SEFER DE İÇİMİZDE, TAHAMMÜL DE!

Dava delisi adamlar vardı ve sonra davalarını kucaklayıp gidenler. Terk edenler, sürüklenenler, yolda dökülenler… Yola çıkanlar vardı, sonra yolda gördüklerinin cazibesine kapılıp yoldan çıkanlar, yol kesiciler... Dava, değer, fikir, misyon her geçen gün daha da azalıyordu. Yeminlerin edildiği salonlar tenhalaşıyordu. Baş tacı edilmesi gereken değerlere, basılarak yürünen bir yol vardı artık. Misyonun yerini vizyon alıyordu ve sonra komisyon… 

Dava geliyordu dile, sonra vazgeçiliyordu davadan. Bir gün diyorduk, kahrolacak diyorduk, bitecek bizi bitiren, bizi tüketen her ne var ise… Olmuyordu, bitmiyordu… Bitiriyordu, tüketiyordu bizi, kahrediyordu kahrolasıcalar… 

Hareketimiz mesuliyet hareketi, davamız hayatımızı hakka uydurma davasıydı. İdealimiz “Asım’ın Nesli”ydi. Yaşama zevki değil yaşatma aşkıydı derdimiz. Oysa yaşama aşkı almıştı bizi, bizden… Siyaset çirkefti, insanların birbirini yediği, insanların alınıp satıldığı yerdi. Tüketiyordu herkesi… Haysiyet kazandırılmalıydı, doğru ancak haysiyetlerin terkedildiği alan olmuştu siyaset. Siyasanın ve piyasanın şartlarına kurban ediliyordu her şey... 

Mazi her an peşimizdeydi. Ve bırakmıyordu yakalarımızı. Mutsuzduk. Ne maziye dönebiliyorduk ne de tercihlerimizle yonttuğumuz putumuz olan yeni yaşamın içinde mut’lu olabiliyorduk… “Yürünebilen bütün yollara” girerek kaybolduk. Dar ve uzun yollara talip olmalıydık oysa. Bir yerde, birçok yerde hata yapmış idik. Sofralarımızdan melekler, dilimizden Allah uzaklaştı. Değerlerle yürümekten bahsedenler, değerleriyle yürütmeye başlamıştı. İman, ibadet, fikir, değer; dudak bükülen şeyler halini almıştı artık... Kendimiz yapmıştık, kendimiz, kendimizden uzaklaşmıştık. Mutlu muyduk peki? Mutsuzduk, zira mutmain değildi yüreğimiz, uğruna değerlerimizi terk ettiğimiz yeni hayatın bütün dünyalıkları, bütün “güzel”likleri bizi mutlu kılamıyordu, huzursuzduk… 

Yeniden başlamalıydık şiire; Rabbiyesir. Velatuasir Rabbi temmim Bilhayr… Nesli tükenmiş kuşlar olarak da görülsek yürümeliydik. Hayatta; paradan, makamdan, kariyerden daha değerli şeyler lazımdı, bize yol lazımdı, yoldaş lazımdı. O yüzden yolda olmalıydık, Umuda yol bulmalıydık. Yeniden yola koyulmalıydık. Fikir ve ruh cephesinde yeniden bir mücadeleye başlamalıydık. Hukukumuz ve ahlâkımızla, ilmimiz ve sanatımızla; bizim benliğimizin mimarı olacak güzide fedakâr bir zümrenin oluşması için yeniden Bismillah demeliydik. “Sabahı beklemeyiniz dostum, geceden yola çıkınız. Olur ki uyuya kalırsınız. Sırtınızdaki çıkında ebedi gayenin dürülmüş azıkları varsa ne mutlu size. Gece serindir, yapraklarından süzülen yel, gözlerindeki yaşları kuruturken ruhunuzda kâinatın derin sessizliğini taşıyarak sabaha doğru yürüyüp fecri başlatınız… “

Cemiyetin vahşi, zehirli bitkilerle dolu, her dalında uğursuz baykuşların manasız telkinler yaptığı sık ağaçlı ormanlarında çetin yolculuklarının başlangıcı sabahı bekleyemeyiz. Sabahı beklemek öğleni, öğleni beklemek akşamı, akşamı beklemek bir ruh gevşekliğini doğurur. Beynimizi tırmalayan zaruretleri mi hatırlatıyorsunuz. Evet, hayatın zaruretleri ayaklarımıza dolanmış zincirlerdir ve ıstıraplarımıza çeşni katarlar. Fakat bu vahşi sahayı geçmek için hiçbir zaruret kâfi bir mazeret değildir. Ruhumuzu aldatmayalım ebedi gayeye ihanet etmiş oluruz. Durduğumuz nokta inançlarımızın eskidiğini, yabancılaştığını hiç tecrübe etmediniz mi? En acı kayıp budur; gerilemiş ruhların mütemadiyen tavizler vererek hayatla, zaruretle uyuşmaları… 

Filozofun öğüdü bütün hayatımızda takip edeceğimiz en esaslı metottur; “Uzun yolu seçiniz...” Evet, uzun yolu seçeceğiz: Ne mevki, makam; ne para, servet, ne siyasa ve piyasa… Bir yol… Bir y/ol/daş… Uzun yola talibiz… Biliyoruz ve inanıyoruz ki; Allah yeniden başlayanların yardımcısıdır… Sefer de içimizde, Tahammül de... 

Mustafa Kutlu’nun “Ya Tahammül Ya Sefer” kitabından esinlenerek tarafımca yapılan düzenleme ve derlemeler ile oluşmuş olan ve yedi yıl önce yazılmış olan yazıya, küçük düzeltmelerle köşemizde yeniden yer veriyorum. Evet, bazı yazılar hiç eskimiyor, çünkü hayat bir yol ve sürekli olarak yoldaki işaretlere ve hatırlatmalara uymayı gerektiriyor… Ve kanaatim ve dileğim odur ki; yeni başlangıçlar yaptığım bir zamanda, yeniden hatırlamak durumunda olduğum bu işaretler; yolumu aydınlatacak, hayra ulaştıracak, umut olacak…