İSRAİL'İN DURDURULMASI

60'a yakın İslam ülkesinde çoğunluğu oluşturan duyarsız, korkak sözde Müslümanlar mel'un İsrail'in yaptığı soykırım karşısında, yaşadıkları mekânlarda keyiflerinden taviz vermeden ve hiçbir işleme girişmeden Amerika ve Avrupa'nın İsrail'i durdurmalarını beklediler. Oysa Amerika ve Avrupa bu soykırımın uygulayıcı birer parçasıydılar. Filistin'in tamamen yok edilmesi için gerekli en son teknoloji ile yapılan silah, mühimmat savaş araçları fazlasıyla İsrail'e veriliyordu. Hatta askerlerini de İsrail’e yardıma sevk etmişlerdi. Buna karşılık Müslümanlar ise, silah şöyle dursun, ekmek bile gönderemiyor, insani yardım yapamıyorlardı. Yani küfür tek milletti ama Müslümanlar bir ümmet olamıyordu.

Gazze için hiçbir şey yapmayan bu duyarsızlar, Avrupa ve Amerika'da vicdanlı gayrimüslimlerin meydanlarda düzenledikleri İsrail’i protesto ve İsrail mallarına boykot uygulamaları karşısında eleştiri konusu edildiklerinden, kınama, suya sabuna dokunmayan ölçülü ve aşırı demokratik eylemler düzenlediler ve İsrail'i durdurması için Avrupa insan hakları mahkemesine ümit bağladılar. Ancak, mahkeme soykırım ve savaş suçu işlediğine, sorumlu tutulan Lanetyahu ve ekibinin tutuklanmasına hükmederek İsrail'in durdurulmasına karar vermesine rağmen İsrail, mahkemeyi tehdit ederek bütün dünyaya meydan okudu ve katliamı daha da şiddetlendirdi. Onu durduran olmadı, mahkemenin kararı boş bir laftan ibaret kaldı.

Derken Amerika'da başkanlık seçimleri yapıldı ve Trump seçimi kazandı Bu kez korkaklarımız umutlarını Trump'a bağladılar, onun soykırımı durduracağına inandılar.

Trump'ın da diğer zalim kâfirlerden farksız olduğu unutulmamalıdır. Yöremizde "it itin kuyruğuna basmaz." derler. Soykırımın asıl faili Amerika’dır, İsrail onun tetikçilerinden sadece biridir. 

Önceki gün yürürlüğe giren (19/01/2025) ateşkesten de bir sonuç çıkacağına inanmıyorum. Çünkü İsrail iyi niyetli değildir, tamamıyla kötü niyetli, masum kanına doymayan mel'un bir canavardır. Ateşkesin yürürlüğe girmesinden Bir saat kadar önce dahi geniş çaplı saldırılarını sürdürdü, tamamı savunmasız sivil ve çocuklardan oluşan 24 kişinin şehit etti ve 50'den fazla kişiyi yaraladı. İsrail'den iyi bir niyet beklemek aptallıktır. Ayrıca İsrail'in tarihi sayısızca ateşkeslerle, barış görüşmeleri ile ve hiçbir zaman sadık kalmadığı anlaşmalarla doludur. İsrail demokrasiden, iyi niyetten veya medeni girişimlerden anlamaz. Bazıları Yahudi halkını yönetici kadrosundan zalimlik ve suçluluk konusunda ayrı tutuyor. Ama bendeniz böyle düşünmüyorum. Bana göre Yahudilerin tamamı İsrail'in zalim yöneticileri kadar zalimdir. Kassam’ın elindeki rehinelerin aileleri dışında Yahudi diğer sivil halkın, din adamlarının siyasilerin, iş adamlarının, sanatçıların, basın mensuplarının, dünyanın her tarafındaki Yahudi zenginlerin, vahşiyane bir soykırım yapan Lanetyahu ve ekibi ile İsrail ordusuna tam destek vermeleri, Türk vatandaşı dört bin Yahudi’nin Gazze’deki soykırım savaşına katılması bu görüşümüzü kanıtlar niteliktedir.

Vaktiyle TRT’de yayınlanan ve Yahudi vahşetini gözler önüne seren “İsrail İsrail’e Karşı” adlı bir belgesel izlemiştim. Bu belgeselde İsrail halkının devletinden çok daha zalim ve gaddar olduğu görülüyordu. Öyle ki, İsrail askerleri, küçücük ilkokul çocuklarını, saldırgan Yahudilerden ve din adamlarından koruyor; gözü dönmüş saldırganlara engel olan askerlere tepki gösteriyordu.

İsrail devleti seçim zamanlarında seçim yatırımı olarak Filistinli masumlara baskı ve zulmü artırması düşünüldüğünde, sözünü ettiğimiz belgeseldeki manzaranın doğruluğu bir kez daha ortaya çıkmaktadır.  

Yahudi ile dostluğu yasaklayan ayetlere rağmen Yahudi sempatizanı Müslümanların hangi akıl ile Yahudiye sevgi beslediklerini anlamak mümkün değildir.  Onların bu tutumları nedeniyle Müslümanlıkla bir alakaları olmadığı gibi akıl ve izan ile de bağdaşır bir tarafları yoktur. Bediüzzaman'ın tabiriyle "Aç canavara karşı tahabbüb, merhametini değil iştihasını açar. Hem de diş ve tırnağının kirasını da ister." Kaldı ki İsrail, aç bir canavardan ziyade masum kanı içen suçlu ve lanetli bir canavardır. Bütün insanlığın baş belasıdır. İsrail ancak kısastan anlar onun yaptıklarını ona yapmak gerekir. Zor kullanılmadıkça demokratik diplomatik çabaların beyhude bir uğraş olduğu daha ne kadar denendikten sonra anlaşılacak? Peygamber (ASV) Hayber’de ve Medine’de, Beni Kurayza, Beni Nadir ve Beni Kaynuka Yahudilerine nasıl bir muamele yaptıysa onun yolundan gitmek, onun metodunu uygulamaktan başka bir çare yoktur. 

Bütün dünyayı arkasına almış ve en güçlü, en ağır silahlarla küçük bir topluluk olan sahabe mahiyetindeki Kassam yiğitlerini mağlup edemeyen İsrail’in sanıldığı kadar güçlü olmadığı görüldü.  Güç ancak cesaret ve şecaatle başarı getirir. Gazze’nin bebeklerinden bile korkan korkak Yahudilerin ancak savunmasız masumları, kadın ve bebekleri öldürmeye güçleri ve cesaretleri yetiyor. 

Bu cesareti Müslümanların ihtilafından ve duyarsızlığından almaktadırlar. Müslümanlar aklını başına alıp birlik olmadıkça, bütün Müslüman ülkeler eş zamanlı olarak ortak bir kararla her biri kendi ülkesindeki Amerika'nın elini kolunu kesmedikçe İsrail durdurulamayacaktır. Her İslam ülkesinde Amerika'ya ait üsler, radarlar hülasa ona ait her şey, kapatılmalı, işlevsiz ve etkisiz hale getirilmeli. İslam ülkelerine yerleşmiş, ekonomisini ve önemli mevkileri ele geçirmiş Yahudiler, ülkeden çıkarılmalı, sökülüp atılmalıdır. En azından vatandaşlıktan çıkarılmalıdırlar. Aslında İsrail’le bilfiil savaşmak gerekmez, her ülke kendi içindeki İsrail’le ciddi olarak mücadele etmelidir. Eğer böyle yapılırsa o zaman İsrail ister istemez Müslümanlara teslim olur, aksi takdirde İsrail, İslam şehirlerini birer birer cehenneme çevirecek, Müslümanlar İsrail’e teslim olmaya devam edeceklerdir.