Talha Hakan Alp hocanın yeni videosunu dinledim. Çok beliğ, selis, veciz, tatlı bir konuşma üslubu var. Meramını efradını cami, ağyarını mani bir şekilde güzelce anlatıyor. Konuşmanın bitmesini istemiyor insan. Konuşmanın başlığı: "İslam Tek Tanrılı Bir Din midir?" Başlık ilk bakışta çok ilginç duruyor. Konuşmayı ana hatlarıyla hulâsa etmek gerekirse şunları söyleyebilirim:
Önce peygambere inanıyoruz (daha doğrusu güveniyoruz) sonra Allah'a. Uluhiyet zımni bir şekilde Allah ile peygamber arasında paylaşılıyor gibi. Allah ile irtibatı sağlayan peygamber. Soru şu: Hz. Peygamber'in gerçekten Allah'tan vahiy aldığını nasıl bileceğiz? Bu konuda peygambere koşulsuz güvenmek dışında başka bir seçeneğimiz yok. Tek tanrılı dinlerde aracılar olmadan tanrı ile irtibat kurmak mümkün olmadığına göre bu aracıların bizi aldatmadığını nasıl ve nereden bileceğiz? Bunun için aracıların "ben sadece doğruyu söylüyorum, sizi asla aldatmıyorum" demesi yeterli mi? Nitekim birçok tasavvuf şeyhi ve evliyası Allah'tan ilham aldığını söylüyor. Bunların gerçekten Allah'tan ilham alıp almadıklarını nasıl test edeceğiz?
Şeyhlerin ve evliyaların Allah'tan ilham aldığını söylemesi ile peygamberlerin vahiy aldıklarını söylemesi arasında mahiyet açısından herhangi bir fark yok. Ama bizler bazı şeyhler için rahatlıkla "şarlatan" diyebiliyoruz. Elimizde ikisini birbirinden ayırt edecek nesnel bir ölçü yok. Peygamber hem kul, hem elçi. Nereye kadar kul, nereye kadar elçi? Kulluk ile elçilik arasındaki sınır nerede başlıyor, nerede bitiyor? Mesela Hz. Zeynep olayında konuşan kul peygamber mi, elçi peygamber mi? (Son soruyu Talha Hakan Alp konuşmasında sormuyor, ben ilave ediyorum) Bu soruların cevaplarını bilmiyoruz. Yenilikçi İslami yorumlar bir çare arayışında ama dedikleri çok değerli olmakla birlikte onların dediklerine kulak verilirse ortada din diye bildiğimiz çok şey buharlaşır.
Kendi adıma şu kadarını söyleyebilirim: Evet biz müslümanlar bize iletilen bir habere inanıyoruz, daha doğrusu güveniyoruz. İmanın esası güvenmektir çünkü. Önce Hz. Peygamber'e mutlak anlamda güveniyoruz, sonra onun bize aktardıklarına mutlak anlamda inanıyoruz. Bu inancımızın testini bilimsel bir şekilde yapamıyoruz. Bunu dürüstçe itiraf etmek lazım. Bunun aksi apolojidir, kendi kendini kandırmaktır. Tarihte İslam kadar tevhid ve uluhiyette ısrar eden, yani yeryüzündeki bütün kutsallıkları toplayıp Allah'a veren başka bir din yok. Hz. Peygamber'in kendisini ne kadar uluhiyetten uzak gördüğü, azlettiği konusunda bütün hayatı şahittir. Sonradan gelen bazı müslümanların Hz. Peygamberi aşırı yüceltmesi ve kimi zaman Allah ile eşit bir konuma getirmesi açık bir sapmadır, bir sapıklıktır, bir yozlaşmadır ve bu açıdan bahs-i diğerdir.
Hamdi Tayfur konuşmayı yorumlarken Hakan Talha Alp'ın naif bir şekilde Müslümanların Allah'a değil, peygambere taptığını söylediğini söylüyor. Aynı kanaatte değilim. Öyle olsaydı herkesten fazla namaz kılan, oruç tutan, infak eden, cihat eden, getirdiği dinin emirlerine riayet eden peygamberin kime taptığını anlamakta zorluk çekerdik. Kısacası İslam bilhassa tevhid açısından kuşku duyulacak, eleştirilecek ve sorgulanacak en son dindir.