KUTSALLIK AKILDAN BÜYÜKTÜR

İslam düşmanları sürekli farklı yollar deneyerek İslam'la mücadele etmektedirler. İslam'ı içeriden yıkmak, etkisizleştirmek ve itibarsızlaştırmak için Müslüman toplum içindeki Müslüman görünen münafıkları ve düşmanı sezemeyen basiret yönünden özürlü ahmakları kullanarak hadis düşmanlığı akımını oluşturdular. Bu hadis Müslümanlığı projesi birkaç aşamadan meydana gelmişti.

Din Allah'tan gelmiştir. Allah sevgisi fıtri olduğu gibi onun dinini sevmek de fıtridir. Fıtrat, kişinin aklı ve mantığı anlamasa da dini kutsiyeti ile kabul eder. İnsan toprağı sever; ağaçları, çimenleri, çiçekleri sever; akan dereleri, insanı dinlendiren dağları ve manzaraları sever. İnançlı-inançsız herkesin doğayı sevmesi, gerçekte Yüce Allah'ın yaratması olduğundandır, ona verdiği doğallık yani yalnız Allah'a ait olduğunu gösteren bir mühür olan fıtrat nedeniyledir. Her şeyin "Allah'a ait oluşunun bir nevi belgesi durumunda olan doğal oluşu, yani fıtratı yarattığı için Yüce Allah bunu ifade eden "Fâtır" ismiyle kendisini tanıtmaktadır. Kâinat Allah'ın olduğu gibi din de Allah'ındır onun için insanın doğasına gayet uygundur ve insan onu da sever. 

İnançsız bilim insanlarının din aleyhine anlattıkları mantıklı görünen açıklamalar yerine insan fıtratı mantıksız görünse de Kur'an ve hadisen ve onları açıklayan âlimlerin açıklamalarını daha çok tercih eder.

Bediüzzaman'a göre, avamı dine bağlayan akıl ve mantık delillerinden çok kaynağındaki kutsiyettir. Lemeât risalesinde bu hususu şöyle veciz bir cümle ile ifade etmiştir: "Ümmetteki cumhuru, hem avâmın umumu, burhandan ziyade me’hazdaki (alındığı kaynak) kudsiyet şevk-i itaat verir, sevk eder imtisale.”

Hz. Peygambere inanıp onun yolundan giden müminler, artık akli delillerin peşine düşme ihtiyacı duymazlar. İman, aklı da etkisi altına alan bir nurdur. İnsanda başta nefis olmak üzere, merak, inat, sevgi, buğz gibi duyguların tamamı Müslüman edilmedikçe iman kâmil olmaz işte Müslüman edilmesi gereken yani iman etmesi gereken önemli bir unsur da akıldır. Aklını da imana teslim etmeyen kimsenin imanı tahkiki olmaz, güçsüz ve zayıf olur.

Her insanda mantıkla açıklanamayan kutsiyeti kabul etme duygusu vardır. İnançsız insanların fıtratında dahi kutsiyeti kabul etmeye bir meyil vardır. Bu itibarla en büyük aklî delil, kaynağın kutsallığıdır.

Akla ışık yakan bir delil, aklı ikna ettikten sonra artık aynı konudaki her ayrıntı için ayrı bir delil aranmaz, aranırsa bu akıl dışı olur. Örneğin bir kimsenin dürüst, doğru sözlü, hakperest olduğuna ve yalana asla tenezzül etmeyeceğine mukni bir delil bulunup ona tam manasıyla inandıktan sonra, artık onun her dediği için, her ayrıntısı için ayrı bir delil aranmaz. Peygamberimiz (ASV)’a kimisi bir mucizesiyle, kimi hiçbir yalanı olmayarak “emin” oluşu ile iman etmiştir. Hatta kimisi Abdullah bin Selam gibi sadece mübarek yüzünü görmekle “Vallahi bu yüzde yalan yoktur!” diyerek iman etmiştir. Bundan sonra artık her sözü her davranışı için ayrı bir akli delil aramak akılsızlıktır, o imanın gerçekçi olmadığına delil olur. Aslında O’nun peygamberliğine en küçük şek ve şüphe bırakmayacak şekilde binlerce mukni delil vardır ama en büyük delil kaynağındaki kutsiyettir, diğer delillere ihtiyaç bırakmaz. Peygamberimiz (ASV) gençliğin en hararetli dönemi olan yirmibeş yaşında iken 40 yaşında dul bir hanımla evlenmesi ve o hanım hayatta olduğu sürece ve kendisi de yaşlanıncaya kadar yalnız o hanımla yaşaması, ikinci bir hanım almaması o mübarek zatın kadın düşkünü olmadığına en büyük kanıttır. Bu delil o mübareğin bu durumu hakkında aklı ikna eder. Bundan sonra onun çok evliliği hakkında her bir hanımı için ayrı bir delil aramaya ve bu konuda tartışmaya gerek yoktur. O mübareğe saygısızlık olacak şekilde İleri geri konuşan, ona dil uzatan ya iman etmemiştir, ya akılsızdır, ya da her ikisidir.

Peygamberi (ASV) –hâşâ- sorgulama hadsizliğinde bulunan ve her hali için delil isteyen kimseler iyi niyetli değildirler. Söz konusu bu zındıklar, tavır ve söylemlerinden anlaşılıyor ki, akli delillerle ikna olmak şöyle dursun, Peygamberin (ASV) bizzat kendisini görselerdi yine Mekke müşrikleri gibi iman etmeyeceklerdi. Deliller arasında bocalamak, yeni pil aramaya ve pilleri değiştirmeye benzer. Bir cihazın pil yuvası bozuk olsa, en yeni piller de takılsa o cihaz çalışmaz. Onun için İman hem nurdur, hem kuvvettir, yüreği ona uygun olmayanlara nasip olmaz. Allah u Taâlâ’nın adını kendi adıyla birlikte zikrederek yücelttiği Peygamberine (ASV)  hiç kimsenin verebileceği bir zarar yoktur. Çünkü köpeklerin havlaması bulutlara zarar vermez.