“Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin.
Bilakis onlar diridirler, fakat siz hissedemezsiniz.”
(Bakara Süresi; 154)
“Canımız, kanımız, ailemiz ve sahip olduğımuz herşey
Kudüs ve Mescidi Aksa’ya feda olsun”
Şehit İsmail Haniye
“Taşınması en zor yükü insanın: Kalbi.” Böyle diyordu Cahit Zarifoğlu. Gün geçtikçe ağırlaşıyor kalbimiz. Evet, gün geçtikçe ağırlaşıyor yüreklerimiz, yaşadığımız günler “ne çok acı var“ dedirtiyor. Ne çok acı var… Söz bitiyor, elimizden bir şey gelmiyor, utanıyoruz. Elimizin aciz kaldığı yerde duaya duruyor dilimiz, dilimizden utanıyoruz, semaya kalkan elimizden utanıyoruz, dua ediyoruz duamızdan utanıyoruz, gözyaşı döküyoruz gözyaşımızdan utanıyoruz, sesimizden, sözümüzden, duyarsızlığımızdan utanıyoruz, kendimizden utanıyoruz, insanlığımızdan utanıyoruz… Böyle bir dünyada yaşıyor olmaktan dolayı kahroluyoruz.
Gazze ve Filistin ve Mescid-i Aksa bizi rahatsız etmeye devam ediyor! Ne kadar görmesek de ne kadar duymasak da ne kadar hissetmesek de konforlu hayatlarımızın ortasında gelip oturuyor Gazze ve Filistin Ve Mescid-İ Aksa. Çünkü dünya ve tüm insanlık bir dönüm noktasında. Tekrar ediyoruz ver bu gidişle çokça tekrar etmeye devam edeceğiz. Gazze ve Filistin tüm insanlık için bir mihenk taşı; izzet ile izzetsizlik arasında, insan olmak ile olamamak arasında, iyi ile kötü arasında… İnsanlık bu süreçte ya Ya Gazze’nin yanında olacak ya da kötü olacak, ötesi yok! Bütün dünya insanlığın başına bela, küresel ingiliz yahudi medeniyetinin eli kanlı terör örgütü siyonizmin illetine karşı hep birlikte karşı çıkmazsa, vahşi siyo/nazi örgüte dur demezse, sadece Ortadoğu değil, dünya ve insanlık bu durumdan zarar görecektir. Onun için dünyanın her yerinde insanlığı önemseyenler: insanlık için ayağa kalkmak zorundadırlar. Bütün dünya ve insanlık için, susma ve ses ver diye haykırmak zorundadır.
İsmail Haniye, hayatıyla, evlatlarıyla, torunlarıyla; sevdası olan Filistin için, savunduğu davasının bütün acılarını çekerek yaşadığı hayatın sonunda şehadete kavuştu. Şehitler şahitlik ederler; hayatlarıyla şahitlik ederler, tavırlarıyla, duruşlarıyla, sözleriyle, halleriyle, yaptıkları ile yapamadıkları ile... Acılarıyla şahitlik ederler. Şehit, şahittir çünkü. Tanıklık edecektir. Tanıklık ederek aynel yakin görendir, aynel yakin bilendir, aynel yakin yaşayandır şehit. Şehadeti ile şahitlik edecektir. O yüzden şehadet şehidin seve seve yürüdüğü yoldur.
Şehit bütün yaşamı ile şahitlik ettiği gibi nihayet ölümüyle, var olan hayatını, var olan ölüme ulaştıracaktır. “Var olmak” ile “var ölmek” arasında bir yol olacaktır yaşam onun için. Yok olmamak için, var ölecektir. Ölüm onun için yokluk değil diriliş olacaktır. Bedenin esaretinden kurtularak gerçek özgürlüğe ulaşacaktır şehit.
Şehit İsmail Haniye, şehadetiyle şahitlik etti. Bütün dünyaya şahitlik etti. Bütün insanlığa şahitlik etti. Şimdi sıra bizde. Bize düşen şahitlik edebilmektir. Kendimizin şahitliğidir, hayatımızın şahitliğidir, duruşumuzun şahitliğidir. Müslümanların her yönden paramparça olduğu bir zaman diliminde; birbirimizi yargılamadan, birbirimize karşı yargıç ya da sanık olmadan, tam da kelime-i şehadete uygun hayatlarımızla şahitlik etmektir. Ancak o zaman şehitlerin şehitliği bizim için gerçek manada şahitliğe dönüşecektir. Ancak o zaman şehitlerin ölürken bizi dirilttiğine tanıklık edeceğiz.
Şehit İsmail Haniye, şehadetinden önce son çağrısında, tüm dünya halklarını; 3 Ağustos’ta Gazze’ye ve Filistin’e destek için sokaklara ve meydanlara çıkmaya davet etmişti. Biz de şehidin son istegini yerine getirmek için, yine ve yeniden, dünyanın ve insanlığın geleceği için “Susma ve Ayağa Kalk” diyerek sözü bitirelim. Ruhu şad mekânı cennet olsun…
Gazze’de soykırım devam ediyor!!!
Susma!
Çocuklar için ses ver!
Susma!
Kadınlar için ses ver!
Mazlumlar için ses ver!
İnsanlık için susma!
Ses Ver!
Susma!
Çocukları bırakma!
Kadınları bırakma!
Masum insanları bırakma!
Soykırıma alışma!
Vahşete alışma!
Susma!
Susma Ayağa Kalk!