SADIK VAAT – 2

İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), aralarında ilk kez Fattah hipersonik balistik füzesinin de bulunduğu 400'e yakın füzenin kullanılmasıyla gerçekleştirilen operasyonun ardından yaptığı açıklamada, "F-35 uçaklarının bulunduğu Nevatim, Seyyid Hasan Nasrallah suikastında kullanılan F-15 jetlerinin bulunduğu Netzarim ve Tel Aviv yakınlarındaki Fattah balistik füzelerinin bulunduğu Tel Nof üssü olmak üzere üç askeri üssü hedef aldık" ifadelerine yer verdi.

Kapsamlı savaş, yaklaşık 1 yıldır İran ve Lübnan'ın çekindiği bir pozisyondu. Bu yüzden İran, İsrail'in tüm azgınlıklarına rağmen Gerçek Vaat 1 operasyonunu sınırlı tutmuştu. Heniye suikastının cevabını ertelemiş ve Gazze soykırımı durursa; buna gerek olmayacağını bile ima etmişti. Diğer bir neden ise İsrail'in şiddetle arzu ettiği ve can simidi olarak gördüğü ABD-İran karşılaşması tuzağına düşmemekti. Ancak ABD, durmadı ve gözünü Lübnan'a dikti. Gazze'de yaptıkları şimdilik yanına kar kalan küresel siyonist soykırımcı cephe, soykırımı, Lübnan, Suriye ve diğer bölgelere yayma hedefini açıkça deklare etti ve işe Lübnan ile başladı. Onca üst düzey komutanın öldürülmesini yetersiz gören İsrail ve ABD, Nasrullah'ı şehit ederek gerçek niyetini daha cüretli şekilde ilan etti.Lübnan direnişi ve İran'ın güvenliği, neredeyse yüzde yüze yakın birbiriyle orantılı. Lübnan direnişinin çökmesi demek, İran'ın saldırıları, kendi ana karasında karşılamasının başlangıcı olacak. Ayrıca İran'ın artık bir cevap vermesi gerektiğine dair sesler, İran içinde de iyice yükselmişti. İsrail/Netanyahu, kibirlendikçe kibrleniyor, korku salarak, daha geniş ve hadsiz teditler savuruyorken Gerçek Vaat 2 operasyonu geldi ve gündem, yeniden şekillenmeye başladı.

Lübnan için acele eden İsrail, kara savaşı denemelerinin ilkinde de seçkin birliklerinden onlarca subay ve askerinin itlaf edilmesiyle zorda. Biraz gerçek dışı görünse de ifade etmiş olayım ki; Lübnan içinde başlatılmak istenen kara savaşı, Filistin'in işgal altındaki topraklarına kayabilir. Dikkat çekici olanı ise Gerçek Vaat 2 operasyonunun ardından ABD de ateşkes ister görünen maskesini indirerek İsrail ile birlikte verilecek cevap üzerinde çalışacaklarını açıkladı.Gerçek Vaat 2, etkili ve tahrip edici askeri ve stratejik faydalar sağladı. Çocuk, kadın, gazeteci, doktor ölmedi, hastane, okul, ibadethane vurulmadı.

Gerçek Vaat 2, önemli mesajlar içerir nitelikte idi. İran, şöyle bir silkindi ve bölgeyi de salladı. Operasyonun ardından İsrail tarafına, cevap verilirse daha büyüğünün geleceğini söyledi ve bölge ülkelerine, İsrail ile ilişkilerinin bu şekilde gitmesi halinde gerekli askeri tavrın konacağına dair uyarıda bulundu. Bu uyarı ile ilgili haber ne derece teyitli bilemiyorum ama, gidişatın böyle düşmanca gidemeyeceği, İslam ümmetinin kendine benzeyen düşmanlarına yönelik tavırlarının da olacağı muhakkak ve bu, askeri bir gereklilik ve meşru müdafaa zaten.

Sadık/Gerçek Vaat-2 Operasyonu, İsrail'in stratejik öneme sahip beş askeri üssünü hedef aldı. Tümüyle askeri hedefler ve istihbarat altyapısı hedeflendi. Bunlardan bazıları şunlardı:

F-35 gibi gelişmiş savaş uçaklarının ana üssü konumundaki Nevatim hava üssü, Pilot eğitim merkezi de olan ve önemli askeri operasyonların planlanıp yürütüldüğü Hatzerim hava üssü, Gizli operasyonlar ve her türlü istihbarat çalışmalarının yapıldığı, Birim 8200, siber ve merkezi birimleri de içeren ve Mossad karargâhı niteliğindeki Glilot üssü, F-15 avcı uçakları ve CH-53 Sea Stallion helikopterlerinin ana üssü konumunda olan, insansız hava araçları (İHA) operasyonlarının merkezi sayılan Tel Nof hava üssü vurulan hedefler arasındaydı...

Gerçek Vaat 2, İsrail'i koruyan tüm güçlerin ve sistemlerin çaresiz kaldığı, İsrail'in kendi kilosuyla baş başa kaldığı bir sahneydi. Bu saldırı sonrası, İran'ın sadece bölgeye değil; olası suikastle karşılık vermeye ihtimaline karşı da bir duruş sergilemesi ve bu bağlamda, Cuma (dün) namazının bizzat İmam Hamaney tarafından kılınacağını ilan etmesi kayda değerdir.  Gerçek Vaat 2'nin, Netanyahu'nun İran'a yönelik örtülü tehdidinin ve ABD'nin İsrail'i korumak için bölgeye güç yığmaya başlamasının hemen ardından gelmesi de önemli bir meydan okuma olarak görülebilir. Kuşkusuz bu hamle, artık Telaviv de dahil olmak üzere işgal altında ki tüm Filistin topraklarının sömürgeciler için güvenli olmadığını tescilledi. İlk fırsatta evlerine dönecek yerleşimci teröristlerin sayısında büyük oranda artış yaşanacağı muhakkak. 

Daha çok şey söylenebilir, söylenecek ve yazılacak da. Kısacası Gerçek Vaat 2, küresel egemenlere ve münafıklığa açık bir meydan okumadır.

Her bedel göze alınarak gerçekleştirilmiştir. Ve Lübnan’a, engellemelere rağmen inen İran uçağı, Hamaney’in kıldırdığı kalabalık ve mesaj içerikli Cuma namazı, Golan’a asker gönderme ve yıllar sürebilecek kara savaşı seçeneğinin masada olduğu açıklamalarının tümü, bu meydan okumanın ve artık yeter demenin göstergesidir.

Gerçek Vaat 2 ve sonrasında, İslam toplumlarının başına bela olmuş, İsrail ve batıyı/soykırım cephesini destekleyen vekil rejimlerin, halklar nezdinde güvenilirlikleri ve güvenliklerinin eskisi gibi olmayacağı da aşikardır...

Şimdiden bunun bazı emareleri belirmeye başladı bile. İstiklal Gazetesi’nde yer alan haber şöyle:

“Körfez ülkelerinden; Suudi Arabistan, Katar, BAE, Bahreyn ve Kuveyt, İran-İsrail çatışmasında tarafsız olduklarını ilan ettiler. Bu ülkeler aynı zamanda katliamın suç ortağı ABD'ye hava üslerini kullandırmayacaklarını açıkladılar.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

*

KUDÜS ŞEHİDİ NASRULLAH!

Bu ifadeyi sosyal medya hesabımda paylaşmıştım. Ancak Face, bu paylaşımı kaldırdı ve tekrar yüklemeyi kabul etmedi. Oysa Suriye ve Irak'ta öldürülenler sadece tekfirci teröristlerdi ve onların ne bir mezhebi, ne de bir dini vardı...  

Demek ki, face de siyonist talimatlar gereği Nasrullah ve onun şahsında direnişin müslüman/Sünni öldüren tanımlamasını destekliyor ama Kudüs Şehidi Nasrullah'ın hangi kutsi ve insanı değerler için öldüğünü, müslümanları, hristyanları, Yahudileri, mazlumları, insani ve vicdani değerleri, şiileri ve evet en çok da Filistin'i, Sünnileri, Sünni Filistin'i, Sünni Şii ayırmadan Filistin'i, Kudüs'ü savunurken ve ve bundan vazgeçmeyi reddettiği için şehit oldu. Filistin için hiçbir lüksünden ve ticaretinden vazgeçmeyen bu, müslüman maskeli koro, sürekli olarak, canı da dahil Filistin için her şeyinden vazgeçenleri hep karaladı. Ne ilginçtir ki; Siyonistlerin sünni öldürüyor dediği adam, sünnileri korumaktan vazgeçmediği için Siyonistlerce şehit edildive Sünni öldürüyor diyenler tatlı dağıttı, raksetti.İslam coğrafyasının tek cephe olduğunu, yaşanan savaşların tek savaş olduğunun bilincindeydi. Sözde kendilerini Suriye’nin dostları olarak lanse eden 80 küsur ülke ile Suriye'de başlamıştı Gazze Soykırımı ve o, o gün de hareket olarak oradaydı. Orada mı tanıdı secdeli siyonizmi ya da önceden de mi tanıyordu bir önemi yok. Ama düşmanı, özellikle senin kılığında iken tanımak hayati öneme sahiptir. İyi ki tanıdı ve önlemini aldı. Öyle olmasaydı; Gazze'den önce Suriye'de başlanacaktı soykırıma... 

Sadece devletlerin yapamadığını başarmakla ve direniş modeli geliştirmekle kalmadı, Lübnan gibi zorlu bir yerde, birlikte yaşama kültürü örnekliğini de inşa eden bir mimar oldu.

O, bir konuşmasında şöyle demişti: “Hepimiz öldürülürsek, hepimiz şehit edilsek, evlerimiz başımıza yıkılsa bu yolu tamamlayacağız, İslami direniş seçeneğinden vazgeçmeyeceğiz.” Nasrullah'ın şehadeti vesilesiyle dünyanın her yerinden ve her kesiminden o kadar anlamlı ve duyarlı mesajlar, taziye dilekleri paylaşıldı ki; buraya sığmaz. Yine de sadece bir tanesini buraya almak istiyorum:

"Bugün Arap halklarının Müslüman dünyasının liderlerinden Hizbullah Genel Sekreteri Sayın Hasan Nasrallah'ın suikaste uğradığını öğrendik. Venezuela Bolivarcı güçleri̇ni̇n devri̇mci̇tari̇hsel bloğu adına, Hi̇zbullah'la, ai̇lesi̇yle ve Lübnan halkıyla dayanışmamızı i̇fade etmek i̇sti̇yorum. Ve bu suçu reddediyoruz. Bunu meşrulaştırmak istiyorlar. Ama ona suikast düzenlediler, binalara, komşulara saldırdılar ve yüzlerce insanı öldürdüler. Buna ne diyorsunuz? Suç. Saldırıemri Birleşmiş Milletler'in New York'taki merkezinden verilmiştir. Ve dünyanın korkakları sessiz kaldı. Ama kimse başkaldıran halkların sesini susturamayacak. Bu yüzden dünya halklarını, Müslüman halkları, Arap halklarını seslerini yükseltmeye ve Lübnan halkıyla birlikte Filistin halkının yanında durmaya çağırıyorum." Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro 

 

Gerçekten de artık o, aynı zamanda bir insanlık şehididir. Evet, Nasrullah ölümsüzleşti ve Hizbullah ayaktadır. Kalınan yerden devam edilecektir. O, Filistin şehididir.

NASRULLAH, KUDÜS ŞEHİDİ'DİR.

O yüzden bu ifade, artık bir sıfattır. Kanıyla, mücadele ile bedeli ödenmiş bir mertebedir. Ve bundan böyle de söylenecek:

KUDÜS ŞEHİDİ NASRULLAH!

 

*

 

BUNDAN SONRA NE OLUR?

İsrail, her zaman olduğu gibi Gerçek Vaat 2'yi de bir fırsat olarak değerlendirip, ABD'nin, İran ile savaştırılmasını sağlamaya çalışacaktır...Bir yıldır devam eden soykırımı Netanyahu'nun savaşı diye basite indirgeyen ve tam destek veren ABD ve Batının tavrında bir değişiklik olup olmayacağı kısa sürede netleşecek gibi. Gelinen aşamada kapsamlı savaşın başlayıp başlamayacağı veya başlamışsa nasıl gelişeceği, soykırım cephesine bağlı. Gerçek Vaat 2'den sonra tüm taraflar, tüm hesaplarını yeniden yaparak, yeni pozisyon almak durumunda. Tüm cephelerde bir durulmaya veya İran'a da cevap vermeyi içeren bir saldırganlığa devam edeceklerine bağlı olarak denklem yeniden şekillenecek...İran'a direkt bir saldırının yapılmamasının önündeki en büyük engel muhtemelen İsrail'e yönetilmiş Hizbullah füzeleridir. Nasrullah'ın şehit edilmesiyle moral üstünlüğü kazanan ce kibirlenen soykırım cephesinin kibri kırıldı ve Gerçek Vaat 2 ile moral üstünlüğü direnişe geçmiş durumda...

Bu aşamada da hepimizin fert olarak da vazifelerimizin olduğunu hatırlamalı, herkesin elinden geldiğince hakka yardım etmesinin farz olduğu unutulmamalıdır. İmkanlarımız ölçüsünde, oluşan sahte algı ve korkular hakkında gerçekleri paylaşmak, insanlara anlatmak, direnen mazlumlara maddi destek sağlamak, dünya dengelerinin değiştiğinin iyice netleşmiş olduğu ve artık dünyanın eskisi gibi olmayacağı belli olan bu değişim/geçiş döneminin gerekleri konusunda ciddiyetle tedbirler alarak, geleceğe hazırlanmak önem arz eder. The Cradle'a konuşan Tahran Üniversitesi Profesörü Muhammed Marandi'nin uyarısı, bundan sonr olası ihtimaller konusunda özet niteliğinde:"Eğer Amerikalılar müdahil olmayı seçerse, bu İran'ın Fars Körfezi bölgesindeki tüm üslerini yok etmesi anlamına gelecektir. Fars Körfezi'nde ABD askerlerine ya da üslerine ev sahipliği yapan rejimler bu durumdan kurtulamayacaktır."

Bu yazı hazırlanırken Tahran’daki tören devam ediyordu ve Hamaney, Hutbe konuşması yapmakta idi.

Hutbelerinden bir iki kısa başlıkla sonlandıralım:

“-Bütün kardeşlerimi takvaya davet ediyorum.

 

-Söylemlerimizde ve eylemlerimizde ilahi sınırları aşmamalıyız

 

-Okunan ayette, müminlerin birbirleriyle olan bağlılıkları açıklanmıştır. Kur’an’da bu konuda velayet konusu çerçevesinde işlenir.

 

-Bu ayette de vahdet, ilahi rahmetin çeşmesi olarak nitelendirilmiştir.

 

-Eğer siz müminler tek yürek olursanız Allah’ın rahmetine mazhar olursunuz

 

-Ayet “Allah aziz ve hakimdir” şeklinde bitmektedir. İlahi rahmet bu konuda özellikle Allah’ın izzet ve hikmetiyle aynı orantılı diyebiliriz.

 

-Eğer Müslümanlar birlik ve beraberlik içinde olursa ilahi hikmet onlarla beraber olacaktır ve bu hikmetten sınırsız şekilde faydalanabilirler.

 

-Burada velayetin anlamı, bağlılık, birlik ve Müslümanların arasındaki ilişkidir.

 

-Kuran’ın mantık ve siyaseti şudur; Müslümanlar birlik ve beraberlik içinde olmalıdır, eğer bunu sağlarsanız, Allah’ın izzeti sizinle olacak, tüm engelleri aşacak, tüm düşmanlara karşı muzffer olacaksınız.

 

-İslam düşmanları ve müstekbirlerin siyaseti ve felsefesi de tefrikadır, böl ve yönettir. Bunu birçok ülkede uygulamaya koydular ve hala da devam etmekteler. Bu şekilde Müslümanların umutsuzluğa düşmesini istiyorlar.

 

-Bugün İslam ümmeti düşmanın oyununa galip gelebilir. İran’ın düşmanı Filistin’in Lübnan’ın, Irak’ın, Mısır’ın, Suriye’nin, Yemen’in düşmanıyla aynıdır.

 

-Düşman birdir. Yöntemleri ülkelere göre değişebilir. Bazı yerlerde ekonomik savaş yürütür, bazı yerlerde siyasi savaş yürütür, bazı yerde gülerek bazı yerlerde silahla bir savaş yürütür. Ama komuta aldıkları yer aynıdır.

 

-Eğer bu siyasetleri başarılı olursa başka ülkeye yönelirler. Halklar buna izin vermemelidir

 

-Eğer düşmanın felç edici kuşatması altında kalmak istenmiyorsa uyanık olunmalıdır.

 

-İslam ümmeti maalesef bu hakikatten uzun yıllar gaflet etmiştir. Ama artık uyanık olmalıyız.

-Bu hitaplarım İslam ümmetinin tamamınadır ama bu özel olarak Lübnan ve Filistin içindir.

 

- Hepimiz yas ve kederdeyiz, Seyyid Hasan Nasrallah’ın kaybı bizim için çok büyük bir kayıptı. Onun şehadeti bizim için bir felaket olmuştur. Ama bunun manası umutsuzluğa düşmemiz anlamında değildir. Ona olan yas ve matemimiz İmam Hüseyin’e (a.s) olan matemimiz gibidir, bu yas ve matem bize hayat verir bizi ileriye götürür.

 

-Seyyid Hasan Nasrallah’ın cismi aramızdan ayrıldı ama ruhu ve sesi hep bizimle olacak.

 

-O direnişin, düşmanların karşısındaki kılıcıydı.

 

-O mazlumların sesiydi.

 

-Hepimiz onun yüce şahsiyetinin sadece Lübnan’la sınırlı olmadığını biliyoruz.

 

 

-Ey vefalı Lübnan halkı, o hayatta size yol gösterdi. Onu kaybetmek sizi umutsuzluğa düşürmesin. O da Seyyid Abbas Musevi ve Musa Sadr gibiydi. Onun gidişi sizi umutsuzluğa düşürmesin. Güçlerinizi birleştirin, birlik olun. Zalim düşmanın karşısında durun, ona saldırın, korkmayın.

 

- Düşman bugün direnişe vurduğu darbelerin etkili olmadığını görünce, aklınca kendisine zafer görüntüleri yaratmak istedi. Bunu da sivilleri ve mazlumları öldürmekle yapmaya çalıştı. Ama sonuç ne oldu, sonuç halkın onlara olan öfkesini arttırdı ve şimdi bu vahşi kurdun boğazına yapışmıştır. Direniş cephesinin dayanışması Siyonist rejimi bu dünyadan silecektir.

 

-Ey kalpleri hüzünle dolan kardeşlerim, kalpler Allah’ın zikriyle sakinleşir.”