Kıymetli dostlarım hepinizi canı gönülden selamlıyorum. Cuma bayramınızı tebrik edip nice bayramlar yaşamanızı yüce Allah’tan niyaz ediyorum.
Dostlarım sizlerle bu hafta yakın zaman önce gerçekleşen ve hepimizi sevinmesine sebep olan bir direniş ve zaferi ele alacağız.
Suriye’nin özgürleşmesi zaferini ele alacağız.
Suriye, bilindiği üzere elli yıldan fazladır Baas hareketinin öncüleri olan Esad ailesi tarafından yönetilip halkına her türlü zulüm ve zorbalığı reva gören bir diktatörlüğün dramıyla iç içeydi.
İlk başta Baas harekâtının öncüsü olan ve Baas’ın manası olan Arap milliyetçiliğini öncüsü olan Esad’ın babası Hafız Esad, Hama katliamıyla dünyanın gözünün önünde çocuk, kadın, yaşlı demeden binlerce insanın vahşice katledilmesine sebep oldu. Hafız’ın oğluysa daha acısını yaparak milyonlarca Müslümanın, milyonlarca vatandaşının yurtlarını terk edip zorunlu göçe tabi olmalarına sebep oldu. Yaptığı onlarca şeyle kalmayıp Sednaya hapishanesinde yaşanan ve insanlığın kanını donduran görüntülerin gün yüzüne çıkmasıyla vahşiliğin yeni bir boyutunu gösterdi.
Beşşar Esad’ın Suriye’sinde katliamların 2010-2013 yılları arasında başlangıcı olacağı ve devamının geleceği iç savaşın ve kanın daha da şiddetli döküleceği görülmeye başlamıştı. Acı, dram, trajedi ve ihanet dünyanın gözleri önünde gerçekleşmişti. Bunu fırsat bilen sömürgeci devletler başta ABD, Rusya, İsrail, İran ve Çin, Suriye’den pay almak için katliamlara destek verip kendileri de çeşitli katliamlara sebep oldu.
Yaşanan dram artık dünyanın kör olmasına kadar gitti. En acılı olaylardan birisi de ki beni en çok etkilemiş olanı Aylan bebeğin ailesiyle zorunlu göç etmeye maruz kalmasından dolayı bindikleri botun batmasıyla kıyılarımızda cansız bedenine ulaşmamız acının en tarifsizini gözler önüne sermişti.
Suriye’nin zenginlikleri için milyonlarca insan yurdundan edildi. Mülteci yaftası yiyen Suriyeliler, mülteci haklarından dahi istifade edemeyen Suriyeliler ve ikinci sınıf muamelesi görmüş olan yine Suriyeliler olmuştu. Ülkemizde çoğu dönem vatandaşlarımız ve Suriyeliler arasında bir kaos ortamının yaratılmasına sebep olundu. Devletimiz ki Allah feraset sahibi yöneticilerin ve vatandaşlarımızın sayısını artırsın daha dikkatli davranıp ülkemizin kaosa girmesini önleyip iki ülkenin vatandaşlarının başta aynı dinin kardeşleri olduklarını söyleyerek ayrıştırıcılığı ortadan kaldırma çalışmalarını gerçekleştirerek feraseti gözler önüne sermiştiler.
Şimdi gelelim 13 yılda gerçekleşemeyen rejimin 12 günde düşme öyküsüne.
Açıkçası Rusya’nın Ukrayna ile uğraşması İran’ın milislerle anlaşmazlığın Rejiminde Türkiye ile görüşmeyi reddetmesi Muhaliflerin başta Türkiye’nin yetiştirdiği askerlerin öncülüğünde ve ülkede yer alan aşiretlerin Muhaliflere destek olmasıyla Suriye’nin çoğu bölgesinin alınmasına yol açıldı. Belki bu kanıyı kabul etmeyecekler vardır ancak düşününce akla en mantıklı gelen ve komplo teorilerinden uzak realist bir şekilde bu sonucun meydana geldiği görünmektedir.
Devam edelim.
Şam’da düştükten sonra 13 yıldır devrilemeyen Esad ve daha barizi Baas rejimi tarihin kirli sayfalarına atıldı. Öncelikle Muhalifleri tebrik edip özgür bir Suriye için bütün insanlığın bir olarak yürümesi çağrısında bulunuyorum.
Peki, bundan sonra ne olacak?
En önemli durum asıl şimdi başlamaktadır.
Burada ülkemizi de ilgilendiren bir husus mevcuttur.
Ülkemizde üç milyondan fazla Suriyeli mülteci- sığınmacı olarak yaşamaktadır. Ülkemizin ekonomisinin içinde yer alıp birçok sektörde etkili olan Suriyeliler, ülkelerine dönmeye başlamasıyla ülkemizde ekonomik olarak indi ve kalktılar muhakkak olacaktır. En önemli iniş çıkışlar gayrimenkul ve beden işçiliği alanlarında olacağı kuşkusuz bilinmektedir. Suriyelilerin birden gitmeyeceklerini hatırlatmak isterim. Çünkü bir kereden gitmeleri hem onlara zarar hem ülkemize zarar getirecektir. Suriye’de her yer darmadağın vaziyette olmasından buradan çıkıp kendi vatanları olsa dahi yaşanılacak bir yer olmadan gitmeleri onlar içinde mantıksızdır.
En tehlikeli durum iktidarsız yani yönetimi belli olunmayan durumdur. Çünkü kaos ortamının var olmasını gözler önüne serer. Suriye’nin en az 10 yıla ihtiyacı var. Ekonomik olarak devinim ve reformlar için büyük miktarda paraya ihtiyacın olduğu gözler önündedir.
Dünya ülkeleri hepsi birlik olup Suriye’yi onarıp vatandaşlarının en yakın zamanda topraklarına dönmesini sağlamalıdır. Şu an hiçbir Suriyelinin kalkıp ülkesine gitmesi benim nezdimde güvenli olmadığını göstermektedir. Çünkü sınırında İsrail gibi katil bir komşusu olan ve hükümeti yeni oluşmuş olup devlet ricalinin daha sağlam bir yapıya oturulmamış olması Suriyeli vatandaşların zulüm ve sefalet görmeyeceği üzerlerine bomba bırakılmayacağı muammadır.
Bunun dışında Suriye’de yeni düzen nasıl olacaktır soruları sorulmaktadır.
Açıkçası Suriye’de yer alan iki güç var. YPG ve Muhalifler. Ancak YPG, ABD’nin çekilmesi ile fazla direnemeyeceğini hatırlatıp en yakın zamanda köşeye sıkıştırılıp Petrol şehri olan Deyriz zor, Rakka’yı teslim edeceğini düşünmekteyim.
Burada Türkiye’nin yapması gereken çok önemli hamleler var. Bu fırsat yüz yılda bir gelmektedir. Sınır ötesi operasyonlarla YPG ve PKK’yı tam manasıyla bitirebilir. İsrail ile komşu olan Muhalifler Türkiye’nin taktik ve yönetimiyle İsrail’in Ortadoğu’da istediği Davud koridoru ve Büyük İsrail projesini suya düşürmek için başarılı olabilirler.
Dikkatli olmak lazımdır. Rabbim, diğer bütün zulüm altında olan Müslüman beldelerine de özgürlüklerini tez zamanda nasip etsin. Başta Filistin’i daha sonra Doğu Türkistan’ı ve bütün işgal edilmiş beldelerin özgürlüklerini tez zamanda görmek dileğiyle.