MEZHEP VE MEZHEP İMAMI

Muhterem Kardeşlerim…

Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak, bu yazımızda da “Mezhep ve Mezhep İmamı” konusunda sizleri bilgilendirelim istiyoruz. 

Efendim;

Mezhep; gitmek, takip etmek, gidilen yol anlamındadır. Mutlak Müctehid denilen dinde söz sahibi âlimlerin, Müslümanların yapmaları gereken hususlarla ilgili olarak dinî delillerden, Kur'ân-ı Kerim, Hadis-i Şerifler ve İcmâdan hüküm çıkarma usulleri ve çıkarıp bildirdikleri hükümlerin hepsine, Mezhep denir.

Mezhep demek, Kur'ân ve Sünnet yolu demektir. Bir Mezhep İmamına uyan, Kur'ân-ı Kerime ve Resulullah Efendimize uyduğuna iman etmektedir.

Mezhep İmamları bile, Kitabın yani Kur’ân-ı Kerimin ve Sünnetin yani Hadis-i Şeriflerin manasını Eshâb-ı Kiramdan öğrenmiş ve bu doğru manaya göre İctihad etmişlerdir. Bu doğru manayı ve doğru İctihadı beğenmemek, Muhammed aleyhisselama inanmamak olur ki bu da zındıklıktır.

Peygamber Efendimiz ve Eshâbının yolu olan Ehl-i Sünnetin yüzlerce Mezhebinden bugün dört tanesi kitaplara geçmiş olup, diğerleri kısmen unutulmuştur. Bu dört Mezhep; Hanefî, Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî Mezhepleridir. Müctehid olmayanların bütün hareketlerinde ve ibadetlerinde bir Müctehid’e tabi olması yani bu dört Mezhepten birinde bulunmasının lazım olduğu, Tahtâvî’de bildirildiği gibi, Hamdullah Decvî, Muhammed Bâvâ Viltorî de bildirmektedir.

Her Müslüman’ın; bir ibadet, bir iş yaparken dört Mezhepten birine uyması lazımdır. Dört Mezhepten birine tabi olmak için bu Mezhebin Fıkıh bilgilerini iyi öğrenmek lazımdır. Bu da o Mezhepte yazılmış olan Fıkıh ve İlmihal kitaplarından öğrenileceğini, Muhammed Abdurrahmân Silhetî hazretleri bildirmektedir.

Dört Mezhebin İtikatları yani İmanları birdir, ayrılıkları yoktur. Dördü de Ehl-i Sünnet İtikadında, inanışındadır. Ehl-i Sünnet İtikadında olmayanlara Bidat Ehli dendiği, Tahtâvî’de yazılıdır.

Dört Mezhepten birine uymak, Kur'ân-ı Kerime ve Resulullah Efendimize uymaktır. Çünkü, Mezhep İmamları Kur'ân-ı Kerimde açıkça bildirilen hükümleri, Peygamber Efendimizin Kur'ân-ı Kerim ile ilgili açıklamalarını bildirdikleri gibi, Kur'ân-ı Kerimde ve Hadis-i Şeriflerinde açıkça bildirilmeyen hususların hükümlerini de yine Kur'ân-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerin ışığı altında ortaya koyduklarını Abdülganî Nablûsî hazretleri bildirmektedir.

Mezhep İmamları, büyük Din Âlimleridir

Mezhep İmamları, en büyük Din Âlimleridir. Peygamber Efendimizin yolu, Din Âlimlerinden öğrenilir. Din İmamlarından herhangi birine uymak, Peygamber Efendimize uymak olur. 

Âlûsî, Gâliyye kitabında diyor ki:

“İlim öğrenmek ve öğretmek, ibadetlerin en üstünlerindendir. Abdullah ibni Abbas; Âlimlerin, Âlim olmayan müminlerden yedi yüz derece daha üstün olduğunu bildirdi. Hadis-i Şerifte; “Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir” buyuruldu. Peygamberlik rütbesinin üstünde hiçbir rütbe olmadığına göre, bu rütbeye vâris olmanın şerefinden daha üstün bir şeref olamaz. İslam âlimlerinin çoğu, bu yüksek rütbeye kavuştu. Fıkıh ve Hadis Âlimleri ve en başta Müctehidlerin dört imamı, bunların en üstünleridir. Bunlar, Ahkam-I İslamiyye’nin kapalı emirlerini, yasaklarını açığa çıkardı. İlmin temelini kurdular. Din bilgilerini, kısımlara, sınıflara ayırdılar. Onların yüce kıymetlerinden birkaçını bilmekle şerefleniyoruz. Bunların en önde olanı, büyük imam, Ebû Hanîfe Nu'mân bin Sâbittir. Onun yüksekliğini bildiren Hadis-i Şerifler elimizde mevcuttur. Buhârî ve Müslim’de yazılıdır. Kırkbeş sene, beş vakit namazı bir abdestle kıldığını, Abdullah ibni Mübarek hazretleri bildirmektedir. Hasen bin Ammâre, yüce İmamı gaslederken; ‘Otuz sene hep oruç tuttun. Allahü Teâlâ sana rahmet eylesin’ demiştir. İlmi ile tam amel eden, onun gibi bir Âlim görülmedi. Ondan daha üstün Âlim bulunmadı. Allahü Teâlâ, bizleri, bu yüce Âlimlere uymakla şereflendirsin! Resûlullah Efendimizin sözlerini bizlere ulaştıran, bu Müctehidlerdir. Bugün de, Onların dört mezhebinden birine muhtaç olmayan, onlardan birine uymaktan kurtulabilecek kimse yoktur. İbni Mâce’nin bildirdiği Hadis-i Şerifte; ‘Ümmetim yetmişüç fırkaya ayrılacak, bunlardan yalnız biri Cennet’e gidecektir. Bunlar, benim ve Eshabımın yolunda olanlardır’ buyuruldu. Bu ayrılık, usulde, imanda olan ayrılıktır. Bir Hadis-i Şerifte de; ‘Kitabullahta ve benim sünnetimde bulamadıklarınızı, Eshâbımın sözlerinden alınız! Eshâbım, gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız, hidayete kavuşursunuz. Eshâbımın birbirlerinden ayrılıkları rahmettir’ buyuruldu. Ehl-i Sünnet Âlimlerinin ibadetlerde, İctihat ile buldukları bilgiler bidat değildir. Bu bilgileri bulurken isabet edememeleri de suç olmaz. Dört Mezhebin İmamları, bu bilgileri, İslamiyet’in sahibinin izni ile, İslamiyet’in bildirdiği delillerden, senetlerden çıkarmışlardır. Bu bilgiler, İslamiyet’i değiştirmiş değil, İslamiyet’e yardımcı olmuşlardır. Kur'ân-ı Kerimde ve Hadis-i Şeriflerde açık olarak bildirilmiş şeylerde, zaten İctihat yapılmaz. Bunlar, olduğu gibi kabul edilir. Açık bildirilmemiş bir işi gösteren delili ararken, isabet edememek suç olmaz. Fakat bu delil yani doğru yol açık olup da, bu delili bulmakta yanılarak veya bir delilden çıkarılmayıp, akla uyarak yapılan ibadetler, bidat olur. Böyle reformlar, bir Müekked Sünnetin ortadan kalkmasına sebep olursa, günahı daha da çok olur.

İmam-ı A’zam Ebu Hanife

Ehl-i Sünnetin reisidir. Fıkıh bilgilerini, Ehl-i Sünnet İtikadını topladı. Yüzlerce talebesine öğretip, kitaplara geçirilmesine sebep oldu. Müslümanlar tarafından kağıt imali bunun zamanında başladı.

Derin ilmi, keskin zekası, aklı, zühdü, takvası, hilmi, salahı ve cömertliği yüzlerce kitaplara yazılıp anlatılmıştır. Talebesi pek çok olup, büyük müctehidler, âlimler yetiştirdi. Ehl-i Sünnetin yüzde sekseni Hanefi Mezhebindedir.

Asıl adı Numan’dır. 80 (m. 699) senesinde Kufe’de doğup, 150 [m.767]’de Bağdat’ta şehit edildi.

İmam-ı Ahmed bin Hanbel

Cennet ile müjdelenmiş olan Ehl-i Sünnet Vel-Cemaatin dört büyük mezhebinden biri olan Hanbeli Mezhebinin reisidir.

164 (m. 781) senesinde Bağdat’ta doğdu. 241 (m. 855)’de Bağdat’ta vefat etti. Aslen Basralıdır. Babasının ismi Muhammed bin Hanbel'dir.

İmam-ı Malik

Cennet ile müjdelenmiş olan Ehl-i sünnet vel-cemaatin dört büyük mezhebinden biri olan Maliki mezhebinin reisidir.

Adı, Malik bin Enes’dir. 90 (m. 709) senesinde Medine'de doğdu. 179 (m. 795)’de yine Medine'de vefat etti. Eshab-ı Kiramdan olan dedesi Ebu Amr'dır.

Tebe-i tabiinden olan imam-ı Malik, ilim ve hadis rivayetiyle meşgul olan bir ailede ve çevrede yetişmiştir. Dedesi Malik, babası Enes ve amcası Süheyl, hadis rivayeti yapmışlardır. Yaşadığı muhit, Peygamber Efendimizin yaşamış olduğu ve İslam’ın hükümlerinin vaaz edildiği ve çok ilim ehlinin bulunduğu Medine-i Münevvere idi.

İmam-ı Şafii

Cennet ile müjdelenmiş olan Ehl-i Sünnet Vel-Cemaatin dört büyük Mezhebinden biri olan Şafii Mezhebinin reisidir.

Adı, Muhammed bin İdris’tir. Dedesinin dedesi Şafi, Kureyş kabilesinden ve Eshab-ı Kiramdan olduğu için, Şafii adı ile meşhur olmuştur. Şafi’in dedesinin dedesi de Haşim bin Abdi Menaf’dır.

150 (m.767) senesinde Gazze’de doğdu. 204 (m.820)’de Mısır’da vefat etti. Kabri, Kurafe kabristanlığında büyük bir türbe içindedir.

Bundan sonraki yazılarımızda nasib olursa inşaallah, 4 Mezhep İmamlarımızı daha yakından tanıtan yazılarımızla sizlerle olmaya gayret ederiz.

Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)