TÜRKİYE ÇÖL OLMASIN...

 

Toprak canlı bir varlıktır, bir yerden bir yere taşınması toprak erozyonudur.
-Erozyon nasıl önlenir? Depremler Erozyonda etken olur mu?

-Deprem yer yüzeyinin en alt kısmımdaki tabakaları etkilerken, erozyon yer yüzeyinin en üst kısmını etkilemektedir. Baktığımızda belki birbiriyle ilgisi olamayabilir ama dolaylı olarak etkenleri vardır.

Örneğin; 2023 merkez üssü Kahramanmaraş olan 6 Şubat depremi. Halen zaman zaman bölgede deprem etkisi devam ediyor. Tabi ki toprağın yerine oturmasına, toprağın şekil değiştirmesine, bozulmasına sebep oluyor.

Erozyon ise; yer yüzeyinin tamamında insanoğlunun toprağı yanlış kullanımından kaynaklanıyor. Toprağın yanlış kullanımı erozyonu arttırıyor.

Doğayı kendi haline bıraksak belki bu kadar zarar verilmez.

Bu gün Türkiye’nin pek çok bölgesinde onlarca maden sahalarının açıldığı görmekteyiz.
Maden sahaları binlerce dekar alanda mevcut. Örneğin; Balıkesir, Çanakkale, Erzincan, Sivas, Zonguldak ve daha pek çok bölgeyi sayabiliriz.

Kazdağları’nda kesilen orman ağaçlarının hali ortada. 
Kazdağları’nda bir firmaya tahsis edilen 6 bin dönüm alanda, yaklaşık 1 milyon ağaç kesim aşamasına gelinmiş. Bu ağaçların kesilmesi ile bölgede nasıl bir sorunla karşı karşıya kalınır?

-Yaklaşık 20 ilde, 60 adet maden ruhsatı var.
Biz bu alanlarda kesilecek olan ağaçlar, toprağın topografik yapısını bozmaya yeter diye düşünüyoruz. 
Bu alanlarda yaşayan hayvanların yaşam alanlarını, bu bölgede yaşayan canlıların yaşam alanlarının ne hale geldiğini düşünmek bile istemiyoruz. O bölgedeki su kaynaklarının yönlerinin değişmesini de unutmamak gerekir.

Orada etkilenen sadece binlerce dönüm alan değil.

Milyonlarca ağacın faydasını dile getirsek, meydana getirdiği oksijen, taşıdığı bulut, yağan yağmur suyunu göz önüne getirirsek, kısaca ekolojik dengeyi kendi elimizle nasıl bozduğumuz ortada. 
Yani orada yer altında akan su kaynağını kendi elimizle parçalayıp, su akışı yönünü tıkamış oluyoruz. 
Yani ekolojik yapıyı elimizle bozuyoruz, doğanın dengesini kendi elimizle tahrip ediyoruz. 
O bölgede yaşayan insanları, tarımsal faaliyetler ve arıcılıkla geçimi sağlayan insanları unutmamak gerekir.

Kaldı ki, madencilik çalışması dünyanın pek çok yerinde yasaklanmıştır, ama ülkemizdeki madencilik ruhsatları yabancı ülkeden gelen firmalar tarafından işletilmektedir.
-Neden kendi ülkelerinde kazmıyorlar? Çünkü kendi ülkelerinde yasak. İliç hadisesi ortada.
Ülkemizdeki tabiatın, doğanın tahribatı telafisi mümkün olmayan sonuçları ortada. 
Baktığımızda toprağın yüzeyindeki verimli kısmın, rüzgarın ve suyunu etkisiyle topraktaki verimli elementlerin sürüklenmesi topraktaki rejitason sürecini olumsuz etkilemektedir.

Dünyada iki türlü erozyon vardır. Biri rüzgar, diğeri su erozyonudur.
-Yanlış sulama sisteminden su Erozyonu meydana gelmektedir.
-Rüzgar erozyonu ise; Topraktaki kömeleşmenin olmamasından kaynaklanması, Rüzgarın etkisiyle toprağın uçup gitmesidir.
Ancak, suyun etkisiyle oluşan erozyon çok daha büyük tahribat oluşmaktadır.

-Ülkemizde yapılan bir çalışmaya göre yılda 640 milyon ton toprak yok olmaktadır. 
-Verimli topraklarımız denize dökülmektedir. İvedilikle bunun önüne geçmek gerekir.  
-İnsanlarımız artık aklıselim düşünmeli, yetkililerimizde denetimi titizlikle ve dikkatlice yapmalı, vatandaşları gerektiğinde her konuda da uyarmalıdır.

Kalın sağlıcakla… Türkiye Çöl olmasın...