SİNSİ YAHUDİ

Yahudilerin Hz. Musa’ya verilen Tevrat’ı ve Hz. Davud (AS)’a verilen Zebur’u tahrif ettikleri, kelimeleri konuldukları anlamlarından saptırıp tamamen değiştirdikleri Kur’an-ı Kerim’de bildirilmektedir. “Ey Peygamber! Kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyla inandık diyenlerden ve Yahudilerden küfür içinde koşanların hali seni üzmesin. Onlar, durmadan yalana uyar ve sana gelmeyen başka bir kavim için seni dinlerler. Kitaplarındaki kelimeleri konuldukları anlamlarından saptırıp değiştirirler.” (Maide, 41) ayetini örnek verebiliriz. Allah’ın kitaplarını tahrifte uzmanlaşan bu şeytanî kavim, Hz. İsa’ya verilmiş olan İncil’i de tahrif etmişlerdir. 

Zamanla Hz. Musa’nın diniyle ve getirdiği şeriatıyla hiçbir bağları kalmamıştı. Allah tarafından lanetlenmiş ve Allah'ın gazabına uğramış olan Yahudiler, Hz. Musa’nın hak dinini bozup yerine ırkçı bir din tutturdukları için, bunun sonucu olarak da bütün toplumları kendilerine düşman olarak gördüklerinden, dünya milletlerinden kendilerini dışlamışlardır. Çünkü ırkçılık, herkesi düşman gören ve dostsuz kalan bir zihniyettir.  Irkçılık, dostsuzluğu, dostsuzluk da korkaklığı doğurur. Bu itibarla herkesten korkmuşlardır. Bu nedenle de yaklaşık 2000 yıldır sistematik, organizeli ve birbirlerine karşı kopmaz bir destek bağı ve birlik içinde alabildiğine sinsice yeryüzüne hükümran olma çabasındadırlar.

Şeytandan ders alan sinsi Yahudiler, dünya halklarına münafıklığı, yalancılığı, kutsalı bile çiğneyip bozmayı getirmiş, öğretmiş ve yaygınlaştırmışlardır. Mükerrem olarak yaratılan insanı güvenilmez, sahtekâr, yalancı, sinsi, kötü, pislik günahkârlar haline getiren Yahudi zihniyeti olmuştur. 

Irkçı temelli bu şeytani zihniyet, tanrılarını da ırkçı olarak düşünmüşlerdir. Tarihi açıdan tespit edilen ilk yaşam yeri ve yeryüzünün en güzel yerlerinin Irkçı tanrıları tarafından kendilerine tahsis edildiği hayalini kurmuşlardır. İsrail’in, işte bu “Arz-ı mev'ud” dedikleri hezeyanlarını gerçekleştirmek için, bütün ortadoğuyu ele geçirme yolundaki tüm engelleri bir bir ortadan kaldırması gerekiyordu. En önemli engel Filistin’di. Filistin’i yok etmeyi o lanet kafasına koymuştu. Bunun için, Filistin’e sahip çıkmaları muhtemel olan Müslüman liderleri ortadan kaldırmakla başladılar. İsrail-Amerika-Avrupa şer ittifakı önce bu yolda önemli bir engel olan Suudi kral Faysal'ı öldürdüler. Sonra, zalimlere kaşı çıkabilecek Müslüman-gayrimüslim liderleri yok ettiler. İsrail’e engel olabilecek diğer İslam ülkelerini de kurdukları örgütlerle, ekinleri ve ağaçları sarıp boğan ikşit otu gibi sarıp sarmaladılar ve etkisiz duruma getirdiler. Ne yazık ki İslam’ın derdine düşen ve kardeşleri için yüreği yanan gerçek Müslümanlar da sayıca az, silah ve güç bakımından da yetersizdi. Halkını savunmak için hamiyetperver Filistinlilerin kurduğu Hamas’ı da tüm dünyaya terörist olarak kabul ettirdiler. Sonuçta Filistin halkını tamamen yok etmek ve tüm topraklarını ele geçirmek için şer ittifakı tarihte benzeri görülmemiş bir vahşetle soykırıma başladılar. Bir yıla yakın bir zamandır süren bu İsrail vahşetiyle Filistin şehirleri bütünüyle mezarlıklara dönüştü.

Müslüman olmadıkları halde İsrail vahşetine tepki gösteren, İsrail’i lanetleyen çeşitli halklardan milyonlarca insan varken, bu Yahudi vahşeti karşısında burnu yanmayan, duyarsız kalan, kalbinde bir sızı dahi hissetmeyen, kaka-kolasından vazgeçemeyen, hiçbir şey yokmuş gibi keyfine, eğlencesine devam eden Müslümanlar, Müslüman değildir. Hani Müslümanlar bir vücudun azaları gibiydi, bir aza rahatsızlansa bütün vücut rahatsızlanır, ateşlenir ve uykusuz kalırdı? (Buhârî, Edeb, 27.) İslam’ın Peygamberi böyle buyurmuştu, Müslümanları birbirini sevmeyi ve destek olmayı emretmişti. Yoksa bu Müslümanlar, İslam’ın peygamberine iman etmemiş miydi? Sinsi Yahudi’nin Firavundan daha ziyade yaptığı zulme karşı Yahudi’yi desteklemek nasıl bir Müslümanlıktır?

Sinsi Yahudilerin, Yahudileşen duyarsız Müslümanların da içinde yer aldığı şer ittifakı bilmelidir ki, her şeyi görüp gözeten, her şeye gücü yeten kâinatın ve mazlumların sahibi Allah vardır, bu zalimlere hadlerini bildirecektir. Zalimin zulmü varsa, mazlumun da Allah’ı vardır. Kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır. Unutulmamalıdır ki, kardeşlerine ihanet eden hainler hiç kimseye yaranmazlar, en fazla kaybedecek olanlar Yahudileşen Müslümanlar olacaklardır.