KAYIPLAR KÜÇÜK TAVİZLERDEN BAŞLAR!

Dünya hayatının her alanında gerek iş, gerek sanat, gerek askeri, gerek siyasi, gerek ekonomik ve gerekse iktisadi veya diplomasi de; disiplin ve temel ilkelere riayet edilmezse; hezimet, kayıp, mağlubiyet be zillet kapıdadır demektir!

Bir küçük hatadan ne olabilir ki demek, insanın, toplumun hatta devletlerin başına büyük belaların musallat olmasına sebep olur. Bazen küçücük bir hata, aşılmaz denilen surların yıkılmasına, koca koca orduların mağlup olmasına sebep olabilir...

Efendimiz (s.a.v)'in: <<Israrla (devamlı olarak) işlenen küçük günah, küçüklükte kalmaz, (büyük günah olur). İstiğfarla büyük günah kalmaz (tevbe de sebat ve istikrar edilse) mağfiret olunur. >> İbn-i Hacer. Münebbihat. Evet, bu hadisi Şerif’ten; dünden bugüne ve yarına, maddi ve manevi birçok meselemizin halli için dersler çıkarabiliriz. Nasıl mı? Çünkü hadisi şerifte; küçük günahlarda ısrarın, büyük günahlara dönüşeceği, daha önceden yapılmış olan varsa büyük hata ya da günahlardan samimi olarak dönülmesiyle birlikte; af ile birlikte aydınlık kapıların açılacağına işaret etmektedir. 

O zaman, hiçbir insanın ve Müslümanın; keşke işlediğimiz hatalar hep bu küçük hatalar olsaydı; demeye hakları yoktur. Dedikleri takdirde, doğacak olan acı sonuçlarına katlanacaktır. Am bu dünyada, ama ebedi âlem de...

Bakınız tarihe şu meşhur olarak geçen Titanik gemisinin batış hikayesi nasılmış:

Bundan tam 112 yıl önce tüm dünya büyük bir trajediye tanıklık etti. Dünyanın en meşhur gemi kazası olarak tarihte kendisine yer bulan ve hasılat rekorları kıran bir filme de hem ilham kaynağı olan hem de adını veren Titanik, 1912 yılında Kanada açıklarında buz dağına çarparak iki saat gibi kısa bir süre içinde battı. Kazada 1514 kişi hayatını kaybetti. Peki, ama "batması imkânsız bir gemi" olarak lanse edilen Titanik neden batmıştı? Rivayete göre Titanik denize açılmadan kısa bir süre önce (birde şöyle bir rivayet vardır: sahibi bu gemimi haşa tanrı bile batıramaz dediği de vakidir) geminin ikinci kaptanı olan David Blair işten çıkarılmıştı. Blair’in yerine kaptanlık konusunda daha deneyimli bir isim olan Charles Lightoller getirildi. Ancak ne yazık ki görev teslim sırasında Blair, dürbünlerin bulunduğu dolabın anahtarını Charles Lightoller’a vermeyi unuttu. Geminin gözcüsü olan Fred Fleed, kazadan sonra eğer bir dürbünü olsaydı, buz dağını görüp kazayı engelleyebileceğini söylemişti. İşte basit hataların devasa sonuçlarına can yakıcı bir örnek.

Bu misal ve örneği, toplum ve devletlerin yıkılmalarına dahi örnek olarak gösterebiliriz. Çünkü, ön görüsüz yapılan her iş, atılan her adım ve hareket; çok büyük acı sonuçlar doğurduğu, tarihin şehadetiyle sabittir... Misal olarak şu hikayeyi de hep birlikte okuyalım:

<<Vaktiyle aynı ormanda yaşayan bir aslan ve bir inek sürüsü varmış. Aslan sürüsünün gözü inek sürüsünde ama inek sürüsü kendini savunacak kadar kalabalık ve güçlü.

Aslanlar açlıktan yorgun, halsiz, güçsüz kalmışlar. Düşünüp taşınıyorlar; sürü kalabalık ve güçlü saldırırlarsa karşılık bulacakları kesin. Çaba sarfetmeden, enerji harcamadan nasıl karınlarını doyurabilirler, bunun yollarını arıyorlar…

Ve aralarında konuşup anlaşıyorlar, içlerinden ineklerin sürüsüne bir elçi gönderiyorlar. Elçi diyor ki;

- Size saldırırsak ne olacağını biliyorsunuz. Mutlaka aranızdan birini alıp yiyeceğiz, buna engel olamazsınız. Gelin, ne kendinizi ne bizi uğraştırmayın, aranızdan birinin rengi çok sarı, sizden de farklı, bizim de gözlerimizi alıyor. Onu bize verirseniz size saldırmadan onu alıp gideriz ve bir daha gelmeyiz. Bundan sonra da güzel güzel geçiniriz.

İnekler düşünmüşler, taşınmışlar, bilge ineğe sormuşlar; “Olmaz” demiş bilge inek, “Aramızdan hiçbirini vermeyin” Ama aslanlar ısrarlı. En sonunda razı olmuş inekler, nasıl olsa saldırırlarsa birimiz gidecek, hem biz de çok yorulacağız. En sonunda peki demiş inekler, bir inekten ne çıkar? Biz büyük bir sürüyüz, bize bir şey olmaz…Vermişler sarı ineği, aslanlar da sarı ineği bir güzel yemişler, karınlarını doyurup kendilerine gelmişler.

Birkaç gün sonra aslanlar gene acıkmışlar, yine gelmiş aslanların elçisi ineklerin yanına;

- Aranızda boynuzu kırık bir inek var, sinirimizi bozuyor, verin onu, ne kendinizi ne bizi uğraştırmayın demiş…

Barış yanlısı inekler, ikinci tavizi vermişler, o inek de verilmiş. Artık işi öğrenen aslanlar, benekli inek, kuyruğu kısa inek, şöyle inek, böyle inek deyip inekleri bir bir almışlar sürüden. Sürü de günden güne iyice azalmış. Artık aslanlar elçiye gerek kalmadan açık açık saldırmaya, istedikleri ineği sürüden götürüp yemeye başlamışlar.

Sürünün ileri gelen inekleri, panik içinde tekrar bilge ineğe koşmuşlar. “Biz nerede hata yapıyoruz, sürümüz yok olacak! demişler.

Bir zaman sonra inek sürüsünden geriye bir tek Ala Tosun kalmış. Aslan acıkır karnını doyurmak için Ala Tosu'nun yanına gelir ve pis pis sırıtarak; “Koca sürüden kala kala bir tek sen kaldın, Beni uğraştırma, teslim ol da zahmetsiz karnımı doyurayım, keyfimi yapayım” der.

Ala Tosun; pişman ve çaresiz bir şekilde Aslan'a “Ben hatayı sarı ineği sana teslim ettiğim gün yapmışım, aslında sen beni Sarı İneği teslim aldığın gün yemişsin de ben yeni farkına vardım, gayrı ne yapsan yeridir” der.

 Yukarıda ki bir hikâye. Bu hikâyeden kim ne anlam çıkartır bilemem. Bu hikâyeyi okuduğumda aklıma Tek dişi kalmış ABD ve batı canavarına teslim olmuş koca ümmetin her bir toprağı parçası; sonra yalandan uydurulan Arap baharı ve son örneği on parçaya bölünmüş olan Suriye, geldi! Ardından Türkiye ve İran'ın sırada olduğunu da ön görerek... 

Evet, yukarıdaki iki örnek; bugün Ümmetin içinde bulunduğu vahim durumu özetler mahiyette. Çünkü Ümmet, parmağımı versem bir şey olmaz gafletine düştüğü gün; kolunu da tüm vücudunu da kaptırmıştı aslında. 2011 de Arap baharı yalanına kanan Müslüman halklar, bir de baktıklar ki ne bahar var ne de özgürlük. 

Sonuç: Bugün batı emperyalizminin orta doğu coğrafyasında, Gazze'ye karşı başlatmış olduğu hukuksuz savaşı ve Ümmete meydan okuması sahnede görülmektedir... Yüz yıl önce, ümmetin başına dikilen ön görüsüz idareciler küçük görüp verdikleri tavizlerin; bu gün büyük belalarını yaşıyoruz hep birlikte...

Siz siz olun, küçükten bir şey olmaz demeyin. Zira, her küçük taviz; bir büyük belaya gebedir!

Titanik bir anahtar ihmali yüzünden battı, koca inek sürüsü, sarı ineği vermeseydi; aslanlara yem olmazlardı. 

İnşallah meram ifade edilmiştir. Kalın sağlıcakla efendim!

7 Ekim 2023 (Aksa Tufanının yıl dönümüne) bu yazının denk gelmesi tevaffuk eseridir. İçim yanıyor! 7 Ekim 2024.