MUHAMMED ALEYHİSSELAMIN AHLAKI

Muhterem Kardeşlerim…

Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak sizleri bilgilendirelim istiyoruz. 

Efendim;

Allahü Teâlâ, Sevgili Peygamberine verdiği iyilikleri, ihsanları sayarak, O’nun mübarek kalbini okşarken, kendine güzel huylar verdiğini, “Sen güzel huylu olarak yaratıldın” mealindeki Âyet-i Kerime ile bildirmektedir. 

Hazreti Akreme;

“Abdullah ibni Abbas'tan işittim. Bu Âyet-i Kerimedeki Huluk-ı Azim yani güzel huylar, Kur’ân-ı Kerimin bildirdiği ahlaktır” buyuruyor. 

Hadâik-ul-Hakâyık kitabında diyor ki:

“Âyet-i Kerimede, -Sen Huluk-ı Azim üzeresin- buyuruldu. Huluk-ı Azim demek, Allahü Teâlâ ile sır, gizli şeyleri bulunmak, insanlar ile güzel huylu olmak demektir. Çok kimsenin Müslüman olmasına, Resûlullah Efendimizin güzel ahlakı sebep oldu.”

Muhammed aleyhisselamın bin mucizesi göründü, dost düşman herkes de bunu söyledi. Bu kadar mucizelerin en kıymetlisi, edepli olması ve güzel huyları idi. 

Kimyâ-i Se'âdet kitabında diyor ki:

“Ebû Sa'îd-i Hudrî hazretleri buyurdu ki: Resûlullah Efendimiz, hayvana ot verir, deveyi bağlardı. Evini süpürür, koyunun sütünü sağardı. Ayakkabısının söküğünü diker, çamaşırını yamardı. Hizmetçisi ile birlikte yer, hizmetçisi el değirmeni çekerken yorulunca, ona yardım ederdi. Pazardan öteberi alıp torba içinde eve getirirdi. Fakirle, zenginle, büyükle, küçükle karşılaşınca, önce selam verir, bunlarla müsafeha etmek için, mübarek elini önce uzatırdı. Köleyi, efendiyi, beyi, siyahı ve beyazı bir tutardı. Her kim olursa olsun, çağırılan yere giderdi. Önüne konulan şeyi, az olsa da, hafif, aşağı görmezdi. Akşamdan sabaha ve sabahtan akşama yemek bırakmazdı. Güzel huylu idi. İyilik etmesini severdi. Herkesle iyi geçinirdi. Güler yüzlü, tatlı sözlü idi. Söylerken gülmez, üzüntülü görünürdü, fakat, çatık kaşlı değildi. Aşağı gönüllü idi, fakat, alçak tabiatlı değildi. Heybetli idi, yani saygı ve korku hasıl ederdi, fakat, kaba değildi, nazik idi. Cömert idi, fakat, israf etmez, faydasız yere bir şey vermezdi. Herkese acırdı. Mübarek başı hep önüne eğik idi. Kimseden bir şey beklemezdi. Saadet, huzur isteyen, Onun gibi olmalıdır.”

Eshâb-ı Kiramdan Enes bin Mâlik hazretleri de;

“Resûlullah Efendimiz insanların en güzel huylusu idi. Beni bir gün, bir yere gönderdi. Emrini yapmak için dışarı çıktım. Çocuklar sokakta oynuyordu. Onların yanından geçerken arkama baktım. Resûlullah Efendimiz arkamdan geliyor, mübârek yüzü gülüyordu. “Yâ Enes! Dediğim yere gittin mi?” buyurdu. “Evet gidiyorum yâ Resûlallah” dedim. Resûlullah Efendimize on sene hizmetçilik yaptım. Bana bir kere üf demedi. Şunu niçin böyle yaptın, bunu niçin yapmadın buyurmadı.”

Resulullah Efendimiz Herkese Yardım Ederdi

Peygamber Efendimizin evdekilere, hizmetçilerine bile yardım ettiği anlatılıyor. 

Bu konuda İmam-ı Gazâlî hazretlerinin Kimya-i Saadet kitabında buyuruluyor ki:

“Ebu Said-i Hudri hazretleri buyurdu ki: Resulullah Efendimiz, hayvana ot verir, deveyi bağlardı. Evini süpürür, koyunun sütünü sağardı. Ayakkabısının söküğünü diker, çamaşırını yamardı. Hizmetçisi ile birlikte yer, hizmetçisi el değirmeni çekerken yorulunca ona yardım ederdi. Pazardan öteberi alıp torba içinde eve getirirdi. Fakirle, zenginle, büyükle, küçükle karşılaşınca önce selam verirdi. Bunlarla müsafeha etmek için mübarek elini önce uzatırdı. Köleyi, efendiyi, beyi, siyahı ve beyazı bir tutardı. Her kim olursa olsun çağırılan yere giderdi. Önüne konulan şeyi, az olsa da hafîf, aşağı görmezdi. Akşamdan sabaha ve sabahtan akşama yemek bırakmazdı. Güzel huylu ve iyilik etmesini severdi. Herkesle iyi geçinir, güler yüzlü, tatlı sözlü idi. Söylerken gülmez, üzüntülü görünürdü. Fakat çatık kaşlı değildi. Aşağı gönüllü idi, fakat alçak tabiatlı değildi. Heybetli idi yani saygı ve korku hasıl ederdi. Fakat kaba değil, nazikti. Cömert idi, fakat israf etmez, faydasız yere bir şey vermezdi. Herkese acırdı. Mübarek başı hep önüne eğikti. Kimseden bir şey beklemezdi. Saadet, huzur isteyen, Onun gibi olmalıdır.”

Peygamber Efendimizin Üstünlükleri

Resûlullah Efendimizin üstünlüklerinden, faziletlerinden bazısı, kitaplarda şöyle bildirilmektedir:

Mahluklar içinde ilk olarak Muhammed aleyhisselamın ruhu yaratılmıştır.

Allahü Teâlâ, Onun ismini Arş'a, Cennetlere ve yedi kat göklere yazmıştır.

Meleklerin Âdem aleyhisselama karşı secde etmelerinin emredilmesi, Âdem aleyhisselamın alnında Muhammed aleyhisselamın nuru bulunduğu için idi.

Peygamber Efendimizin dünyaya geleceği zaman, görülen alametler ve hâller tarih kitaplarında yazılıdır.

Peygamber Efendimiz, üç ve kırk yaşında Peygamber olduğu kendisine bildirildiği vakit ve elliiki yaşında miraca götürülürken, melekler göğsünü yardı ve Cennet suyu ile kalbini yıkadılar.

Her Peygamberin sağ eli üstünde nübüvvet mührü vardı. Muhammed aleyhisselamın nübüvvet mührü ise, sol kürekteki deri üzerinde, kalbi hizasında idi.

Resûlullah Efendimiz, önünde olanları gördüğü gibi, arkasında olanları da görürdü. Ayrıca Resûlullah Efendimiz, aydınlıkta gördüğü gibi, karanlıkta da görürdü.

Peygamber Efendimizin mübarek teri de, gül gibi güzel kokardı.

Resûlullah Efendimiz, orta boylu olduğu hâlde, uzun kimselerin yanında iken, onlardan yüksek görünürdü.

Resûlullah Efendimiz, ne zaman yürüse, arkasından melekler gelirdi. Bunun için, Eshâbını önünden yürütür ve; “Arkamı meleklere bırakınız” buyururdu.

Fahr-i Kâinat Efendimiz, taş üstüne basınca, taşta ayağının izi kalırdı. Kum üstünde giderken ise, hiç iz bırakmazdı.

Peygamber Efendimizin en büyük mucizesi, miraca götürülmesidir ki, başka hiçbir Peygambere verilmedi.

Peygamber Efendimiz ümmi olduğu yani kimseden bir şey öğrenmemiş iken, Allahü Teâlâ O’na, her şeyi bildirmiştir.

Resûlullah Efendimizin aklı, bütün insanların aklından daha çoktur. İnsanlarda bulunabilecek bütün iyi huyların hepsi, O’na ihsan olundu.

Allahü Teâlâ, Muhammed aleyhisselamın ismini kendi isminin yanına koymuş ve O’na, Habibim buyurmuştur. Bu ise, üstünlüklerinin en üstünüdür ki, Allahü Teâlâ, O’nu kendisine sevgili, dost yapmış ve Hadîs-i Kudside de;

“İbrahim’i Halil yaptım ise, seni kendime Habib yaptım” buyurmuştur...

Allahü Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin inşaallah. (Amin)