Bizi sonsuz nimetler ile donatan Rabbimiz, her birimizi farklı donatı ile mamur etmiştir.
Dolayısıyla, her bir insanın fıtratı da farklıdır. Kimisi beyaz rengi daha çok severken kimi de daha çok siyah rengi sevebilir. Kimi daha çok gezmeyi sever kimi de evinde oturmayı daha çok sever. Kimi matematik dersini daha çok severken, kimi de Edebiyat dersini daha çok sever. Kimi insan, şehir de yaşamayı tercih ederken kimi de köy de yaşamayı tercih edebilir. Kimi çocuk, bir çikolata ödül ile birlikte haylaz ligi bırakırken, kimi de bir futbol topu ile bırakır.
Buda bize şunu gösteriyor. Her insanı farklı bir şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. Her insan, bir çiftçi olamaz. Her insan, bir doktor olmaz. Her insan, bir yazar olamaz. Her ressam, bir futbolcu olamaz. Örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Biz insanlar olarak, şu şekilde hata ediyoruz. Örnek alınan bir model gibi, tıpa tıp olmasını istiyoruz. Aynı davranışı, aynı giyimi, aynı hareketi görmek istiyoruz değiştirmek istediğimiz insan da. Bu da mümkün değil. Bu değişimi, verdiğimiz emek sonucunda alamayınca, hayal kırıklığına uğruyoruz. Ya da donup kalıyoruz. Ancak, başta şu şekilde düşünmemiz gerekiyor. Her insan bir farklı fıtrat üzerinde yaratılmıştır düsturunu.
O, zaman hayal kırıklığına da uğramayız. İnsanlara, farklı metotları deneyerek yaklaşmak gerektiğini bilmemiz gerekir. Hem sonuç başarılı olur hem de emekle birlikte gelen bir iç huzuru yaşamış oluruz. Hatta şunu da unutmayalım. Deniz ve suyun kenarında doğup büyüyen insanların huyu farklı olur. Dağda, çölde doğup büyüyen insanların huyu da farklı olur. Deniz ve su kenarında doğup büyüyen, daha çok halim selim olur ekseriyetle. Dağda ve çöl de doğup büyüyen insanların, huyu da daha çok kaba olabilir.
Bu bakış açısı ile birlikte insanları değerlendirmek daha doğru olur diye düşünüyorum.
Kalın selâmet ile...