"İSRAİL DÜŞTÜ "

 

 

Hayır hayır, ben söylemiyorum bunu. Ben söylesem secdeli siyonistler kabul etmez. Çünkü bunu istemiyorlar.

 

 Kim söylüyor peki?

 

Eski Terörist İsrail Başbakanı Naftali Bennett söylüyor:

 

"Temel görevimizde başarısız olduk, operasyonlarda başarısız olduk... İsrail düştü."

 

Sanki şimdi inandılar mı? Hayır. Secdeli siyonizmi FETÖ ile iyice tanıdık. Mekke müşrikleri ve münafıklarının iman konusunda ki inatlarını çok çok aşan bir tutumları var bu konuda. Siyonist imandan taviz vermez, ABD'ye şirk koşmazlar. 

 

Onlar, kendilerine ne olduğunun çok iyi farkındalar. Elbette İsrail, bugün yarın gibi kısa bir sürede düşmeyecek ancak düşme süreci, geri döndürülemez bir şekilde başladı ve belirginleşti. Ölümcül ve tedavisi olmayan bir yara aldı. İsrail'in nasıl darbeler yediğini anlamakta zorlananlar, sadece secdeli siyonistlerin açıklama ve tedirginliklerini takip etseler bile çok isabetli sonuçlara ulaşabilirler. Zira seküler siyonistler söyleyeceklerini söyleyip genel anlamda sustular ama secdeli siyonizm, İsrail'in sonu göründükçe hop oturup hop kalkıyor, açıklama üstüne açıklama yapıyor. 

 

Kendi kaynakları, 7 Ekim süreci ile bir milyon işgalcinin İsrail'i terk ettiğini belirtiyor. İlerleyen süreçlerde bunu diğer milyonların takip edeceğini herkes biliyor, görüyor. 

 

"BEKLEMEKTEYİZ"

Ateşkes görüşmeleri bir oyalama ve oyuna dönüştü. ABD silahları ve desteği ile soykırıma devam etmek ve zaman kazanmak istiyorlar. Batı, ateşkese niyetinin olmadığını açıkça gösterdi. Haziran ayında Biden'in üç aşamalı ateşkes önerisine, Hamas tarafından saatler sonra olumlu yanıt verildiği halde bu süreç, İsrail tarafından bir şekilde sabote edilerek geçiştirildi ve kabul edilmedi. Bu öneri, Gazze'de işgalin son bulması, Gazze'nin yeniden imarı ve esir takası gibi üç önemli başlığı içeriyordu. İsrail ise Gazze'den çekilmeye yanaşmadığı, tek başına zafer de elde edemediği gibi başkalarının onun adına savaşması seçeneğini sonuna kadar kullanmak istiyor. 

 

7 Ekim en kritik zamanda gerçekleşti. 7 Ekim bahanesiyle İsrail'in başlattığı, daha doğrusu soykırım cephesinin topyekun birlikte başlattığı saldırılar, vahşet ve soykırım hazır olan planlarını da deşifre etmiş oldu. Buna göre Hamas'ın Lider kadrosu başta olmak üzere imhası, Gazze'nin Filistinliler'den boşaltılması/Mısır'a/Sina'ya tehciri ve daha sonra Batı Şeria'ya yönelerek Batı Şeria'nın da yeni bir Gazze olarak Ürdün'e tehcir ve soykırıma tabi tutulması. Zaten bu, Batı şeria kısmı şimdilik daha kısık sesle de olsa açıkça ilan edilmiş ve hatta Netanyahu bunu, ateşkes/şartı olarak öne sürüyor. 

 

Aslında bu plan zaten yavaş tempoda uygulanıyor, bir yandan da yeni yerleşimler ve çevre ülkelerle normalleşme adı altında yapılan tahkimatlarla İsrail, köprüyü geçmeye çalışıyordu. İşte tam da bu esnada geldi 7 Ekim ve şimdiye kadar örülen örümcek ağını parçaladı. Bu agresifliğin ve kuralsızlığın bir nedeni de bu. Tam bir denge sağlanıyor derken, büyük ve varoluşsal bir sarsıntı ile darmadağın olmak. O yüzden 7 Ekim, başlı başına bir devrimdir. 

*

Dursa; elde bir başarı yok. Renine takasından sonra soykırıma devam edeceği geçici bir ateşkese razılar sadece. 

 

İsrail ve soykırım cephesi, tam bir çıkmaz içinde ve çöküş yaşıyor. 

 *

Secdeli siyonizmin de neredeyse ilah edindiği küresel soykırım cephesinin; uçak gemilerini, ağır bombardıman uçaklarını, en seçkin güçlerini bölgeye göndermesi neyin göstergesi ve neyi değiştirebilir? 

 

Bu güçle elbette ki Lübnan'ı, İran'ı , Gazze'yi bombalayabilir, daha fazla çadır, daha fazla hastane, okul bombalayabilir; daha fazla çocuk öldürebilir ancak kesinlikle ve kesinlikle direnişin sahada kazandığı stratejik zaferleri yok edemez; kendi stratejik yenilgisini asla ve asla telafi edemez; direniş cephesi'ne ve İslam ümmetine asla diz çöktüremez, geri adım attıramaz. 

 

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese' nin dediği gibi:

 

 “Savunmasız insanlara saldırmak güç değildir.” ve

 

İrlanda Başbakanı Simon Harris'in dediği gibi:

 

"İsrail'in Gazze'de yaptığı şey Hamas'a karşı bir savaş değil, çocuklara karşı bir savaştır ve AB-İsrail ortaklık anlaşmasının acilen gözden geçirilmesi gerekir."

*

Mevcut resme bakıldığında; soykırım cephesinin hem İsrail'e yaptığı tahkimat ve hem de bölgeye yığdığı muazzam güç, İran'ın vereceği cevabın tüm nitelikleri ile adeta kusursuz olmasını gerektiriyor ve İran'ın bundan bir kaçışı da yok. 

 

Ayrıca soykırım cephesi İran Cumhurbaşkanı Reisi'yi  öldürdükten (muhtemelen) sonra Lübnan direnişinin ikinci adamını ve ardından Tahran'da İsmail Heniye'yi öldürerek soykırımı sürdürme niyetini adeta açıkça ortaya koydu.

 

Savaşı topyekun hale getirme seçeneğini dayatarak sahadaki yenilgisine rağmen masaya galipmiş gibi oturmayı ve küstahça bir edayla kendilerinin hazırladığı ve adına ateşkes dedikleri yönergelere Hamas ateşkesi kabul etmiyor diyerek itaat edilmesini istiyor.

Tüm gerçek dışı blöfler, ihtimal dışı olmamasına rağmen ABD seçimlerine kadar işi uzatma hedefi de içeriyor olabilir.

 

Bu uzatmanın nedeni ve daha doğrusu ateşkese yanaşılmamasının nedeni, İsrail'in sahada kazanma şansının olmadığı gerçeğinin, kendi önemli otoriteleri tarafından da teyit edildiği gibi, iyice anlaşılmış olmasıdır.

 

Küresel çapta secdeli siyonizm başta olmak üzere tüm siyonist cephelerin psikolojik savaş kapsamında ürettiği direnişi zayıf ve yenilmiş; soykırım cephesini ise galip ve yenilmez göstermeye yönelik söylemleri bu gerçeği değiştirmeye yetmiyor.

Coğrafyamızda psikolojik cephenin en güçlü ayağı Türkiye içinde yer almaktadır. Bu cephe, ayrıca 

İsrail'in özellikle istediği Türkiye-İran-Rusya-Suriye ilişkilerini bozmaya yönelik çalışmaları da aynı paralelde itibarsızlaştırma argümanları da pompalayarak sürdürüyor.

Bir görev olduğu izlenimi vererek, özellikle ana akım başta olmak üzere görsel ve yazılı medyamızın tamamına yakınını, siyonizmin ve soykırımın adeta bir sponsoru ve amigosu edasıyla, canhıraş ve agresif şekilde, paniklediğini gizleyemeden bu algılara toplumu inandırmak için çabaladığını esefle izliyoruz.

Bu konuda Mücahit Gültekin hocamızın 20 Ağustos tarihli, 

 

Birinci Yılına Girerken Aksa Tufanı ve Türkiye: Gazze'yle Yüzleşmek

başlıklı yazısı önemli bir ufuk açabilir:

 

https://islamianaliz.com/makale/21379383/mucahit-gultekin/birinci-yilina-girerken-aksa-tufani-ve-turkiye-gazzeyle-yuzlesmek

 

SAHADA DURUM

Oysa sahada durum tam tersi ve bu konuda yığınlarca itiraf var. Orjinal siyonistlerin kendi söyledikleri. Sadece iki örnek:

 

"Temel görevimizde başarısız olduk, operasyonlarda başarısız olduk... İsrail düştü."

 

Bu sözler eski Terörist İsrail Başbakanı Naftali Bennett'e ait.

 

"Bugün yaşadığımız şey, siyonist projenin yenilgisidir..."

 

İsrail İşçi Partisi Genel Başkanı ve eski Genelkurmay Başkan Yardımcısı Yair Golan. 

*

Gazze'nin yüzde sekseninden fazlasının direnişin elinde olduğunu bizzat siyonist kaynaklar belirtiyor. Ayrıca yine siyonist kaynaklar, Batı şeria'da hızla yükselmekte olan direnişi engelleyemediklerini de belirtiyorlar. Yorgun, bitkin ve çaresiz bir şekilde ve her gün daha çok sayıda araç ve personel kaybı veren işgal ordusu dağılmanın eşiğine gelmek üzere. 

 

Filistin İslami Cihad Hareketi’nin askeri kanadı Kudüs Tugayları’ndan Lübnan İslami Direnişi Hizbullah’a açık mektupta ise şu ifadelere yer veriliyor:

 

"Gazze’nin çamurunda saplanan, Siyonist subay ve askerlerin başını döndüren mücahitlerimizin saldırı ve pusularından kaçmak ve kurtulmak için her gün liderlerine yalvaran bu ahmak ve yenilmiş düşman, sizinle nasıl yüzleşebilir ve sizinle nasıl savaşabilir?"

 

Bekleyişimiz sürüyor. Münafıklığı/siyonizme hizmetini derinleştirmiş olanlardan bir beklentimiz yok. Onların pişman olmasını ve saflarımıza katılmasını beklemiyoruz. İstemiyoruz da. 

 

Sadece soykırım sürecinde nötr kalmalarını, tarafsız kalmalarını teklif etmiştik. Onu da zaten yapmadılar.

 

 Zira onlar, gerçeği bildikleri halde oradalar ve tercihlerini yapmışlar ve hakka dönecek de değiller. Onlar bir soykırımın tüm süreçlerinde soykırımcılarla ilişkilerini, ticaretlerini kesmediler. Direnişi azarlamayı, itibarsızlaştırmayı, evcilleştirmeyi terk etmediler.

Biz, başka bir bekleyiş içindeyiz.

 

"İman etmeyenlere de ki: “Elinizden geleni yapın! Biz de yapacağız!

 

Bekleyin! Şüphesiz biz de beklemekteyiz!”

 

Hud:121-122 

Rabbim, bu Kerbela günlerinde, bizleri sadece bekleyen acizlerden kılmasın.