ALLAH İÇİN Mİ, NEFSİN İÇİN Mİ?

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)'in ahirete irtihalinden sonra, Hz. Bilal Habeşi (r.a) bu firake çok üzülür ve Medine'de durmak istemez. Şam'a yerleşmeye karar veren Hz. Bilal'i kararından vaz geçirmek için; Hz. Ebu Bekir (r.a) gitmemesi için ısrar eder. Hz. Ebu Bekir (r.a)'in ısrarına dayanamayan Hz. Bilal Habeşi (r.a); Ey Ebu Bekir şayet beni Allah için azad ettiysen bırak gideyim. Yok nefsin için azad ettiysen kalayım deyince, Hz. Ebu Bekir (r.a) cevaben; vallahi seni Allah için azad ettim diye cevap verince, Hz. Bilal (r.a) O zaman bırak gideyim der. 

Malum Hz. Bilal Habeşi (r.a) Mekke'de Müslüman olduğunda, Ümeyye İbn-i Halef denilen azılı Müşrik'in kölesiydi. Mekke'de yedinci Müslüman olarak İman ettiğini ilan eden Hz. Bilal (r.a); Ümmeye İbn-i Halef onu Mekke'nin dışına götürüp kızgın kumların üzerine yatırarak göğsünün üzerine kocaman bir kaya parçası koyup işkence ederdi. Hz. Ebubekir (r.a) gelip onu satın alıp azad etmişti. İşte Hz. Bilal Habeşi (r.a), Hz. Ebubekir (r.a)'e onun kendisini azad etmesini hatırlatarak; beni Allah için azad ettiysen Bırak Şam'a gideyim. Yok nefsin için azad ettiysen, tamam burada emrinde kalırım diye sistemini dile getirmişti. 

Kıssadan hisse: Yaşadığımız toplumda, biri başka birine bir iyilikte bulunmuş olsa ve bir zaman sonra; araları hafiften limonlu olmaya başlasa, ya da başka bir iş yapmaya çalışsa; ona iyilik edenin, iyilik edilenin nasıl da başına kaktığı görürür... 

Bre kardeşim, şayet o iyiliği Allah için yaptıysan unut gitsin; karşılığını öbür tarafta kat kat alırsın. Yok nefsin için yaptıysan, yapmana da başa kakmana da hiç gerek yoktu çünkü; yaptığın duvarı kendi elinle yıkıyorsun... Hikayedir anlatılır: İki arkadaş birlikte yürürken, aniden yağmura tutulurlar. Ceketi olan, ceketini çıkarıp arkadaşıyla başının üstüne tutuyor ki ıslanmasınlar diye. Yağmur fazla sürmez diner. Diner de, ceket sahibinin başa kakması bir türlü dinmez. Vah arkadaş, ceketim olmasaydı ıslanırdın ve hasta olup acillik olurdun belki. Arkadaşı ona eyvallah Allah razı olsun öyledir diye cevap verir. Ama adam bir türlü susmak nedir bilmez. Devam eder, arkadaş ceketim olmasaydı kim bilir belki de zatürree olup vefat ederdin, yenge hanım da başkasıyla evlenirdi deyince; adam çıldırır ve hemen yan taraflarında almakta olan derenin içine kendini attıp; bundan daha kötüsü de olur mu lan diye içindekileri döker. Kısacası birine yaptığımız iyiliği Allah için yapmışsak, onu unutmalıyız ki; ahirete karşılığını alalım. Yok desinler diye yapacaksak, kendi elimizle kendimize zarar verdiğimizi bilelim.

Son olarak, Üstad Cemil Meriç'in şu sözüyle bitirelim: "iyilik yapan karşılık bekliyorsa tefecidir... O zaman tefeciliklğin bu şeklinden de uzak durmalıyız. Vesselam. 

05.Eylül.2024