ÖĞRETMENLİĞİN KANAYAN YARASI (ÜCRETLİ)

Merhabalar kıymetli dostlar hepinizi canı gönülden selamlamak istiyorum. Nasılsınız iyi misiniz? Rabbim daima iyilikler nasip etsin. 

Dostlar bu hafta sizlerle yoğun mesaj ve istekten dolayı kendimin de içinde yer aldığım bir problemi gündeme getirmek istiyorum. Daha önceden de bu konu başlığı altında bir şeyler paylaşmıştım. Tekrardan paylaşacağım.

Dostlar, bu hafta yine ücretli öğretmenlerin haykırışını sizlere paylaşacağım. 

Bir öğretmen düşünün iki aydır maaş alamamış olan bir öğretmen düşünün hiçbir özlük hakkı olmayan bir öğretmen düşünün genel olmasa da çoğu yerde ayrıştırılan bir öğretmen düşünün içinde hep bir isyan hep bir sitem olan! 

İki ay geçmiş olmasına rağmen ücretli öğretmenlerimiz çoğu ilimiz ve ilçelerimizde kasım ayının maaşını alamamış durumda ve aralık ayı bitmekte olmasına rağmen, diyeceksiniz ki bazı dönemler bu durumlar meydana gelmektedir. Ancak kadrolu ve diğer bütün memurluklarda bir gün olsun maaşlarda gecikme olmamaktadır. Zaten aldıkları ücret asgari ücretin altı bir tutar. Ve çoğu tutara göre hayatlarını idame etmeye çalışıp kendilerini kredi kartlarına ve borçlara tutsak etmektedir. 

Bir ay gecikmesi ile ücretli öğretmenlerin kredi kartlarındaki dinimizce haram olan faizin işlemesi ile alacakları maaşın belli bir kısmını da bankaların boğazına yerleştirmeleri sizce reva mıdır? Türkiye’de ücretli öğretmenlik yapan yüz binden fazla insan var. Bunların bir çoğunluğu eğitim fakültesi mezunu birçoğu da fen- edebiyat fakültesi formasyonlu öğretmen adayıdır. Ancak bu öğretmen arkadaşlar atamaları olmadığı için veyahut günümüzün tabiriyle atanacak puanı alamadıkları için ücretli öğretmenlik yapmak zorunda kalmaktalar. Hülasa puan alıp mülakat engeline takılıp atanamayan öğretmenlerde cabası. 

Diyeceksiniz ki neden ücretli öğretmenlik yapıyorlar maaşları az, hakları yok ancak bunlar yapmayınca ön lisans mezunu daha sonra lise mezunu, bölümü öğretmenlikle alakasız binlerce kişiyi yerlerine almaktadırlar. Buda gelecek neslimiz için bir zarar değil midir? Düşünün öğretmenlik hususunda hiçbir donanımı olmayan birisinin evladınızı yetiştirdiği? Kötü bir husus meydana getirmekte değil mi? 

Aynen öyle.

Ben kendim de ücretli öğretmenliğe karşıyım.

Doğru dürüst atama verseler hiçbir öğretmen adayı; tatillerde parası kesilen, haftada otuz saat ders mantığına sığdırılan, bir kadrolu veyahut sözleşmeli geldiğinde yerinden edilme korkusu olunan bir kölelik sisteminde bir saat dahi kalmak istemez. Ancak kimisi donanımını azaltmak istemediğinden kimisi öğrencileriyle kurduğu hayallerden dolayı el mahkûm kimisi de lise veya ön lisans mezunlarının gidip öğretmenlik yapmalarını istemedikleri için ücretli öğretmenlik yapmaktadırlar. 

Buradan başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a daha sonra Milli Eğitim Bakanımız Yusuf Tekin’e seslenmek istiyorum. Ya ücretli öğretmenliği kaldırıp öğretmen ihtiyacına göre atama yapmayı deneyelim ya da yapıyorlarsa ücretli öğretmenlerin özlük haklarını düzeltelim. Nasıl bir düzeltme diye merak etmiş olabilirsiniz? Ona da açıklık getireyim. 

Örneğin; 

-Ücretli öğretmenlerin sigortası hafta sonlarını da ekleyerek otuz güne çıkarılmalıdır.

-Maaşları aynı Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı vekil imamlardaki gibi asgari üzeri hesaplanmalıdır.

-Ücretli öğretmenler donanım ve mülakat ile alınmalıdır. Bu mülakatta da referans mantığı ortadan kaldırılmalıdır.

-Başta eğitim fakültesi daha sonra fen- edebiyat fakültesi mezunlarının (formasyonlu) alınmasına dikkat edilmelidir. 

-Öğretmen kimlik kartı ücretli öğretmenlere de verilmelidir. 

Genel olarak bu hususlar düzeltilmedikçe ülkede eğitim sisteminde kabuk tutmuş bir yara daima kanayacaktır. 

Umarım ücretli öğretmenlerin sesi olabiliriz. 

Umarım tez zamanda yeni çözümler üretilir. 

Umarım güzel sonuçlar meydana gelir. 

Esenlikle kalın.