Gazze, sözün tükendiği yer. Gazze, çocukların en çok ölümle anıldığı şehir. Gazze, annelerin gülmeyi unuttuğu şehir. Gazze, gökten yağmur gibi füzelerin yağdığı şehir... Gazze, insanın ve insanlığın ve insanlığımızın ve dünyanın utanç noktası... Gazze, acımız, utancımız, çaresizliğimiz… Gazze'de katliam, Gazze’de soykırım, Gazze’de vahşet devam ediyor... Gazze’de bir yıl önce “ruhumun ruhu” dediği torunu Rim’in şehadeti ile gündem olarak, Gazze’nin sembollerinden birine dönüşen, Halid Nebhan’ da Gazze saldırılarında torunu gibi şehadete ulaştı. Halid Dede, torununun şehadetinden sonra kendisini son anına kadar Gazze’de yardım ve iyiliğe adamış idi. Çünkü o iyiliğe inanıyor idi, güzelliğe inanıyordu, kötülüğün devam edemeyeceğine, yok olacağına inanıyordu…
Halid dede Gazze’nin ruhudur, torunu Rim Gazze’nin ruhudur. Orada kanı toprağa ulaşan kadınlar, çocuklar, bebekler, yaşlılar, masum insanlar Gazze’nin ruhudur. Evet, Gazze karmakarışık etse de duygularımızı diliyoruz ve inanıyoruz ki Gazze’nin ruhu kazanacaktır. Bir şehri dahası uzun vadede bir ülkeyi yok etmeye çalışacaksınız ve oraya, onlardan sonra gelip işgal edeceksiniz. Unuttukları bir şey var! “mekânın ruhu” vardır ve o ruh, ona karşı olanları azap içinde bırakacaktır. Sonuç ne olursa olsun, Gazze tamamen yok edilse bile mekânın ruhu Gazze’yi, Siyonizm’e mekân kılmayacaktır. Öldürmeye, yok etmeye güçleri yetse bile Gazze’nin Ruhu, o masum çocukların ruhu Gazze’de Siyonistleri rahat bırakmayacaktır…
Evet, tekrar ediyoruz; mekânın ruhu vardır… Gazze’de çocukların ruhu vardır, bebeklerin ruhu vardır, tertemiz annelerin ruhu vardır… O kanını döktükleri, o saf, o tertemiz, o masum insanların, çocukların, bebeklerin, Halid Dedelerin, Rim’lerin Gazze’ye işleyen, o topraklara işleyen ruhları İsrail’i eninde sonunda kahredecektir. Gazze, eninde sonunda ancak orada izzetle mücadele edenlerin olacaktır. Gazze ancak Gazelliler gibi izzetli olanlara mekân olacaktır. Gazze'de iyiliği yok edenler, iyiliğe kastedenler, saflığı öldürenler; pervasızca katliam yapanlar, kötülüklerinin fenalığında ifna (yok) olacak, çirkinlikleri ve kötülükleri ile Gazze’yi, yurda dönüştüremeyeceklerdir: Orayı kendilerine mekân kılmanın imkânına ulaşamayacaklardır. Çünkü Gazze’nin ruhunda iyilik vardır ve Gazze ruhundaki bu güzellik ile kötülüğe ve kötülere yar ve yurt olmayacaktır…
Gazze İsrail’e mekân olmayacaktır. Çünkü biliyoruz ki kötü fenalığıyla yok olmaya mahkûmdur. Ve her şeye rağmen biliyoruz ve dua niyetine diliyoruz ki; Gazze ve Filistin, İsrail’e mekân değil mezar olacaktır. Gazze’de mekânın ruhu, Halid Dedelerin ruhunu, Halid dedenin “ruhumum ruhu” dediği Rim’lerin ruhunu ilelebet taşıyacaktır. Ve “Gazze’den Sonra” da Gazze hep var olacaktır… Yazıyı Gazze’nin ruhu Halid Dedenin şehadeti sonrası, Yazar Erhan Ediz’in sosyal medya hesabından paylaştığı, çokça etkilendiğim masal ile bitirelim. Unutmayalım ki; masallar bir medeniyetin diriliş hikâyesidir. Her şeye rağmen Gazze umuttur ve ruhuyla birçok masala konudur artık. Çocuklarımıza Gazze’nin masalını anlatalım ki geleceğe dair sahih düşleri olsun. Halid Dedenin ruhu şad olsun…
****
"Bir zamanlar, uzak şehirlerin birinde bir dede ile torunu yaşardı. Dedenin adı Halid, torununun ise Rim’di. Rim, minicik elleriyle dedesinin sakallarıyla oynar; dizlerinde oturup masallar dinlerdi.
Halid, Rim’e "ruhumun ruhu" derdi. Çünkü Rim, onun yorgun kalbinin en güzel tesellisiydi.
Yaşadıkları topraklar, uzak diyarlardan gelen kötü adamlar tarafından kuşatılmıştı. İnsanlar, evlerinden çıkabilseler de şehirlerinin dışına gidemiyorlardı.
Fakat Rim, bunlardan habersiz masmavi gökyüzünün altında dedesiyle bisiklete binmeyi çok severdi.
Ama bir gün, bu mavi gökyüzü karardı. Şehir, uçakların sesleriyle titredi. Halid, Rim’i kollarına alıp saklamak istedi, fakat... Bir bomba düştü. Rim, toprağın kollarına gitti. Halid’in ruhunun ruhu, bir anda kayboldu.
Halid Rim’ini gözlerinden öperek uğurladı ve vasiyetini tekrarladı: “Ne olursa olsun iyilik yap.”
İşte o günden sonra Halid, Rim’in adını yaşatmak için her gün kedilere su verdi, çocuklarla oyunlar oynadı, yaşlılara yemek taşıdı.
Rim’in gözlerindeki parıltıyı kedilerin minnettar bakışlarında, insanların dualarında buldu. Yaptığı her iyilikte ruhunun derinliklerinde Rim’in adını duyuyordu.
Halid, bir gün pazarın ortasında, elinde birkaç ekmek torbasıyla insanlara yetişmeye çalışırken gökyüzü bir kez daha karardı. Aynı uğultu, aynı korku... O gün bir bomba daha düştü. Halid, toprağın üzerinde sırt üstü yatarken, bir zamanlar Rim’in masum gülüşleriyle doldurduğu gökyüzüne baktı.
Ve o anda Rim’i gördü. O, Halid’e doğru koşuyordu. Minicik elleriyle dedesinin elini tuttu ve “Artık yoruldun dede. Haydi, birlikte gidelim.” dedi.
Dünya bir kez daha sessizleşti.
Derler ki o günden sonra her kim bir kediye su verdiyse, bir açın karnını doyurduysa ya da bir çocuğun başını okşadıysa ruhunun derinliklerinde Rim’in adını duydu."