İslâm âlemi olarak, son yüz yıldan bu yana; fırkalara, meşreplere, hiziplere, partilere, tarikatlara bölünmek için; elimizden ne geldiyse, hepsini yaptık adeta! Tüm bu olumsuzluklarla hayatımızı karartmakla; düşmanlarımıza yem olurken; Ümmet olmayı, bir ve beraber olmayı, tefrikadan uzak durmayı bir türlü düşünemedim öğrenemedik. Hala da öyle değil miyiz? Hâlbuki Rabbimiz, bizim tek bir ümmet olduğumuzu/Ümmet ruhunu korumamızı şu âyeti kerimeyle beyan ederken aynı zaman da bize emir verip uyarıyordu:
"Bu sizin ümmetiniz tek bir ümmettir. Çünkü hepinizin Rabb'i Ben'im. O halde yalnızca Bana kulluk edin! (Enbiya/92)
Peki, biz iki milyarı aşan nüfusuyla Müslümanlar olarak bu gün; bu ayetin hükmüne göre; Ümmet bilincinin inşa edebildik ki? Hayır! Ümmet bilincinin neresindeyiz diye hiç merak ettik mi bir kere? Ona da hayır! Prki, islam toprakları gavurların ayakları altında, ismet namusuyla çiğnenip kirlenirken; her bir fırkanın, her bir tarikat ve cemaatin bu soruyu kendine/müntesiplerine sorması lazım değil miydi nede bu hale geldik diye? Neden bir türlü Ümmet olamadık/olamıyoruz neden bu soruyu, azgın ve bencil nefislerimize soramıyoruz? Âziz ve Celil olan Rabbimiz; tek bir Ümmet olduğumuzu, tekraren bize şöyle hatırlatıyor ki, hep uyanık ve zinde olalım:
“Sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. Bana karşı sorumluluk bilincinde olunuz!” (dedik). İşte sizin ümmetiniz bir tek olan ümmettir ve ben de sizin Rabbinizim; öyleyse benden korkup sakının. (Mü'minûn/52)
Bugün, nüfusu iki milyar olan İslâm alemi; Ümmet olmayı başarmış olsaydı, Gazze bu durumda olabilir miydi? Kudüs müstevli Yahudilerin işgali altında olur muydu? İlk kıblemiz olan Mescid-i Aksa mahzun ve mahpus olur muydu? Başımıza ve kardeşlerimizin başına gelenlerin tek bir nedeni vardır: o da biz Müslümanların Ümmet olmayı başaramadığımızdandır!
Allah Müminlerin kardeş olduğunu beyan etmişken, bizler nasıl olur da; Gazze başta olmak üzere, kardeşlerimizi böylesine bırakabiliriz?
Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
“Müʼminler birbirini sevmekte, birbirine acımakta, birbirini korumakta bir vücut gibidir. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvları da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa dûçâr olur.” (Buhârî, Edeb,) Peki, bugün Gazze'deki kardeşlerimiz sadece hastalar mı yoksa, her saat başı; dinleri ve Mukaddes beldeler uğruna onlarca kurbanlar mı veriyorlar diye düşündük mü?
Efendimiz (s.a.v) “Mü’minlerin derdiyle dertlenmeyen bizden değildir.” buyuruyor. (Hâkim) O zaman kendimizi sorguya çekmemiz lazım değil mi? Müminlerin derdiyle dertleniyor muyuz yoksa umursamaz bir halde miyiz? Hangisi?
Bakınız şu hâdise, mevzumuzu ne kadar güzel özetlemektedir:
Allah dostlarından olan Seriyy-i Sakatî büyük hadis âlimlerinden bir zattır. Bu zat Şamʼda medresede hadis dersindeyken, bu hadîs-i şerîfi okuyor:
“Mü’minlerin derdiyle dertlenmeyen bizden değildir.” (Hâkim)
Tam o sırada bir talebesi geliyor:
“–Üstad! Sizin mahalle yandı, yalnız sizin ev kurtuldu, gerisinin hepsi yandı.” diyor.
“‒Elhamdülillâh!” diyor.
Otuz sene sonra Seriyy-i Sakatî Hazretleri bir dostuna:
“‒Ben hala o günün tevbesi içindeyim.” diyor. “O gün kendi evimin yanmadığına sevindim, evi yananları düşünemedim…” diye kendi kendini yermiş ve tövbe istiğfar ettiğini dile getirmiştir. Oysa bugün, islâm beldelerinde sudan fazla kanın akıtıldığına şahitlik etmekteyiz. Korkarım ki, yaptığımız tüm tövbelerin, yeni ve samimi tövbelere muhtaç olduğunu!
Bütün Mü'minler kardeştir; öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'a gönülden saygı besleyip O'na karşı gelmekten sakının ki O'nun rahmetine erişesiniz. (Hucurat/10) Aramızda da betondan bu kadar duvarlar örülmüşken, bir de gönüllerimizin arasına tefrikadan duvarlar örmekten vaz geçelim lütfen!
Mü’minler birbirlerini sevmede, birbirlerine karşı sevgi ve merhamet göstermede tek bir beden gibidir. O bedenin bir organı acı çektiği zaman, bedenin diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateş çekerler.” (Müslim, “Birr” 66)
İşte Ümmet olma, kardeş olma, futuvvet bilincini kuşanma; böyle bir inancın, azmin ve gayretin eseridir! Ümmet bilinciyle bir araya gelmeyi başarmadığımız müddetçe; ne islâm beldeleri/Gazze vb., ne de Müslümanlar esaret ve zilletten kurtulmayacaktır! Rabbim; Ümmet olmayı başardığımız günleri görmeyi nasip eylesin.