Sözlükte “kendini tutmak, engellemek,” anlamına gelen imsak kelimesi, takvimlerde oruca başlamaya ait özel bir kavram olarak kullanılmaktadır. İmsak oruç yasaklarının başlama vakti olduğu gibi aynı zamanda sabah namazının da başlangıç vaktidir. Bu vakit, ayette “fecrin beyaz ipliğinin siyah ipliğinden ayırt edilmesi” olarak tanımlanmıştır. (Bakara, 187.)
Oruç imsak vaktiyle başlar, akşam güneşin batışıyla sona erer. Bu nedenle oruç vakitledir, ezan okunması oruç için bir şart değildir. İmsak vaktinde sabah ezanın okunması, sabah namazı için bir çağrıdır, oruca başlamak için değildir. Bu itibarla sabah ezanı okunmasa da imsak vakti geldiğinde mutlaka yeme-içmeyi terk etmek ve oruca başlamak gerekir. Aynı şekilde akşam ezanı için de durum aynıdır. İftar vakti geldiğinde ezan okunsun okunmasın iftar etmek gerekir.
Bir kısım Müslümanların imsak ve iftarda sadece ezanı dikkate almaları büyük bir hatadır. Hele imsak vaktinde ezanın biraz geç okunması durumunda ezanla oruca başlayan Müslümanlar için o günkü orucun fesada gitmesine yol açar. Bazı kimselerin de “ezan bitinceye kadar yeme-içme sürdürülebilir” şeklindeki sözleri de orucun ciddiyetiyle bağdaşmayan büyük bir yanılgı ve hatadır. Ha, eğer ezan vakit gelmeden okunmuşsa bu söz doğru olabilir. Eskiden takvimlerde temkin süresi adı verilen bir uygulama vardı. İmsak vakti asıl vakitten bir süre önce başlatılıyordu. O zamanlar erken başlatılan ezan okununca da oruca bir zararı yoktu. Çünkü asıl vakit henüz gelmemiş oluyordu.
1983 yılına kadar Diyanet Takvimlerinde imsak vakitleri için 4 dakikalık temkin payı uygulanıyordu. Ancak bu yıldan itibaren temkin süresi uygulamasına son verilerek imsak vakti aynı zamanda sabah namazının başlangıç vakti olarak uygulamaya kondu. Artık günümüzdeki takvime göre imsak vakti yeme içmenin kesilip oruca başlama zamanını gösterdiği gibi, sabah namazının da girme vaktini bildirir. Bu vakit girince sabah namazı da kılınabilir. Ancak Hanefi Mezhebine göre hafif ışıyıncaya kadar namazı geciktirmek, şafilere göre ise vaktin başlangıcında karanlık iken kılmak daha faziletlidir.
Kendi saatlerine bakarak vaktin girip girmediğini dikkate almayıp sadece ezan sesine bağlı kalanların çoğu kez yanıldıkları, erken oruç açtıkları görülmüştür. Çünkü dışarıdan herhangi bir ses duyunca ezan sanıp orucu açıyorlar. İmsak vaktinde de herhangi bir sebeple ezana geç başlanınca yeme içmeyi sürdürerek orucun fesada gitmesine yol açıyorlar.
Kendilerini dini konularda otorite olarak gösteren bir kısım şahıslarca öne sürülen, imsak vaktinin takvimlerde geç başlatıldığı, 40 dakikalık fazladan oruç tutturulduğu iddiaları bazı Müslümanların kafasını karıştırmaktan öteye gitmeyen asılsız ve yanlış ifadelerdir. Bin yılı aşkın süredir devam eden mevcut uygulama, ümmet birliğiyle bir kültür olmuştur. Şehrin ışıkları içinde fecrin beyaz ipliğini tespit de mümkün görünmüyor. Bu nedenle takvimin hassas ölçümlerine itibar etmek durumundayız. Fecrin ufuktaki beyaz ipliği görününce başlayan imsak vakti esas alınmaktadır. Bu süreden 40 dakika sonra ortalık tamamen aydınlanmaktadır.
Ayette ifade edilen “siyah iplikten, beyaz ipliğin ayırt edilmesi” gece karanlığında hakiki siyah ve beyaz iplik değil, mecazi olarak ufuk ipliği kastedilmektedir. Çünkü ayetteki “mine’l-fecri” kelimesi, mecazi iplik olan “fecrin beyaz ve siyah ipliği” olduğunu açıkça göstermektedir.
“Orucu 40 dakika fazla tutuyoruz” iddiasıyla söylenen bu fikrin bir an doğru olduğunu varsayalım. Orucu erken başlatmak orucu bozmaz, zarar vermez. Ancak bu fikir yanlış ise oruç vaktinden çok sonra başlatılmış olur ki, oruç fesada gider. Yani 40 dakika fazla oruç tutmanın hiçbir zararı yoktur ama 40 dakika eksik oruç, oruç değildir. O halde 1400 yıllık İslam kültürüne aykırı fikirlere itibar edilmemesi gerekir.