HASTALIKTA ŞİFA VARDIR

Muhterem Kardeşlerim…

Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak sizleri bilgilendirelim istiyoruz. 

Efendim;

İslam Âlimleri, “Hastalıkta şifa vardır. Beden ne kadar sıkıntı çekerse, ruh o kadar rahat eder. Bu vücuda rahatsızlık veren her şey insanın âcizliğini anlamasına, Cenab-ı Hakka dönmesine sebep olur. Bu sebeple kalb için şifadır” buyuruyorlar. 

İnsanın bir yeri ağrıyınca, az veya çok hastalanınca, rahatsız olan, keyfi bozulduğu için, isteklerine kavuşamayacağı için deli divane olan nefsidir. Rahatsızlığımız oranında onun da rahatsızlığı artar. Kulak, renkten zevk almadığı gibi göz de sesten zevk almaz. Hepsinin zevki farklıdır.

Nefs, Allahü Teâlâ’nın düşmanıdır, hep haram olan şeylerden zevk alır. Ruhun gıdası namazdır ve diğer ibadetlerdir, haramlar ruhun zehridir. Mesela müzik nefsi besler. Nefsimiz müzikten hoşlanır. Ruh hoşlanmaz, sıkıntı duyar. Nefsi ruh ile karıştırmamalıdır. İnsan hastalanınca, günahları affolur. 

İsa aleyhisselam, “Hasta olup, musibete, felakete uğrayıp da, günahları affolacağı için sevinmeyen kimse, Âlim değildir” buyurdu. 

Musa aleyhisselam da, bir hastayı görüp, “Ya Rabbi, Bu kuluna merhamet et, hastalıktan kurtar” dediğinde, Allahü Teâlâ, “Rahmetime kavuşması için, gönderdiğim sebepler içerisinde bulunan bir kuluma, nasıl rahmet edeyim. Çünkü, onun günahlarını, bu hastalıkla affedeceğim. Cennetteki derecesini, bununla arttıracağım” buyurdu.

Musibetlere, elemlere sevap olmaz. Bunlara sabretmeye sevap verilir. Fakat, elemlere sabredilmese de, günahların affına sebep olurlar. Hastalık da musibettir, sabredilmezse sadece günahlar affolur. Sabredilir, kimseye şikayet edilmezse, o zaman sevap da alınır. Görüldüğü gibi, hastalık faydalı bir şeydir.

Bunamamak için

Bunamamak için; Nahl suresi 70. Âyet-i Kerimesinde, “Bildikten sonra bilmez olur” buyuruluyor. Yani, yaşlanır, dermansız ve aklı noksan olur. Bir çocuğa benzer. [Beydavi]

Hazret-i İkrime, “Kur'an-ı Kerimi okumaya devam eden, Âyet-i Kerimede bildirilen bunaklık haline düşmez” buyuruyor. 

Hadis-i Şerifte de buyuruldu ki:

“Kur'an-ı Kerim okuyan bunamaz.” [Tirmizi]

Erzel-i Ömür

Erzel-i Ömür, ihtiyarlığın son günlerinde görülen rezil haller demektir. Erzel, en rezil demektir. Bunun gibi elzem, en lazım demektir. Ehem, en ehemmiyetli demektir.

Erzel-i Ömürde, insan bunar, oğlunu, kızını, eşini tanıyamaz. Evinin yolunu bilemez. Yatalak hasta olur, pislik içinde yatar. Kimse kokudan yanına yaklaşmayabilir. Bir bardak su vereni bulunmayabilir. Başkalarına muhtaç olunan böyle sıkıntılı ihtiyarlık dönemine, Erzel-i Ömür deniyor. Allahü Teâlânın bizi Erzel-i Ömürden muhafaza etmesi için dua etmeliyiz.

Her hastalığın ilacı vardır

Allahü Teâlâ’nın âdeti şöyledir ki; her şeyi sebeple yaratır. Bir şeye kavuşmak için, bu şeyin yaratılmasına sebep olan şeyi yapmak lazımdır. Her şeyin yaratılmasında müşterek, ortak olan manevi sebep, sadaka vermek, yetmiş kere, “Estağfirullah Min Külli Mâ Kerihallah” duasını okumaktır. Bu iki manevi sebep, maddi sebepleri bulmaya da yardım eder. 

Peygamber Efendimiz;

“Allahü Teâlâ, her hastalığın ilacını yaratmıştır. Yalnız, ölüme çare yoktur.”

“Hastalıkların başı, çok yemektir. İlaçların başı, perhizdir.”

“Hastalarınızı, sadaka vererek tedavi ediniz” buyurmuştur.

İnsan hasta olmamaya dikkat etmelidir. Bunun için de, İslâmiyet’e uygun yaşamak lazımdır. İslâmiyet’e uymakta gevşek davranarak, hasta olan kimse, ilaç almalı, perhiz etmeli ve fakirlere sadaka nezir etmeli, adakta bulunmalı ve sık sık sadaka vermelidir. Perhiz, yani rejim yapmanın caiz ve lazım olduğunu, Teyemmüm âyeti göstermektedir.

“Su zarar verince, kullanmayın, teyemmüm edin” mealindeki Âyet-i Kerime meşhurdur. Resûlullah efendimiz, Hazreti Ali ile bir eve gitti. Meyve getirdiler. Hazreti Ali'nin gözleri ağrıyordu. Meyveden kendisi yedi. 

Hazreti Aliye;

“Sen yeme. Göz ağrısına zarar verir” buyurdu. Pişmiş pazı ile arpa getirdiler.

“Bundan ye. Gözüne fayda verir” buyurdu. Ödemi olanlara;

“Su içmeyin. Suya perhiz ediniz” buyururdu.

İslâm Âlimleri, tıp ve tedavi üzerinde çok kitap yazdı. Bunlardan Dâvüd-i Antâkînin, Tezkiret-ü Ülil-Elbâb kitabı ve Türkçe Nusret Efendi Risâlesi, İbrahim Ezrakın, Teshîl-ül-Menâfi kitabı, Ebû Abdullah Zehebînin, Et-tıbbün Nebevîsi çok kıymetlidir.

Perhizi, Hadîs-i Şeriflerden ve tecrübeli kimselerden ve tabipten, doktordan öğrenmelidir. 

İlaç kullanmak ve perhiz yapmak sünnettir. Vacip ve farz olduğu yerler de vardır.

Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)