İsrail 80 yıldır Filistin’i tedrici bir soykırımla yok etmeye çalıştı. Son bir yıldır Amerika, Avrupa, dünyadaki bütün kâfir ülkelerin ve bazı Müslüman ülkelerin desteği, diğer Müslüman ülkelerin çoğunluğunun da sessiz kalmasıyla soykırımı hızlandırdı, gece gündüz, aralıksız bir şekilde katliam yaptı. Bir yıl içinde resmi kayıtlara göre 50 bin insan öldürdü, bir o kadarı da enkaz altında çıkarılamadan kayıp olarak bildirildi. Toplam yüz binden fazla insan öldürdü. Bunların tamamı bebek, çocuk, kadın savunmasız insanlardı. Buna rağmen dünyada merhamet havarisi kesilenlerden, insan hakları, hayvan hakları edebiyatı yapanlardan tepki anlamında hiçbir ses çıkmadı. Aksine zalim ve lanetli İsrail’in yanında yer aldılar. İsrail, Gazze'yi yerle bir etti, Batı Şeria'yı da yok ediyor, şimdi de Lübnan’ı ortadan kaldırmaya çalışıyor. Son olarak mutat hava bombardımanından farklı yeni bir saldırı yaptı. Lübnan'da iletişim cihazlarını eşzamanlı patlatarak ilk kez görülen kalleşçe büyük bir terör saldırısı gerçekleştirdi. Hep yaptığı gibi masumları hedef aldı. Çok sayıda ölü ve yüzlercesi ağır binlerce yaralı var. Birçoğunun gözlerini kör etti. Hastaneler ihtiyaca cevap veremiyor.
Müslümanlar ise saldırının nasıl yapıldığını dahi bilmiyor. Patlatılan cihazları üreten Avrupa ülkesinin, yazılımını İsrail istihbaratına verdiği ve böylece patlatmayı sağladığı söyleniyor. Kimi uzmanlara göre, cihazların üretimi aşamasında bataryalarına patlayıcı madde yerleştirdi. İsrail’in bu saldırısına bile bile onay veren üretici firma ve destek veren diğer ülkeler de İsrail kadar suçludur. Hedeflerinin sadece insan öldürmek olduğu anlaşılıyor. Kana susamış İsrail vampiri aslında bütün insanlık için tehdittir. Bu vampir durdurulmazsa, Yahudi olmadıkları halde İsrail’e destek verenlerin dahi kanını içeceği kesindir.
Görüyorsunuz küfür tek millettir. Tabiatı gereği ihtilaf içinde olması gerekirken bütün kâfirler ittifak etmiş ve Müslümanlara karşı birleşmiş durumdadır; tabiatı gereği Müslümanlar ittifak içinde küfre karşı kenetlenmeleri gerekirken, görülmemiş bir ihtilaf içindedirler. Hatta "Kâfirlerin ittifakını sağlayan, Müslümanların ihtilafıdır" denilebilir. Oysa Müslümanların ihtilaf etmelerine meşru hiç bir sebep bulunmamasına karşılık, birlik olmaları için bin sebep vardır. Bunun sonucu olarak da teknoloji ve silah başta olmak üzere her alanda kendilerini yok etmek isteyen düşmanlarına bağımlı olmuşlardır. Ümmetçe bağımlısı olduğumuz, üretemediğimiz ve düşmanlarımızdan paramızla satın aldığımız cep telefonlarını da, diğer elektronik cihazları da silah haline getirebilir ve bir gün hepimizi vurabilirler. Bunun sorumlusu yine ihtilaf içinde bulunan biz Müslümanlar oluruz.
İhtilaf, cesaretin ve gücün kırılmasına sebep olduğu gibi milli tembelliğin de en temel nedenlerindendir. Kur'an-ı Kerim: "Allah ve resulüne itaat edin, birbirinize düşmeyin, sonra zayıflarsınız ve rüzgârınız (etkiniz, gücünüz) dahi gider." (Enfal, 46.) Ayetiyle bu hususu açıkça bildirmektedir.
İhtilafın yol açtığı çirkin durumlardan biri de, Kur’an’ın “kâfirlere karşı şiddetli, birbirlerine karşı merhametli, hoş görülü olmayı” (Maide, 54; Fetih, 29.) müminlerden istemesine karşılık, tam tersi “kâfirlere hoş görülü ve özentili, müminlere karşı şiddetli olmak”tır. Aziz olması gereken ümmeti, kâfirlere karşı zelil duruma düşüren de budur. Aklımızı tez elden başımıza alıp ittifak etmeli, ittihad-i İslam’ı sağlamalıyız. Kâfirlere değil birbirimize hoş görüyü esas almalı, kâfirlerin ipine değil Allah'ın ipine bağlanmalı, ilim, teknik, silah, gibi her ihtiyacımızı kendimiz karşılamak için nesillerimizi ciddi eğitmeliyiz. Yoksa kâfirlerin silahıyla öldürüldüğü halde neuzubillah şehit olmayan bir ümmet oluruz.