TAHAMMÜL AHLAKI!

Yaşadığımız toplumda, insanların veya başka bir deyimle bazı oluşumların; hiçbir eleştiri ve itiraza tahammüllerinin olmadığını görüyoruz... İster siyasi bir parti ister tasavvufi bir oluşum, isterse sivil bir kuruluş olsun; birçoğunun ortak özellikleri: bizim gibiyse doğrudur, bizim gibi değilse yanlıştır hatadır, yanılgısıdır!

Hâlbuki mutlak doğru sadece, Allah'ın ve Resulü'nün kelamındadır. Bunun dışında kalan, her insanın sözü, fikri, zikri, düşüncesi ve iddiası eleştiri ve itiraza açıktır. Açık olmalıdır. 

Fanatizm, ruhi bir hastalıktır bu hastalığa müptela olan fert ve toplumlar; her olaya, her hadiseye, eşyanın hakikatine ve doğanın işleyişine, daima at gözlüğüne bakarlar. Çünkü ona odaklanmışlar, o bakışın dışında; başka bir bakış açısı ihtiyacı duymazlar. İşte böyle bir bakış açısı beraberinde, tahammülsüzlüğü getirir ki, bu; kendi yanlışlarını dahi, eleştirilemez doğrular olarak; diĝer insanlara empoze etmeye çalışırlar. 

Geçmişte asrı saadete baktığımızda, insanlar; Haz. Ömer gibi islâm devletinin halifesi olan bir insanı dahi eleştirebilmişlar... Hz. Ömer (r.a), eleştiri yapanı azarlamadığı gibi, bilakis oğlu Abdullah İbn-i Ömer’e (r.a) itaat edemeyeceğini söyleyen sahabiye cevap verdirtmiştir.  İşte tahammül ve eleştiriye açık olma ahlakı budur. 

Kendilerini la yüs'el/sual sorulmaz olarak görenler; hiç kusura bakmasınlar, ister lider, ister cemaat önderi, isterse siyasi bir parti başkanı olsun İslam’ın tahammül ahlakını anlamamış demektir...

Özellikle Yaşadığımız toplumda, bir kısım siyasi ve İslami çevrelerin; kendi öncülerinin yanlışlarının üzerinde onlarca tevil yaparak, onları ismet sıfatına büründürmenin gayretindedirler. 

Unutmayalım ki; yanlış kimden sadır olursa olsun, yanlıştır. Doğru kimden gelirse gelsin; doğrudur. Bizdense doğrudur, bizden değilse yanlıştır düşüncesi sakattır, tutarlı hiçbir yönü ve yanı yoktur. 

Âlim, siyasetçi, kanaat önderi vs. olsa da; beşer olmaları hasebiyle yanlış yaparsa, yanlış olduğunu kabullenmemiz lazımdır. Diğer taraftan, avamdan biri, doğru ve makul bir iş, söylem ve eylem icra etmişse; onu da takdir etmekle yükümlüyüz. 

Bazı oluşumların ne yazık ki, kendi müntesiplerinden bazılarının yaptıkları hatalarına karşı gözlerini kapatmaları hakkaniyete hakarettir. Hak ihlalidir.

Bazı çevrlerin, hakaret edilmediği halde; sadece, bir öz eleştiri dahi yapanlara; hemen taarruza geçtikleri görülmektedir... Bu nasıl bir tahammülsüzlüktür böyle Allah aşkına? Hepimiz kuluz, insanız ve beşeriz; hata da, iyi şeyler de yapabiliriz. Ama önemli olan, yaptığımız hatanın; hata olduğunu anladıktan sonra, ondan geri dönmek ve hatasımızı bize hatırlatana teşekkür edebilme erdemliğini ortaya koymaktır! Vesselam.