Vekiller, bakanın geldiği özel uçağa kabul edilmek için günler öncesinden Ankara’da şirinlik yapmaya başlarlar.
Yer bulanlar uçar gelir ve havaalanı vip salonundan çıkarken ağzı kulağında şımarık bir çocuk edasında, önü ilikli ve bakanın attığı adım büyüklüğünde adım atmaya gayret göstererek, bakanla yapışık pozisyonunu kaybetmeme gayretiyle şehre adım atarlar.
Tüm fotoğraflarda en yakında durmuş olmayı ve bakanın kendisine doğru bakma ihtimaline karşı, yalvaran ve titreyen gözlerle günü geçirirler.
Aklı başında vatandaştan hiç kimseyi bakana yaklaştırmama misyonuyla hareket ederler.
Kimsenin en ufak bir şikayet veya sorun bildiremeyeceği şekilde gün planlanmıştır zaten.
Bakana tahsis edilen vali makam aracına kendisi binemediği için oğlu veya yeğenine sürdürdüğü siyah camlı, siyah renkli ve çakarlı aracıyla bakanın aracına en yakın pozisyonda ve trafiği tehlikeye atan vaziyette bir yerden başka bir yere geçerler.
Araçlar durup Bakan indiğinde, kendi çakarlı aracı ne kadar gerideyse o kadar hızla, tozun toprağın içinde koşarak bakan aracının kapısı açılıp kapanıncaya kadarcık kısa sürede yanı başında bitiverirler.
Aldığı nefes tazyikle ve gürültüyle çıksa bile büyük bir huşu ve hayranlıkla bakanın gözlerine bakar ve mümkünse yapışık şekilde yeni gelinen binaya girerler.
İçerideyse bakan makam koltuğuna otururken kendileri makam koltuğunun yanında ayakta mı dursa yoksa önündeki ilk koltuğa mı otursa diye ikilem yaşar. O anda bakan özel kalem müdürünün “Burayı boşaltın beyler” lafıyla irkilip koltuklara doğru hamlelerini yaparlar.
Büyük bir eforla tek kişilik koltuğa birden fazla kişi oturarak, yine ağzı kulağında pozlarla bir bakana, bir de ayakta sunum yapan valiye veya il başkanına tenis maçı izler gibi döne döne bakar ve lafa girip ufak bir hürmet ifadesiyle göze girme umudu taşırlar.
Bir yandan da danışman diye işe aldığı odacısının watsapptan kendisine yazdığı akraba kontenjanını bakana iletebilme çabası içten içe kendilerini yiyip bitirmektedir.
Bakan, “Hadi bakalım kalkıyoruz” deyince yine aynı kas performansını sergileyecekler ve taa ki havaalanı vip salonunda sunulan son çayı içene kadar “Koşuları, umutları ve sorun aktartmama gayeleri” bitmek tükenmek bilmeyen bir arzuyla devam eder.
En sonunda bakanla aynı uçakta Ankara’ya dönme fırsatını da kullanırlar. Fakat o da ne? Bakan, kendilerine ilgi göstermeyip, başını yasladığı gibi uyumuştur. Ve akraba listesini ancak özel kalem müdürüne verebilmişlerdir. Onlar için günün kârı budur ve şehrin sorunlarını aktarabilecek aklı selim bir kimseyi bakana yaklaştırmamış olmaktır.
Şehir mi?
—En büyük zararı gören odur işte !
—En bahtsızı ve en sahipsizi de odur !
İyi okumalar...