Muhterem Kardeşlerim…
Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak sizleri bilgilendirelim istiyoruz.
Efendim;
“Kabir ziyareti nasıl olur, kadın da ziyaret edebilir mi?” konusunda bilgiler vermeye gayret edelim.
Ölümü hatırlamak, ölüden ibret almak ve ahireti düşünmek için kabir ziyaret etmek sünnettir. Kendisinin de aynı hallere düşeceğini hatırına getirir. Kimseye kötülük düşünmez. İyi bir Müslüman olarak yaşamaya çalışır. Hanefi’de, Perşembe, Cuma ve Cumartesi günleri kabirleri ziyaret etmek sünnettir. Şafii’de, Perşembe günü İkindiden Cumartesi günü Güneş doğuncaya kadar ziyaret etmek sünnettir.
Ziyaret edenin, ölü için Kur’an-ı Kerim okuması, ona dua etmesi gerekir. Bunların ölüye faydası çok olur. Kabristana girince, “Esselamü aleyküm ya Ehle-daril kavmilmüminin. İnna inşaallahü an karibin biküm lahikun” demek sünnettir.
Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
“Bir Müminin kabrini ziyaret ederken, Allahümme inni eselüke-bi-hürmeti Muhammed aleyhisselam en la tüazzibe hazelmeyyit denirse, o ölünün azabı kıyamete kadar kaldırılır.” [Etfal-ül müslimin]
Yine Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
“Ana-babanın kabrini, Cuma günleri ziyaret eden kimsenin günahları affolur, haklarını ödemiş olur.” [Tirmizi]
Evliyayı ziyaret için uzak yere gitmek ve kabirlerini, bereketlenmek, yani istifade etmek niyetiyle ziyaret etmek Müstehaptır. Resulullah’ın mübarek kabrini ziyaret etmek, ibadetlerin en kıymetlilerindendir. Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
“Kabrimi ziyaret edene şefaatim vacip olur.” [Taberani, Bezzar]
Ziyaret ederken, kabir etrafında tavaf etmek, kabri öpmek caiz değildir. Hindiyye’de, ana-babanın kabrini öpmenin caiz olduğu bildiriliyor. Ana-babadan daha kıymetli olan Evliya veya Peygamber türbesini öpmek de caizdir. Evliyadan, şefaat etmesi, Allahü Teâlâ’nın vermesine vesile olması istenir. “Kabirleri ziyaret eden kadınlara Allah lanet etsin” Hadis-i Şerifi, ağlamayı yenilemek için kabir ziyaret eden kadınları kasdetmekte olup, bu cahiliyet devri âdetlerindendir. “Kabirleri ziyaret etmenizi yasak etmiştim, bundan sonra ziyaret edin; zira size ahireti hatırlatır” Hadis-i Şerifi, kadınların da kabir ziyaret edebileceğini göstermektedir. Kadınların, kapalı olarak, fitneye sebep olmadan, ara sıra kabir ziyaretleri caizdir. (Tahtavi)
Askeri’nin bildirdiği ve Münavi’nin Künuz kitabında yazılı Hadis-i Şerifte, “Yahya bin Zekeriya’nın kabrini bilseydim, ziyaret ederdim” buyuruldu.
Şeyh-ül-İslam ibni Kemalpaşazade hazretleri, “Bir işinizde şaşırırsanız ölmüşlerden yardım isteyiniz” Hadis-i Şerifini açıklarken diyor ki:
Ruhun bedene bağlanması, kuvvetli bir aşk ile olmuştur. Ölmek, ruhun bedenden ayrılması demektir. Ruhun bedene olan sevgisi öldükten sonra da devam eder.
Bir insan, kuvvetli, olgun ve tesiri çok olan bir zatın kabri yanında durup, o zatı düşünse, o zatın ruhunun, bedenine ve dolayısıyla, o toprağa bağlılığı olduğundan, bu iki ruh karşılaşır. Gelen insanın ruhu, o zatın ruhundan istifade eder.
İmam-ı Razi hazretleri buyuruyor ki:
Gelen insanın ruhu ile, kabirdeki zatın ruhu, birer ayna gibidir. Birbirinin karşısına gelince herbirinin ışığı, ötekinde akseder, yansır. Bir zat, öldükten sonra, ruh âleminden ve rahmeti ilahiden ona gelmiş olan, ilimler, kuvvetli eserler, onun ruhundan, ziyarete gelen kişinin ruhuna geçer. (Metalib-i Aliyye)
Peygamberlerin ruhları kabirlerinde her an bulunmaz, hep de ayrı kalmaz. Kabirleri ile ilişkileri vardır. Her Müslüman’ın da ruhu ile kabri arasında, devamlı bir bağlılığı vardır. Ziyaret edenleri tanır, selamlarına cevap verirler. (El alam)
Bir Evliyanın kabrini ziyaret ederken nelere dikkat etmelidir? Konusunda Seyyid Abdülhakim-i Arvasi hazretleri buyuruyor ki:
Büyük bir zatın kabrini ziyaret eden kimse, ona rabıta ederse, yani dünya işlerini hiç düşünmeyip, kalbine hiçbir şey getirmeyip, o zatın ruhunu, his organları ile anlaşılamayan bir nur farz ederek, bunu kalbinde bulundurursa, o ruhtan, kendi kalbine bir şeyler akmaya başlar. Çünkü, Evliyanın ruhları, feyzlerin kaynağıdır. Kaynağı kalbine koyan, bunun feyzine, nimetine, bilinmeyen ihsanlarına elbette kavuşur. Ruhu kuvvetlenir, olgunlaşır.
Kabir yanına gelince, önce selam verilir. Kabrin sağ yanına, yani kıble tarafına, ayak ucuna yakın durur. Tanıdığı gibi, şeklini, suretini hatırına getirir. Euzü ve besmele ile bir Fatiha ve 11 İhlas okur. Sevabını, Resulullah Efendimizin, bütün Peygamberlerin, Eshab-ı Kiramın ve Evliya-i İzamın ruhlarına ve bu zatın ruhuna hediye eder. Onun ruhunu, gönlünde bulundurur. Kalbinde bir şey hasıl oluncaya kadar durur. Gelen kimse almasını bilir ise, o zat da, vermeye ehil, olgun bir Veli ise ve şartları gözeterek beklerse, elbette bir şey ele geçer.
Bu şartlar, o zatın kendisini tanıdığına, selamını işitip cevap verdiğine, ruhunun, kâmil, olgun olduğuna, ruhunun bir zamana ve yere bağlı olmadığına, nerede hatırlarsa, orada imiş gibi feyz vereceğine, Allahü Teâlâ’nın, feyzini, ruhun gıdasını, onun ruhu ile gönderdiğine inanmaktır.
Üzüm isteyen, bağa gidip asmadan koparır. Erik ağacına gitmez. Su isteyen, kaynağa, pınara, çeşmeye gider. Ağaca, sobaya gitmez. Buğday isteyen, tarlasını sürer, eker, biçer. Çocuk isteyen, evlenir. İlaç isteyen bir hasta, doktora ve eczaneye gider. Bakkala, Avukata gitmez. Kalbin gıdasını, ruhun temizliğini isteyen de, Evliyanın kalbine, ruhuna başvurur. Allahü Teâlâ, bu nimetlerini, Evliyanın kalbinden göndermektedir. Her şeyi yaratan, gönderen, yalnız Allahü Teâlâ’dır. Fakat, her şeyi belli bir sebeple göndermek, O’nun âdetidir. O’nun nimetine kavuşmak isteyenin, O’nun âdetine uyması, sebebi arayıp, bulup, öğrenip, O’nun sebebine yapışması lazımdır. Sebepleri aramamak ve öğrenmek istememek, Allahü Teâlâ’nın âdetini bozmak olur. Bir kabirden feyiz almak için, o zata karşı, diri imiş gibi, edep ve saygı göstermek gerekir. (R. Şerife)
Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)