EĞİTİMDE HUNTİNGTON’IN GÖLGESİ VE 68 KUŞAĞI

Küreselleşmeyle birlikte dünyanın bir köy haline geldiği, iletişimin sınır tanımadığı bu çağda eğitim sistemlerinin geleceği, belki de insanlığın geleceği kadar önemli bir tartışma konusu. Ancak, bu konudaki çözümsüzlüklerin altında yatan nedenleri anlamak için geçmişe, özellikle de Soğuk Savaş sonrası dönemde ortaya atılan bazı iddialara göz atmak gerekiyor.

Samuel Huntington'ın medeniyetler çatışması tezi, bu konuda önemli bir dönüm noktası oldu. Huntington'a göre, gelecekteki çatışmaların temel nedeni ideolojiler değil, medeniyetler arasındaki farklılıklar olacaktı. Bu bağlamda, her medeniyetin kendine özgü değerleri, kültürü ve tarihi olduğunu ve bu değerlerin eğitim yoluyla gelecek nesillere aktarılması gerektiğini savunuyordu.

Huntington'ın bu görüşleri, özellikle 68 kuşağı gibi geleneksel değerlere meydan okuyan hareketleri rahatsız ediyordu. Bu kuşağın, daha modern, daha demokratik ve daha eşitlikçi bir dünya ideali, Huntington'a göre medeniyetlerin temel yapısını tehdit ediyordu. Huntington'a göre, eğitimli gençlerin her şeyi sorgulaması, geçmişe bağlılıklarını zayıflatması ve sonuç olarak medeniyetlerin bütünlüğünü bozmasına neden oluyordu.

Huntington'ın bu endişesi, eğitimin amacı ve içeriği hakkında önemli sorular ortaya atıyor. Eğitim, sadece bilgi aktarmak mı olmalı, yoksa bireyleri eleştirel düşünmeye, sorgulamaya ve toplumsal değişimlere öncülük etmeye teşvik etmek mi? Huntington'a göre, eğitim sistemleri, bireyleri mevcut düzene uyumlu hale getirmeli ve geleneksel değerleri korumalıydı.

Ancak, bu yaklaşımın demokratik değerlerle ve bireysel özgürlüklerle çeliştiği açıktır. Eğitim, bireylerin potansiyellerini en üst düzeye çıkarmalarına ve kendi geleceklerini şekillendirmelerine olanak tanıyan bir süreç olmalıdır. Huntington'ın görüşleri, bu temel ilkeye aykırıdır ve otoriter rejimlerin eğitim politikalarına daha yakın durmaktadır.

Küreselleşen dünyada, farklı kültürlerin ve medeniyetlerin etkileşimi kaçınılmazdır. Bu etkileşim, çatışmalara neden olabileceği gibi, zenginleşmeye ve yeni bir dünya düzeninin ortaya çıkmasına da yol açabilir. Eğitim sistemleri, bu değişen dünyaya uyum sağlayacak ve bireyleri küresel vatandaşlık bilinciyle yetiştirecek şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.

Huntington'ın medeniyetler çatışması tezi, günümüzde de tartışılmaya devam ediyor. Ancak, bu tezin temel varsayımlarının sorgulanması ve eleştirilmesi gerekmektedir. Eğitim, sadece geçmişe bağlı kalmak değil, aynı zamanda geleceği şekillendirmek için de bir araçtır. Bu nedenle, eğitim sistemleri, bireylerin eleştirel düşünme, yaratıcılık ve problem çözme becerilerini geliştirmelerine olanak tanıyan bir yapıya kavuşturulmalıdır.

Artık küreselleşen dünyada eğitimin geleceği, Huntington'ın gelenekselci görüşleriyle değil, demokratik değerler ve bireysel özgürlükler temelinde şekillendirilmelidir. Eğitim, sadece bilgi aktarmak değil, aynı zamanda bireyleri düşünen, sorgulayan ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirmeye çalışan aktif vatandaşlar olarak yetiştirmektir.