İBN HALDUN MU, HUNTİNGTON MU?

“İnsanın toplum halinde yaşaması (içtimaı) zorunludur. 

Filozoflar bunu böyle ifade etmişlerdir: ‘İnsan tab’an (doğası itibarıyla) medenidir.’ 

Bundan maksat insanın topluma duyduğu zorunlu ihtiyaçtır ki 

bu onların ıstılahında “medeniyet”tir ki o “umran”ın manasıdır.”

İbn Haldun

Küreselleşme mi, umran mı, açık medeniyet mi, kapalı medeniyet mi? Başlığı böyle de koyabilirdik. Biz İbn Haldun mu, Huntington mu, dedik. Başlığımız Recep Şentürk’ün, “Çok Medeniyetli Toplum ve Dünyaya Doğru” alt başlıklı, “Açık Medeniyet” kitabından mülhem. İbn Haldun’a göre, doğası gereği medeni olan insan, doğasına uygun bir yaşam ile medeniyete ve de umrana ulaşacaktı. İnsan ya yaşadığı dünyayı imar edecek, ömür sürülecek bir hale getirerek güzelleştirecek ya da imha ederek yaşanmaz hale getirecektir.  İnsanlığın “medeniyet” yolculuğu esasen inşa ile imha arasında bir yolculuktur. Bugün batı uygarlığının insanlığı ve dünyayı getirdiği noktada, imar etmediği, mamur kılamadığı, ahengin ve uyumun yerine kaosu hâkim kıldığı açık. Her türlü cilalama ve şirin gösterme çabalarına rağmen batı uygarlığı, “öteki” söz konusu olunca; “bütün değer yargılarını“ ayaklarının altına alarak yerle bir etmekten çekinmemiştir. Gazze’de olanlar karşısında ortaya konulan yaklaşım bir kez daha batının ipliğini pazara çıkarmıştır. 

İbn Haldun’un, doğası gereği medeni olan insan için ulaştığı, “umran ve medeniyet”in karşısına, buğun Batı uygarlığının koyduğu, koyabildiği; Huntington’un, “medeniyetler çatışması” olmuştur. Medeniyetler çatışmasının Batı açısından vardığı/varacağı yer nihayet “Tarihin Sonu” olacaktır. Batı uygarlığı, kendisinin dışındakilere yaşama hakkı vermeyen anlayışıyla “Tarihin Sonu”na doğru bir çöküşe doğru sürüklenmektedir.

Huntington; Küreselleşme sürecinde Batı ve diğerleri arasındaki çatışmaların medeniyetler arasında gerçekleşeceği tezini savunmuştu. “Batı ve diğerleri” can alıcı nokta burası. Medeniyetler Çatışması: Bu tez batının asimile edemediği bölgelerde eliminasyon yöntemiyle işgal ederek, yok etme gayretleri olarak kendini göstermiştir. Bu bağlamda Medeniyetler çatışması tezinin ardında yatan esas amacın İslam’ın ötekileştirilmesi olduğunu ifade edebiliriz. Öteki olmadan kendini ifade edemeyen batı her zaman kendisi için öteki oluşturmak zorundadır. 

“Küreselleşme halkların afyonudur. Küresel medeniyetin asıl gayesi,insanı düşünemez hâle getirmek, düşünceyi uyuşturmaktır.” Teoman Duralı, “Din Dışı Çağdaş Küresel İngiliz-Yahudi Medeniyeti”nin gayesini böyle ortaya koyuyordu. Küreselleşme batının kendisinin dışındakileri asimile etme aracı olarak kullandığı bir kavram. Kapitalizmin sömürü düzenine imkân sağlayan ve bu durumun devam etmesinin bir aracı olarak ortaya konulan küresel bunalım ve küresel uyuşukluk... Medeniyet tam tersi bir idraki ortaya koyuyor oysa. Kaosa karşı ahenk, tahakküme karşı birliktelik. Bunun sonucu küreselleşmenin yok edici, çatışmacı anlayışının karşısında medeniyet ve de umran ile var oluş imkânı sunarak, bir aradalığın ihyası ve inşası. 

"Acilen yeryüzündeki bütün medeniyetlerin bir arada eşit bir şekilde ve barış içinde varlıklarını sürdürmesine imkân sağlayacak yeni bir dünya düzenine ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak böyle bir dünya düzeninin kurulabilmesinin temel şartı medeniyetlerin birbirlerinin varlık hakkını kabul etmeleridir. Bu konuda medeniyetlerin ikiye ayrıldıklarını görmekteyiz. Açık medeniyet adını verdiklerimiz başka medeniyetlerin varlık hakkını kabul etmekte ve kendilerini yeryüzündeki yegâne medeniyet olarak görmemektedir. Buna karşılık kapalı medeniyet adını verdiklerimiz ise kendilerini dünyadaki yegâne medeniyet olarak görmekte ve diğer medeniyetleri yok etmeye çalışmaktadırlar... Açık medeniyet, bir seviyede vahdeti, bir başka seviyede ise kesreti savunarak çok-medeniyetli bir dünya düzeni önermektedir. Böylece medeniyetler bir yandan kendi özgünlüklerini muhafaza ederken, diğer yandan âdemiyyet temelindeki evrensel ortak paydalarını birlikte yaşamın temel dayanağı olarak görürler… Bir Kurtuluş projesi olarak takdim edilen modernleşme ve batılılaşma projesi İslam medeniyetini ve dünyadaki diğer bütün medeniyetleri tasfiye ve yok etme projesidir. Bu projenin amacı batının kapalı medeniyet anlayışını bütün dünyaya hâkim kılarak insanlığın tek medeniyet olarak Batı medeniyetini görmesini sağlamaktır..."(Recep Şentürk; Açık Medeniyet)

İbn Haldun ya da Huntington, “Küreselleşme” ya da “Umran”, “Açık Medeniyet” ya da “Kapalı Medeniyet” Evet, dünyanın medeniyet bunalımı yaşadığı, batı uygarlığının, dünyayı batı ve öteki olarak “Tarihin Sonu”na götürdüğü bir zaman diliminde, insanlık hangi yola yönelecek? İnsanlık yeniden medeniyet ile olacak mı, yoksa çatışmacı küresel anlayışa mahkûm olarak ölecek mi? Tam da bu süreçte, insanlığın ve dünyanın ihtiyaç duyduğu İslam Medeniyetinin, dünyaya bir şey söyleyebilmesi için, Müslümanların bir zihni dirilişe, bir teklif olarak, bir duruş ve hal olarak medeniyet anlayışına ihtiyaç var. Bu konuda çok iç açıcı bir durumun olmadığının elbette farkındayım. Ama bir umut olarak öncelikle zihni duvarlarımızı yıkabilmek adına, ölmemek için kendi medeniyetimizin bütün insanlığa ömür sunacak, imar edecek, mamur kılacak yaklaşımının imkânına olan umudu taşımamız gerekiyor. Belki buradan dünyayı ve insanlığı olduracak bir yola ulaşarak, ölmekten kurtulabiliriz.