AŞAĞILAYICI AZAP

Cehennem cahillerle doludur. Çünkü insanı azaba mahkûm eden temel neden cahilliktir. Cehennem azap merkezi olduğundan akla hayale gelmeyen azap türleri uygulanacaktır. Cehennem azabından bir türü de cahillerle yaşamaktır. Zindana atılan bir kimsenin kapalı bir ortamda yaşamaya mecbur edilmesinden ziyade, azılı suçluların arasında bulunması, azabını daha da arttırdığı gibi, cahillerle yaşamaya mecbur olmak da azap üstüne azap katar.

Cenab-ı Hak, zihne yakınlaştırmak için, cennet nimetlerine benzer nimet ve lezzetleri bu dünyada tattırarak nimetlerin hazineleri olan cennete teşvik ettiriyor. Aynen bunun gibi, Cehennem azabına benzer acı ve hüzünleri bu dünyada insana yaşatarak insanları ona karşı uyarıyor. Bu itibarla, dünyadaki bütün güzellik, sevinç ve lezzetlerin, cennetten yansımalar olduğu; dünyadaki bütün acı, keder ve sıkıntıların da cehennemden yansımalar olduğu düşünülebilir. 

Hiç unutmam, rahmetli ninem tandırı yakıp alevleri yükselince, “Ya Rabbi dahilek, bizi cehennem ateşinden koru, biz orada nasıl dayanırız?” derdi. Demek tandır ateşi bile cehennemi hatırlatan bir uyarı konumunda düşünülebiliyor.

Yanan sobanın tehlikesini fark edemeyen ve büyüklerin uyarılarını dinlemeyen yaramaz küçük bir çocuğun küçücük parmağı hafiften sobaya değdiğinde hissettiği acıdan dolayı bir daha sobaya yaklaşmaz; ateşsiz ve soğuk olduğunda bile artık sobadan korkar. Aslında bu küçük acı, Kader-i İlahi’nin, daha büyük acıdan ve faciadan korumak için ona yaşattığı küçük bir uyarıdır. Rahman isminin sahibi olan Allah, kullarının ebedi azaptan korumalarını sağlamak için uyarı mahiyetinde, cehennemi hatıra getiren çeşitli sıkıntı ve acılar yaşatmaktadır. 

Ayet ve hadisleri incelediğimizde, cehennem azabının sadece ateşten ibaret olmadığını görürüz. Dışarıdan bakılınca pek anlaşılmayan bazı sıkıntı ve acılar var ki, ateşte yanmak kadar hatta daha fazla dehşetlidir. Örneğin, toplum içinde küçük düşürülmek, aşağılanmak; çok değerli bir eşyasını kaybetmek; zorluklarla elde edilen yüksek bir makamdan azledilmek; fayda vermeyen pişmanlık; korku ve ümitsizlik gibi birçok haller, ateşte yanmak kadar acı vericidir. Cehennemde bu tarz manevi azapların da bulunduğunu ayetlerden anlıyoruz. 

Al-i İmran suresinin 178. ve Ahkaf suresinin 20. ayetlerinde, kâfirlerin, dünyadaki haksız büyüklenmelerine karşılık “alçaltıcı bir azapla cezalandırılacakları” bildirilmektedir. Diğer bazı ayetlerde bu aşağılayıcı azabın çeşitli şekilleri açıklanmıştır. Cehennem ehlini aşağılamak için zincirler, demir kamçılar, bukağılar, tasmalar bulunduğu; alın saçlarından ve ayaklarından tutulup çekilecekleri şeklinde hayvanlara bile yapılmayan bir muamele görecekleri bildirilmiştir. Düşünün, insanlar üzerinde üstünlük kuran, kibirli tavırlarıyla yanlarına bile yaklaşılmayan kimselerin, dünyada ancak yırtıcı hayvanlara takılan tasma ve zincirlerin kendilerine takılarak mahşer halkının gözleri önünde vahşi hayvan muamelesi görecek olmaları, korkunç bir aşağılanma azabıdır. 

Dünyada saygın görünen kâfir ve günahkârların mahşerde düşecekleri içler acısı aşağılık durum şu ayetlerde gözler önüne serilmektedir: “Mücrimler yüzlerinden tanınır ve perçemleriyle ayaklarından yakalanıverir.” Rahman, 41.) “Onu tutun ve hemen bağlayın. Sonra çılgın alevlerin içine atın. Daha sonra onu, uzunluğu yetmiş arşın olan bir zincire vurup gönderin. Çünkü o, büyük olan Allah’a iman etmiyordu yoksula yemek vermeye destekçi olmazdı.” (Hakka Suresi, 30-34)

Küçük bir topluluk içinde gördüğü küçük bir hakaretle sarsılan, iç acısını yıllarca unutamayan insan, mahşer toplumu içinde perçeminden tutulup çekilmesi ve zincire vurulması elbette yanmaktan bile daha vahim bir azaptır. 

Hümeze suresinde “Yüreklere etki eden ateş türü olan “hutame” den söz edilmiştir. Bu da ateş azabıyla birlikte yürek yakan bir azabın da bulunduğunu göstermektedir.

Kur’an-ı Kerim, cehenneme sevk edilen zalimleri görünce cehennemin iştah sesi çıkaracağını haber vermiştir. Bu itibarla Cehennem, içindeki azap türleriyle, bebek katili soykırımcı Yahudileri ve onlara destek veren zalimleri hararetle beklemektedir. Bu ümit, eli kolu bağlı müminlere teselli vermektedir.