İnsanoğlu bir garip yolcu, çocukluktan gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa; ihtiyarlıktan ölüme, ölümden kabre; kabirden haşre; haşirden neşre; neşirden sonsuzluk iklimine doğru, ebeden yol alır...
İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır. (Necm/39) ilahi ferman gereğince, herkese kazandığının karşılığının; âdil bir şekilde verileceği beyan edilen mahşere meydanına varmadan öncesine kadar; insan elindeki her fırsatı değerlendirme imkanına sahiptir! Sonrası ise, ne yazık ki yok. Çünkü o gün artık, iş bitmiş, defterler düşünmüştür... Hiç kimsenin konuşmaya hakkı kalmamıştır. Ancak Mülkün yegâne sahibi olan Azamet sahibi Allah söz sahibidir o gün! O gün, adam kayırma yok, torpil yok, es geçme yok, yan çizme yok, yalan yanlış konuşma hiç yok! İnsanın, dünyada baş vurmaya yeltendiği her türlü yanlışların, orada esmesi dahi yok.
Ancak dünya ve ahiret dengesini düzgün tutanlar, iman edip salih amel işleyenler; her iki dünyalarını da mamur edenler müstesna... Sadece bu dünyaya yatırım yapanlara gelince, onların da ahirette nasipleri yoktur.
Çocukluk, gençlik, yaşlılık ve derken; tehir edilmez misafir ecel kapıya dayanır. İster hoşlan, İster hoşlanma! Tohumun toprakla, asli mayasıyla, geldiği yerle buluşma iklimi; her insanın son anı, dar-ı fena'dan dar-ı beka'ya ebedi sefere çıkacağı gündür.
O gün öyle bir gün ve öyle bir sefer ki, bir daha geri dönüşü asla mümkün olmayan bir göç, bir sefer, bir yolculuktur. Tohum geldiği yerle buluşmuş, ahiret ikliminde yeşermek adına; ebedi baharı beklemeye durur. Ya Firdevs bahçelerinin nadidelerinden olur, ya da zakkumun içirildiği, irinin kusmuk kusmuk aktığı azap dereleri!
Kalın sağlıcakla.