İnsanlık tarihi boyunca, toplumların huzurlu oldukları dönemler; Allah ve Resullerinin yolunu takip ettikleri dönemlerdir! Kullar haktan saptığında, Allah uyarıcı elçilerini göndermekle onlara ikramda bulunmuştur.
Şöyle ki: "Kim doğru yolu seçerse kendi iyiliği için seçmiştir, kim de saparsa kendi zararına sapmış olur. Hiç kimse başkasının günah yükünü üstüne almaz. Biz bir resul göndermedikçe azap da etmeyiz. (İsra/15)
Hakkın emirlerine teslim olanlar dünya ve âhiretlerini kurtarırken; inkâr edenler ise, kısa bir zaman dünyada zevk, sefa ve saltanat sürmüş olsalar da; akibetleri berbat olmuştur. Onun için, kerim kitabımız Kur'an'i âzim, bir çok yerinde vahdetten bahsetmektedir!
"Bu sizin ümmetiniz tek bir ümmettir. Çünkü hepinizin Rabb'i Ben'im. O halde yalnızca Bana kulluk edin! (Enbiya/92) buyurmuştur.
Tevhide ve Risalete inanan her birimizin istisnasız olarak; yaşadığımız bu son Gazze olaylarından sonra; şayet biraz olsun akıllanmışsak, tefrikayı körükleyen tüm söylem ve eylemlerden uzak durup, Vahdet için hal çarelerini aramamız için çok çaba sarf etmeliyiz diye düşünüyorum! Bakınız yeryüzünü kana bulayan tüm sömürgeci emperyalistlerin nasıl da yek vücut olup ittifak kurduklarını görmekteyiz.
Küfür tek millettir hadisi Şerif; tüm gerçekliğiyle bu gün, küfür dünyasının gerçek yüzünü ve kaç ayarlık insan olduklarını ortaya çıkarmıştır.
Kalp ve kalıpları ayrı gayrı olsa da, söz konusu müslümanlar olduğunda; tüm inkârcıların birleştikleri görülmektedir... Neden? Çünkü küfür tek milletir. O zaman Kur'an'da tek bir ümmet olarak zikredilen Ümmet; neden aralarındaki sudan bahane olan ihtilafları bir kenara itip vahdeti sağlayamıyorlar? İşte asıl sıkıntı ve hastalığın kaynağı da burasıdır ya. Vahdet'in olmadığı yerde, ihtilaf olur, tefrika olur, düşmanlık ve taassup olur. Söz konusu olan tüm olumsuzlukların tek bir çözümü vardır o da; Vahdet bilincini, inananarak oluşturmaktır!
Son yüz yıldır, ümmetin içinde bulunduğu hale bakın hele? İki milyar nüfusuyla 57 parçaya ayrılmış olan Ümmet; İnandığı Kur'an'a göre yaşayamadığından dolayı, suyun üstündeki köpük misali hiçbir etkinliği kalmamıştır. Çünkü ümmeti bölüp bölüştürenler; inananları tek bir çatı altında tutan Raşid-i hilafet müessesesini; çalışarak, emek ve mesai sarf ederek, "yaşamın, hayatın, siyasetin, hukukun, ekonominin ve ahlak-ı hesene gibi her erdemliğin dışında bırakmayı başardılar. Onun için bu gün, Ümmetin çocukları dinlerini bilmeyecek hale gelmişler. Müslümanların kızları ve kadınları, (ufak istisnalar hariç) Allah'ın: "ihtiyaç için dışarıya çıktığınızda cilbablarınızı üzerinize alın/örtünün" (Ahzab/59) emrini dinlemeyrcek kadar sokak ve çarşılarda yatak kıyafetleriyle arzı endam eder duruma gelmişler. Ümmetin birliği ve Tevhide bağlılığı olmuş olsaydı, bu gibi haller başımıza gelir miydi? Mekteplerde yetişen nesiller, Allah'ın; "Yaratan Rabbinin adıyla oku" (Â'lak/1) emrine göre okumuyor/okutulmuyor. Hal böyle olunca, toplumun her tarafından çatlaklar baş gösteriyor. Terör, cinayetler, vs. alır başını yürüyünce; hiçbir beşeri güç ve irade de önünü alamıyor. Çünkü temelde sakatlık var, insanlar doğruyu yanlış adreslerde aramaya çalışıyor.
Düşünün bu gün, halkları Müslüman olan hiçbir ülkenin meclisinde; neden Allah'ın hükümleriyle hükmedilmiyor? Müslümnalar, kaynağı insan olan beşeri kanunlara göre idare ediliyor! Bu gün Allah ve Resulü'ne iman ettiğini iddia eden islâm âleminin; Allah ve Resulü'nün emirlerine göre idare olunmamasından daha büyük bir talihsizlik var mıdır acaba? Hristiyan, tahrif de olsa incil'e, Yahudi Tevrata göre idare olunuyor ama sıra müslümana gelince; bu çağda şeriatle idare olunmaz diyecek kadar cahilce konuşabiliyor. Çünkü yıllarca almış olduğu insan kaynaklı eğitim ve öğretim onu o hale getirmiştir. Son bir asırdır Müsmümanların başına gelen idareciler; batı kaynaklı Demokrasi ve laiklik gibi ideolojileri kanun diye dayattıp, kabul ettirmeye zorladılar...
Şimdi de oturup kalkıp, dünyada neden huzur ve asayiş kalmamış diyoruz? Bre arkadaş, gözlüğünüzün camı veya kolu kırılınca; optikçi yerine manava mı gidiyorsunuz? Ya da ameliyat olmak için, genel cerraha değil de berbere mi müracaat ediyorsunuz?
Arabanız bozulunca sanayiî'nin yolunu tutmayı biliyorsun da; insan/sen/ ben bozulunca, neden Allah'ın kitabına ve Resulü'nün sünnetine baş urmayı bilmeyecek hale geldin/geldik diye hiç düşündün mü/düşündük mü?
Allah'ın kitabını dinleyelim: "Yoksa onlar, hâlâ İslâm'ın karşıtı cahiliye kanunları ile mi yönetilmek istiyorlar? Şüpheden uzak, doğru ve gerçek bilgiyi tanıyarak kabul edip inanmış bir toplum için Allah'tan daha güzel kanun koyucu olabilir mi? (Maide/50) Maide suresinin, 44.45 ve 47 ayetlerin umumi hitap ve uyarıları ise ayrı yaralar açmış ümmetin bağrında.
Kısacası sorun ciddi, hastalık ciddi, Allah’ın emir ve yasaklarına riayet edilmediği müddetçe; hiçbir sıkıntı bitmeyecektir. Adaleti genel olarak, Allah’ın kitabıyla hükmetmekte kaim olduğunda aramalıyız. Aksine istedikleri kadar, uğraşsınlar boşuna kürek çekerler/çekeriz. Çünkü hepimiz aynı geminin yolcularıyız. Kurtulmak isteyen Allah'ın ipine sarılsın!
Vesselam.
26.08.2024