YORGUN VE YENİLMİŞ İNSANLIK

 

“Dünyanın en uzun hüznü yağıyor,

Yorgun ve yenilmiş insanlığımızın üstüne…”

Erdem Bayazıt 

 

Gazze ah!.. Kaç yazı oldu, daha kaç yazıya ah Gazze, diye başlayacağım. Acı ama maalesef durumumuz bu. Ah demenin ötesinde bir şey gelmiyor elimizden. Utanç, kocaman bir utanç Gazze’den bize kalan. Her gün yeni görüntüler, her gün öncekinden daha acı. Bakmaya, dinlemeye, bilmeye tahammül edemiyoruz, tahammül edemediklerimizi orada insanlar yaşıyor. Ve biz görüntülere alışıyoruz. Sanki bir simülasyonun içindeyiz ve acılara alıştırılıyoruz. Artık hiçbir şeyin bizi etkilemeyeceği bir duruma doğru gidiyoruz. Alışıyor ve unutuyoruz. Hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam ediyoruz. 

 

Gazze Ah! Ne çok acı var! Ne çok gözyaşı var! Ne çok ölüm var! Acı dinmiyor Gazze’de… Kahrolası Siyonizm; dünyaya, insana, insanlığa acı çektirmeye devam ediyor… Bunca acının ortasında, bunca gözyaşının, bunca ölümün ortasında; başka bir şey yaşamak, başka bir şey konuşmak, başka bir şey yazmak, başka bir gündemle meşgul olmak tuhaf ve utanç verici geliyor. Elimizden hiçbir şey gelmiyor ama sanki en azından Gazze’yi gündemimizde tutarak ancak insan kalabileceğiz, acıya, gözyaşına, ölümlere duyarsız kalmayarak bizi insan yanımızdan uzaklaştırmaya çalışan dünyaya karşı durabileceğiz, insanlığımızı muhafaza edeceğiz duygusu sarıyor her yanımızı. 

 

Sanki Gazze’yi anmadan geçirdiğimiz günün hesabını veremeyeceğiz gibi bir duygu sizi de sarmıyor mu? Bu duygudan da başka bir şey gelmiyor elimizden. Çünkü Gazze yok oluyor ve her şeye rağmen biz bu duyguyu yaşayarak insan kalabileceğiz… Gazze yok olurken, Gazze yıkılırken, Gazze’de çocuklar ölürken, Gazze’de feryatlar yükselirken, Gazze açlıkla kıvranırken başka bir şeyden bahsetmek gerçekten çok zor… 

 

Ve Gazze’deki olaylar karşısından kör, sağır ve sessiz kalanlar, Gazze’nin yanında olamayanlar, Gazze’ye gündemlerinde yer aç/a/mayanlar, bizler… Her devlet, her Müslüman, her insan, her birimiz bütün dünya... Masum değiliz hiç birimiz, mesulüz... 

 

Gazze bir mihenk taşı; güzel ile çirkin arasında… Ya Gazze’ye dair, Filistin’e dair, Kudüs’e dair, Mescid-i Aksâ’ya dair, umudu besleyecek, aydınlığa ışık taşıyacak, insanlığa nefes olacak sorumlu bir yaklaşımla güzelliğe hizmet ederek güzelleşeceğiz; ya da dünyayı cehenneme çevirmeye vaat etmiş vahşi siyo/nazinin karanlıklarından kurtulmak için hiçbir şey yapmamanın sorunlu yaklaşımında boğulmaya mahkûm olarak çirkinleşeceğiz… 

 

Dünyanın en uzun hüzünleri, dünyanın en uzun acıları, dünyanın en aşağılık kötülükleri, dünyanın en vahşi katliamları Gazze’de devam ediyor. Ve insan ve insanlık ve dünya Gazze karşısında yorgundur ve yenilmiştir. Gazze karşısında sessiz, Gazze karşısında çaresiz, Gazze karşısında duyarsızdır insanlık… Ve insan ve insanlık ve dünya; tüm “değer”leri ile ve de tüm “kutsal”ları ile yorgun ve yenilmiştir Gazze’de…

 

Gazze’de, bütün dünya; “Duygu Ötesi” bir toplum haline geldi. “Artık, seyretmekle yetinen, tepkisiz ve sinmiş insanların çoğunluğu oluşturduğu bir çağda yaşıyoruz. Dünyaya dair bilgimiz arttıkça, umulanın aksine duygularımız köreliyor, öfkemiz zayıflıyor, kayıtsızlığımız artıyor…” Evet, ne olursa olsun Gazze gibi bir derdimiz olmalı. Bilmeliyiz ki; asil derdi olmayanlar, insanlığını acısına dair meselesi olmayanlar, adi dertlerin malayani gündemlerin çukurluğuna mahkûm olacaktır. Ve yine unutmamalıyız ki; insanlığı kendine dert edinemeyenler, insanlıktan çıkmaya mahkûm olacaktır. Onun için bize Gazze’yi unutturacak, bizi, insanlığın katledildiği Gazze’den uzaklaştıracak gündemlerden uzaklaşmak zorundayız... Yoksa dünyanın hüznünün yağdığı Gazze’de, yorgun ve yenilmiş olarak gömülen insan/lık ve dünya yeniden ayağa kalkamayacaktır…