, "İki el bir baş içindir."
Davransana.. Eller de senin, baş da senindir!
His yok, hareket yok, acı yok.. Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana.. Sen böyle değildin.
Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?
Kendin mi senin, yoksa ümidin mi yüreksiz?
Saldırgan güçler, önce tüm halkın Gazze'den çıkıp güneye geçmelerini istediler, Gazze ve çevresindeki şehirlere tonlarca bomba yağdırdılar, binaları, evleri yakıp yıktılar. Camileri okulları hastaneleri bütün kamu binalarını yerle bir ettiler. İslam âleminden hiç ses çıkmadı, birbirlerini çağırıp toplanan Müslüman liderler, doğru dürüst bir kınama bile yapamadılar, saldırgan zalimler bile İslam âleminden liderlerinden ve halkalarından duyarsızlığın bu kadarını beklemiyorlardı, Gazze'yi bu kadar sahipsiz bırakacaklarını, olanlara sessiz kalacaklarını düşünmemişlerdi. Gazze'ye sahip çıkmak söyle dursun, Başta Suudi olmak üzere, Müslüman ülkelerin çoğunun yöneticileri, ülkelerinde İsrail'i lanetlemeyi, Gazzelilere dua etmeyi bile yasaklamışlardı. İsrail'i kınayanlar ise gerçekçi olarak ve tam manasıyla İsrail’le ilişkilerini kesemediler. Güya boykota destek verdiğini söyleyen üst düzey yöneticiler, Basına yansıyan toplantılarda, İsrail destekçisi firmaların ürünlerini maslarında bulundurmaktan çekinmediler. İsrail mallarına boykot çağrısı yapan bir avuç ciddi Müslüman, kayda değer bir destek göremedi. İş adamları ve üst düzey devlet adamları bazında İsrail ile ticari, askeri ve siyasi ilişkiler devam ettirildi. Saldırgan zalimler bu durumu görünce bütün tereddütleri geçti ve en zalimane, en insafsız, tarihte benzeri görülmemiş korkunç bir vahşetle bebekleri, çocukları, kadınları, savunmasız masum insanları topyekün öldürmeye koyuldular.
En ciddi tepki Yemen'in Husîlerinden geldi. Üzerinden geldiğince İsrail'e mukabele ettiler. Bu cengâver müslümanlar İsrail'e mal ve mühimmat taşıyan gemilere saldırdılar, Yemen’den ateşledikleri füzelerini İsrail'in içine kadar ulaştırdılar. Sonra İsrail tehdidi Lübnanı sarınca, geç de olsa Hizbullah da harekete geçti. Lübnan'da, Suriye'de, hatta İran içinde İsrail peş peşe birçok İran yetkilisini öldürünce, yürek soğutucu olmasa da İran da harekete geçti, İsrail'e füze saldırılarında bulundu. İşte sesleri çıkan İslam ülkeleri bunlardan ibaretti. Sünni ve Şafiî olan Gazzelilere karşı Sünnî âlemin genel itibarıyla sessizliğine ve duyarsızlığına karşın, Hizbullah'ın ve İran'ın Gazze için İsrail'e saldırı girişimi yetersiz, etkisiz ve gecikmeli de olsa değerlidir. En azından İsrail'e karşı Gazze’nin yanında olduklarını gösterdiler. Bu, İsrail ve Amerika'nın İran'a yönelik aşırı tepkileriden ve Hizbullah'ın yönetim kadrosunu yok etmelerinden açıkça anlaşılıyor. Sünni Müslümanlar birkaç cüz’î grup dışında, etkisiz ve yetersiz de olsa bir tepki göstermeye cesaret bile edemediler. Bir-ikisi dışında diğer Müslüman ülkeler bütünüyle ölüm suskunluğuna girmişti.
Saldırgan zalimler bundan büyük cesaret aldılar, Kassam ve Ensarullah dışında artık Müslüman ümmetten korkmuyorlardı. Bu cesaretin rahatlığıyla Gazze’ye yapmadıkları vahşet, işlemedikleri şenaat kalmadı.
Aslında bütün zulümlerin bütün canavarlıkların temelinde Amerika vardır. Müslümanlara yönelik her kötülüğün, her pisliğin altından o çıkıyor. Zalimleri sevk ve idare eden Amerika'dır. Bir asra yakındır Müslüman ülkeleri ele geçirmiş, karıştırdıkça karıştırıyor, Müslümanları birbirlerine kırdırıyor. Vaktiyle ülkelerini ele geçirdiği Kızılderililerin soyunu kuruttuğu gibi, kendisi yahut zalim uşakları için tehdit olarak gördüğü Hamas, Ensarullah gibi Müslümanları da terörist olarak ilan ederek yok etmeye çalışıyor.
Zulmüyle, fitnesiyle Siyonistler başta olmak üzere bütün zalimlere hamiliğiyle ön plana çıkan Amerika’nın, Hadis-i şeriflerde bildirilen deccal fitnesiyle benzerlik göstermesi dikkat çekicidir.
Müslümanlar bu şeytani zulüm şebekesini iyi tanımalı ve topyekûn onu ülkelerinden kovmak için birlik olmalıdırlar. Yoksa uçakları yaman uçmaya, Müslümanların üzerine bombalar yağdırmaya ve İslam’ın şehirlerini bir bir yıkmaya devam edecektir.