SUÇLAR NİÇİN ARTIYOR?

Günümüzde suç oranlarında ciddi bir artış görülmektedir. Yakalanan katillerin, “canavarca his” taşıdıkları mahkeme kararıyla tescil edilmiş canilerin, en az yirmi kadar suç kayıtları daha olduğu da ortaya çıkıyor. Kabarık sabıka kayıtları bulunan bu canilerin niçin hapiste değil de halkın arasında serbestçe dolaştıkları halk nezdinde sorgulanmaya başlandı. Elbette ki bu tedirgin edici durum, milletçe sorunlu bir hukuk sistemiyle karşı karşıya bulunduğumuzu göstermektedir. Sorunlu hukuk sistemi, mağdurun hakkını değil suçlunun mevhum hakkını koruma peşindendir. Öyle ki suçlunun hakları mağdurun haklarından çok daha fazla görünüyor. Mesela mağdur, suçluya hakaret edemez saygısızlık edemez. Düşünebiliyor musunuz, suçlu, mağdur kimseye tamamen haksız olarak fiili şiddet uygulamış, hiçbir sebep yokken can veya mal kaybına yol açmış sözlü olarak da her türlü hakareti yapmış ama mağdurdan suçluya karşı sakin ve hoşgörülü olması istenmektedir. İş mahkemeye intikal edince suçlu dokunulmaz bir kılıfa konuluyor, mağdurun mağduriyeti mahkemece de tescil edilmiş oluyor, mahkemenin de böylece hakaretine maruz kalıyor. Bazı suçluların hâkim karşısında bile mağduru tehdit etme pişkinliğine ve şımarıklığına şahit olanlarınız mutlaka vardır. 

Toplumumuzda alabildiğine şımarık ve dokunulmaz bir suçlu profili gelişmiştir. Bunun da adalet sisteminin suçluyu cezalandırmadan ziyade, mağdurdan korumada gösterdiği titizlikten kaynaklandığını düşünüyoruz. Örneğin toplumda infiale yol açan bir suç işleyen şahsı, mağdurların ve mağduru destekleyenlerin saldırısından yahut tepkisinden korumak için bütün gücüyle varını yoğunu ortaya koyarak çabalıyorlar ve neye mal olursa olsun hatta onun uğruna daha başka kimselerin de ölmesine yol açsa dahi sonuç itibariyle o suçluyu koruma altına alıyorlar. Fakat mağdur veya mağdurları suçluların tasallutundan korumuyorlar. Tabir caizse devlet, gücünü suçluya göstermesi gerekirken mağdura gösteriyor. İşte bu, hukuk sistemindeki önemli bir sorundur, hiçbir işin yolunda gitmediğini açıkça göstermektedir.

Sorunlu hukuk sistemi, "Bu suçlu, şu kişiyi mağdur etti biz de suçluyu mağdur etmeyelim, ikinci bir mağduriyet oluşturmayalım." prensibi ile hareket ediyor. Oysa adaletin ve hukuk sisteminin amacı suça eğilimli şahısları, yüreklerine korku salacak ve onları suç işlemekten caydıracak ölçüde cezalandırmak ve mağdurların haklarını korumaktır. Eğer cezalar caydırıcı olmazsa, suçlular özgür bırakılmış olur, toplumun temelini oluşturan hakkaniyetli vatandaşların huzur ve güvenliği bozulmuş olur bu da toplumun tehlikeli bir uçuruma gitmesine yol açar.

Suçlunun işlediği suç sokakta aleni olarak birçok insanın gözleri önünde işlenmiş ve kaçarken kovalamaca sonucu yakalanmış, 20'den fazla başka suç kaydı bulunuyor, yine de mahkeme tarafından delil yetersizliği denilerek serbest bırakılıyor. Mahkemelerin sanki ceza vermekten çekindikleri gibi bir izlenim ediniyoruz.

Demokrasi adı altında oluşturulan beşeri hukuk sistemlerinin en büyük hatası, kazanılması mümkün olmayan suçluyu topluma tekrar kazandırma çabasına girişmesidir. Çünkü söz konusu bu hukuk anlayışında Allah ve ahiret inancına yer yoktur, "ölen öldü, yok oldu, suçlu olsa da sağ kalanı da yok olmaktan kurtaralım" düsturu hâkimdir. Bu durum, birçok yönden telafisi mümkün olmayan vahim sonuçlar doğurur. Bunlardan başlıca iki tanesine işaret etmek istiyoruz: 

Birincisi: Suçluya, vicdanları rahatlatacak, “İşte bu!” dedirtecek ve mağdurun içini ferahlatacak aynı tür suça eğilimli olanı caydıracak gerçekçi bir ceza ile verilmezse bu durum, toplumda suça meyilli birçok insanı kışkırtmış ve suça sürüklemiş olur.

İkincisi: Haksız yere cana kıyan bir suçlunun, topluma kazandırılması mümkün değildir. Hak ettiği gerçekçi ceza olan ölüm cezası verilmezse, o suçlu hayat boyu daha birçok masum insanları öldürecek. Onun için Kur'an, "Ey akıl sahipleri! Sizin için kısasta hayat vardır. Umulur ki (bu hükme uyarak) korunursunuz." (Bakara, 179.) buyuruyor. Kısas ise, suçlunun işlediği suçun aynı cinsinden bir ceza ile cezalandırılması, öldürme ve yaralamalarda aynı işlemin yapılması anlamına gelen Kur’an’a dayalı hukuk kavramıdır. Daha açık bir ifadeyle, öldüren öldürülür, yaralayan aynı yara ile yaralanır. Suçlu, örneğin göze zarar vermişse, onun da gözüne aynı zarar verilir, burun kırmışsa onun da burnu kırılır vb. 

Ayet, katil suçluya ölüm cezası verilince, onun hayatta kaldığı takdirde öldüreceği birçok masum insanın hayatının kurtulmuş olduğuna işaret etmektedir. Yani kısasın uygulanmasıyla, bir ölüm makinesi feda edilerek onun yerine birçok masumun hayatta kalması sağlanmış olur. Kur'an-ı Kerim, “Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür” derken, (Maide, 32.) bir masumunu öldürebilen caninin, bütün insanları öldürebilme potansiyeline sahip bir canavar olduğuna işaret etmektedir. Kısas cezası uygulanarak bu canavarın toplumdan temizlenmesi ve insanlığın bu tehditten kurtarılması gerekir. Haksız yere bir insan öldüren, kısas uygulanmadığı için ya hapisten firar ederek ya da politikacıların genel af kararından faydalanarak serbest bırakılan nice katillerin sonraki zamanlarında çok sayıda insan daha öldürdükleri çok görülmüştür. Bu durum, olaylara şahit olanlarca da bilinmektedir. Bir yılı aşkın süredir Gazze’de ölüm kusan, çoğu çocuk, bebek ve kadın 50 bin kadarı tespit edilmiş, 50 bin kadar da enkazlardan çıkarılamayan kayıp durumda yüz binden fazla masum insan öldüren Lanetenyahu ve ekibinin tüm insanları öldürebilecek bir potansiyelde canavar ruhlu olduklarını açıkça göstermiyor mu? Bu canavar ekip temizlenebilseydi, binlerce masumun hayatı kurtulacaktı. “Sizin için kısasta hayat vardır.” ilahi kelamın ne kadar hak ve hakikat olduğu bu misalle bir derece anlaşılabilir.

Ehl-i hall ve akd olan toplum yöneticilerinden toplumun selameti için hukuk sisteminde yolunda gitmeyen işlemleri yoluna koyarak sorunları gidermelerini, suçsuz, dürüst, hakkın hatırını tutan vatandaşları koruyacak, huzur ve güvenlerini sağlayacak ve onları suçlulara ezdirmeyecek düzenlemeler yapmalarını temenni ediyoruz.