Modern toplumların karmaşıklığı içinde, insan ilişkilerindeki görgü ve nezaket, bireylerin güven ve huzur içinde bir arada yaşayabilmesi için temel bir yapı taşıdır. Ne yazık ki, kimi zaman bu değerlerden uzak bireylerle karşılaşmak, insanın içindeki adalet duygusunu zedeler ve toplumun geneline dair bir umutsuzluk hissi uyandırır. Trafikte, pazarda, hemen hayatın her aşama ve alanında vahşileşen insanlarla karşılaşmak olası bir hal almıştır. İnsanların tahammülsüzlüğü, bedbinliği, bencilliği giderek artmakta ve çekilmez bir hale gelmektedir.
Geçtiğimiz günlerde oto sanayisinde bir oto atölyesinde yaşadığımız tatsız olay, bu tür karşılaşmalardan yalnızca biriydi. Bir arkadaşımın aracındaki bir sorun nedeniyle gitmiştik. Gerçi ilk gördüğümde de buradaki usta görünümlü adamı gözüm hiç tutmamıştı ama, bir kere girmiştik. Arkadaşım, aracın sorununu anlattı. Usta, göz ucuyla arabayı süzdü, kısa bir süre mırıldandı ve onarım için yüksek bir fiyat söyledi. Biz, doğal olarak bu fiyatı aramızda değerlendirmek için sessizce konuşmaya başladık. İşte tam o anda, ustanın ses tonu bir anda sertleşti: “Bu kadar düşünecek ne var? İstemiyorsanız gidin!”
Usta kılıklı bu vahşi adam, hizmetinin maliyeti üzerine konuştuğumuz bir anda, beklenmedik bir sertlikle ve hakaretvari bir tarzda tepkisini dile getirmiş ve bizi dükkânından kovmaya kalkmıştı. Oysa biz hiçbir şekilde nezaket sınırlar dışında ne bir söz ne de bir davranış içinde bulunmamıştık. Bu adamın, üslubundaki kabalık ve durumu yönetme şekli, bize iş etiğinden, hatta insanlıktan çok uzak bir tavır sergilediğini gösterdi. Bu adamla tartışmanın yersiz olacağına karar vererek, bir de, "köpek seni ısırabilir ama sen köpeği ısırmaya kalkma" düsturu doğrultusunda, adamın atölyesini terk ettik. Beni endişelendiren kısmı şudur ki; bu tarz davranışlar yalnızca bireysel bir sorun olmaktan çıkar; toplumsal güveni sarsan bir etkiye dönüşebilir.
Bu olay insan ilişkilerindeki saygının ve anlayışın ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. İnsanların birbirine daha dikkatli ve özenli yaklaşması gerekirken, menfaatin ve önyargıların ön planda olduğu bir zihniyetin giderek yaygınlaştığını görmek üzücü. Üstelik, bu tür davranışların yaygınlaşması, bir ülkenin kültürel mirasına ve toplumsal değerlerine gölge düşürür.
Bir toplumun gerçek yüzünü yansıtan detay, o toplumu oluşturan fertlerin birbirine karşı olan tutumlarıdır. Bir müşteri, gördüğü kötü muamele üzerinden tüm bir toplumu yargılayabilir. Bu yüzden, bireylerin yalnızca kendi kişisel çıkarlarını değil, temsil ettikleri topluluğun itibarını da düşünerek hareket etmeleri gerekir.
Toplumun ahlaki çöküşüne dair yapılan tartışmalar sıkça duyulsa da bu tür olaylar insanı ister istemez “insanlık bitmiş” demeye iter. Ancak insanı azıcık da olsa teselli eden tarafı şudur ki; bir kişinin olumsuz davranışı, toplumun tümünü yargılamak için yeterli bir sebep değildir. Umut etmek gerekir ki, saygı, empati ve görgü gibi değerler yeniden hatırlanır ve nesiller boyu korunur.
Ezcümle, insanlık onuru ve toplumların refahı, bireylerin birbiriyle kurduğu iletişimin niteliğiyle şekillenir. Bir atölyede, bir sokakta ya da herhangi bir ortamda, küçük bir nezaket dahi insanın içindeki güven ve mutluluk hissini artırabilir. Bu basit ama güçlü gerçeği unutmamak, bizi daha iyi bir geleceğe taşır diye umut ediyorum...
Afiyette kalın