Muhterem Kardeşlerim…
Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak, bu yazımızda da “İmam-ı A’zam’ın Hocasına saygısı” ile ilgili sizleri bilgilendirelim istiyoruz.
Efendim;
İmam-ı A’zam hazretleri buyurdu ki:
“Aramızda yedi sokak olmasına rağmen Üstadım Hammad'ın evine doğru ayaklarımı bir kere uzatmış değilim.”
Yine buyurdu ki:
“Üstadım Hammad vefat ettiğinden beri, her namazımda onun için, annem babam için, kendilerinden ilim öğrendiklerim için, kendilerine ilim öğrettiklerim için istiğfar ettim. Hiç bir namazda unutmuş değilim.”
Kıymetli söz ve nasihatlerinden bazıları:
“Din ilminde konuşan kimse, Allahü Teâlâ’nın kendisine: «Benim dinimde sen nasıl Fetva verdin, nasıl söz söyledin?» sualini sormayacağını zannediyorsa, kendisine ve dinine gevşeklik etmiş olur.”
“Şaşarım şu kimselere ki, zanla konuşurlar ve onunla amel ederler.”
“Dinin alışveriş kısmını bilmeyen, haram lokmadan kurtulamaz ve ibadetlerin sevabını bulamaz. Zahmetleri boşa gider ve azaba yakalanır ve çok pişman olur.”
“Bir kimse Fıkıh bilmez, Fıkhın kıymetini ve Fıkıh Âlimlerinin değerini bilmezse, böyle Âlimlerle oturmak [kitaplarını okumak, Fıkıh öğrenmek] kendisine ağır gelir.”
“Günah işlemeyi zillet; günahı terk etmeyi mürüvvet gördüm ve bildim.”
“Bir kimsenin ilmi, kendisini Allahü Teâlâ’nın yasaklarından men etmiyorsa, o kimse büyük tehlikededir.”
“Allahü Teâlâ bize, insanların mümin olanlarını sevmemizi, onlara karşı saygı beslememizi ve asla kırıcı olmamamızı, kalblerinde ne sakladıklarını bilemeyeceğimizi, hareketlerimizi buna göre ayarlamamızı emretmiştir.”
“Allahü Teâlâ, kendisine şükür ismini vermiştir. Çünkü Allahü Teâlâ, iyiliği mükafatlandırır. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir.”
“Kulların birbirlerine karşı işledikleri suçlar, kendileri için bir zulümden ibarettir.”
“İnsan, her şeye şifa veren tek varlığın Allahü Teâlâ olduğuna inanır; bununla beraber derdine deva olması için ilaç kullanır. Çünkü ilaç bir sebeptir. Şifasını verecek olan ise Allahü Teâlâ’dır.”
“Mümin, Allahü Teâlâ’dan korktuğu kadar hiçbir şeyden korkmaz. Şiddetli bir hastalığa yakalanır veya feci bir kaza veya belaya uğrarsa, gizli veya aşikâr; “Ya Rabbi, bana bu belayı neden verdin?” diye şikayetçi olmaz. Bilakis hastalığa, belaya ve kazaya rağmen Allahü Teâlâ’yı zikir ve şükreder.”
“Mümin, Allahü Teâlâ’nın kendisini devamlı murakabe ettiğini bilir. Kimsenin bulunmadığı bir yerde veya herkesin yanında olsun, mutlaka Allahü Teâlâ’nın onu kontrol ettiğine inanır. Krallar ve sözde büyük adamlar ise, ne gizli ve ne de aşikâr bir yerde herhangi bir şahsı murakabe edemezler.”
“Eshab-ı Kiram’dan bize gelen, bildirilen her şeyin başımızın üstünde yeri vardır.”
Talebesi Yusuf bin Halid es-Semti bir vazifeye tayin edilip Basra’ya giderken Hazreti İmam ona şu vasiyetlerde bulunmuştur:
“Basra’ya vardığında halk seni karşılayacak, ziyaret ve tebrik edecek. Herkesin değer ve yerini tanı, ileri gelenlere ikramda bulun, ilim sahiplerine hürmet et, yaşlılara saygı, gençlere sevgi göster, halka yaklaş, Fâsıklardan uzaklaş, iyilerle düşüp kalk, Sultanı küçümseme, hiçbir kimseyi hafife alma. İnsanlığında kusur etme, sırrını hiç kimseye açma, iyice yakınlık peyda etmedikçe kimsenin arkadaşlığına güvenme, cimri ve alçak insanlarla ahbablık kurma, kötü olduğunu bildiğin hiçbir şeye ülfet etme.
Seninle başkaları arasında bir toplantı akdedilir veya insanlar mescitte senin etrafını sarıp aranızda bazı meseleler görüşülürse, yahut onlar bu meselelerde senin bildiğinin hilafını iddia ederlerse onlara hemen muhalefet etme. Sana bir şey sorulursa ona herkesin bildiği şekilde cevap ver! Sonra bu meselede şu veya bu şekilde görüş ve delillerin de bulunduğunu söyle. Senin bu türlü açıklamalarını dinleyen halk, hem senin değerini, hem de başka türlü düşünenlerin değerini tanımış olur. Sana, bu görüş kimindir? diye sorarlarsa, fakihlerin bir kısmınındır, de. Onlar, verdiğin cevabı benimserler ve onu sürekli olarak yaparlarsa, senin kadrini daha iyi bilir ve mevkiine daha çok hürmet ederler.”
Seni ziyarete gelenlere ilimden bir şey öğret ki, bundan faydalansınlar ve herkes öğrettiğin şeyi belleyip tatbik etsin. Onlara umumi şeyleri öğret, ince meseleleri açma. Onlara güven ver, bazen onlarla şakalaş ve ahbablık kur. Zira dostluk, ilme devamı sağlar. Bazen de onlara yemek ikram et. İhtiyaçlarını temine çalış, değer ve itibarlarını iyi tanı, kusurlarını görme. Halka yumuşak muamele et, müsamaha göster, hiçbir kimseye karşı bıkkınlık gösterme; onlardan biri imişsin gibi davran.”
İmam-ı A’zam hazretlerinin bir talebesine yaptığı vasiyetlerden bazıları da şöyledir:
“Konuşurken yüksek sesle konuşma. Hiç bir işinde acele etme, teenni ile hareket et. Acele şeytandır.
Susmayı âdet edin. Her ayda birkaç gün oruç tut. Nefsini hesaba çek, ilmi muhafaza et. Böylece amelinden iki cihanda faydalan. Dünya nimetine ve sağlığına güvenme. Bu nimetlerin hepsinden sorguya çekileceksin. Sakın ölümü hatırından çıkarma. Kur’an-ı Kerim okumaya devam et.
Kötü kimseyi; kötülüğü ile anma, bir iyiliğini bul, onu söyle. Eğer kötülüğü din hakkında ise, Bid’at ise onu insanlara söyle ve ona uymaktan onları koru.
Bid’at ehlinden uzak dur. Küfür ehli ile zaruretsiz konuşma, mümkünse onları İslam’a davet et, değilse, onlarla görüşme [diyaloga girme]. Anneni, babanı, üstadını hayır duadan unutma. Ezan okununca, hazır ol, herkesten önce mescide gel.
Komşudan gördüğün ayıpları, emanet bil; sakla, kimsenin sırrını kimseye söyleme. Seninle istişare edene doğruyu söyle. Cimrilikten sakın. Tamahkâr olan mürüvvetsiz olur. Her işte mürüvveti gözet. İhtiyacın olsa da, kimseden bir şey isteme. Dünya ehline rağbet etme. Kabirleri ziyaret et.
Yolda giderken sağına soluna bakma, önüne bak. Bahşiş verilen yerlerde herkesten daha çok ver. Bir cemaat içinde iken, onlar teklif etmeden İmam olma. Kadınların, kızların, gençlerin toplandıkları yerlere gitme. Fısk, çalgı, müzik ve diğer haram bulunan eğlence yerlerine girme.
İlim meclisinde sakın kızma. İnanılması zor olan hikayeleri anlatma. Bu nasihatimizi, canı gönülden kabul et. Bunlarla dünya ve ahiretini süsle. Zira bunlar senin ve herkesin iyiliği içindir. Bu yolda git ve herkese de tavsiye et .”
İmam-I A’zam ve Kadılık
“İmam-ı A’zam, Emevî zulmüne ortak olmamak için kadılık yapmayacağını söyleyince, Emevî Halifesi tarafından dövülerek öldürüldü” deniyor. Bu elbette yanlıştır. Ya cahillikten böyle söyleniyor veya kasten, Emevî düşmanlığından dolayı böyle söyleniyor. İmam-ı A’zam hazretleri hicri 150, miladi 767 tarihinde, zâlim olan ikinci Abbasî Halifesi Ebu Cafer Mansur tarafından Bağdat’ta dövülerek şehit edilmiştir. Emevîlerle bir ilgisi yoktur. Kadılığın, zâlim Abbasî halifesine isyanla da ilgisi yoktur. İmam-ı A’zam hazretlerine Kadılık teklif edilince, “Ben Kadılık yapamam” buyurdu. “Yalan söylüyorsun” denilince de, “Eğer yalan söylüyorsam, yalancıdan Kadı olmaz. Doğru söylüyorsam, doğru söylediğim için Kadılık yapamam diyorum” buyurdu. Kabul etmemesi, Devlete Kadılık yapılmayacağı için değildi. Zühdü, Takvası ve Veraı da, İlmi ve Zekası gibi son derece çok olduğundan, kabul etmedi. İnsanlık sebebiyle, kulların hakkını gözetmede kusur etmekten korktu. (Kamus-ül-Alam)
Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)