AŞİRETLERİN GÖLGESİNDE GAZETECİLİK

 

Dünyanın her köşesinde gazetecilik, tehlikelerle dolu bir meslek olsa da feodal kalıntıların hüküm sürdüğü topraklarda bu mesleği icra etmek adeta bir yaşam mücadelesine dönüşüyor. Türkiye'nin birçok bölgesinde olduğu gibi, Şanlıurfa'da da gazeteciler, aşiretlerin gölgesinde nefes almaya çalışıyor.

Ana akım medyanın sansür duvarlarına takılan haberler, en azından büyük şehirlerde bir nebze yankı buluyor. Ancak, aşiretlerin söz sahibi olduğu bölgelerde durum çok daha vahim. Bir gazeteci, bir haberle bir aileyi, bir klanı veya bir aşireti hedef gösterir gibi algılanabilir. Bu durum hem gazeteciyi hem de çevresini tehdit altında bırakıyor.

Şanlıurfa'da bir haber yaptığınızda, eşiniz, dostunuz, akrabanız demeden herkes sizi arar. "Haberini kaldır, yoksa sonuçlarına katlanırsın" şeklinde açık tehditler veya "Mahalle baskısı" yaparak psikolojik şiddet uygulanır. Aşiretin gücüyle orantılı olarak, tehditler de artar. Zayıf bir aşiretin mensubuysanız, fiziksel şiddet görme riskiniz bile olabilir.

Bu baskılara rağmen sesinizi yükseltmeye çalışırsanız, sonuçları ağır olabilir. Aşiretler, gazetecileri adeta birer kukla gibi oynatmaya çalışır. "Herkes yazsın ama siz yazmayın" diyerek, kamuoyunda etkili olan gazetecileri susturmaya çalışırlar.

Peki, bizler bu baskılara boyun mu eğeceğiz? Elbette hayır! Gazetecilik, sadece sosyal medyada birkaç paylaşım yapmak değildir. İyi bir gazeteci, olayları derinlemesine analiz eder, doğru kaynaklardan bilgi alır ve kamuoyunu bilinçlendirir. Aşiretlerin gölgesinde çalışmak zor olsa da bu mesleğin gerektirdiği sorumluluğu taşımak zorundayız.

Şanlıurfa gibi aşiretlerin gölgesinde yaşayan gazeteciler için en büyük zorluk hem bölgedeki dengeleri hem de aşiretlerin hassasiyetlerini gözeterek haber yapmak. Bu, ince bir çizgide yürümek gibidir. Ancak bu zorluklara rağmen, doğruyu söylemekten vazgeçmemeliyiz. Çünkü gazetecilik, sadece bir meslek değil, aynı zamanda bir sorumluluktur.