DENKLEM DEĞİŞİYOR

 

 

Bir Filistinli çocuğun saçının telinin bile İsrail’in tümden yok oluşundan daha değerli olduğunu biliyoruz ancak ödenene bedel oldukça ağırdır ve düşman bedel ödetme seçeneğini elinden bırakmadı, başka seçenek bırakmadı 75 yıldır. Başka seçenek yoktu zira ehli secdenin çoğunluğu onların safında ve soykırıma destekten asla imtina etmediler, buna da devam etmektedirler. Başka bir deyişle; ‘baltanın sapı da ağaçtan’.

Ama inananlar, üzerlerine düşeni yaptıktan sonra gerisini Allah’a bırakırlar ve Allah’ın da bir hesabı olduğunu bilirler.

Filistin sömürgecileri, işgalcileri yüksek etkili silahlar ve küresel ölçekli siyasi ve ekonomik ve diğer şekillerde desteklemenin dışında, bir tehlike durumunda direnişin azmini kırmak ve vazgeçirmek için kabul edilmiş çaresizliği uzun dönemlere yayacak biçimde bir denklem tasarlamışlardı. Bu denklem, 75 yıldır devam etmekteydi. Milyonların aç, susuz, ilaçsız bırakılması, her gün şiddet, tutuklama ve işkencelere maruz bırakılması da bunun göstergesi. Zaten gizlenmeyen ve tepki gösterilmeyen, dünyanın alıştırıldığı bir durumdu ve bu, 7 Ekim öncesinde de hep böyleydi.

7 Ekim’i etkisiz kılmak için ise aynı politikanın yoğun olarak kullanılması söz konusu oldu ve soykırımla sonuçlandı. Erkek olmayan, erkeklerle savaşamayan işgalciler durmadan şehri yıktılar, çocukları ve kadınları öldürdüler ama direnişin azmini ve kararlılığını daha da arttırdılar.

Ancak böyle de gidemezdi. Sivillere saldırıyı bir koz olarak kullanma alçaklığının da bir sonu olmalıydı. Ya normal bir savaş gibi silahlı askerlerle savaşacaksın ya da yenilgini kabulleneceksin.

İşte o aşama geldi gibi.

Bu yönde yapılan açıklamalar oldu Lübnan direnişinden ve sivillere saldırılar devam ederse İsrail’in daha önce vurulmamış bölgelerinin de vurulacağı belirtildi. Yemen direnişi de bu yönde açıklamalar yaptı ve Yemen Silahlı Kuvvetleri, elini çabuk tutup Gazze'ye verdiği desteği, İsrail rejiminin turizm ve ekonomi merkezi Tel Aviv'i vurarak genişletti ve burayı "vurulacak bölge" olarak ilan etti.

Dolayısıyla denklem değişiyor. Bundan böyle İsrail’in silahsız, çadırlarda aç ve susuz oradan oraya sürüklenen/sürülen sivillerin bombalanarak öldürüldüğü tabloyu -ki zaten sürdürülebilir değil- sürdürmeye devam ederse daha ağır bedeller ödemeye hazır olmalı.

Diğer taraftan Çin’in Filistinli gruplarla temasları ve bu yönde diplomatik inisiyatif kullanması önemli bir gelişme olarak kaydedilmeli.

 

DÜNYA, İSRAİL’ N YENİLGİYİ HAZMETMESİNİ BEKLİYOR

Zaferin Ayak Sesleri

7 Ekim, küresel ölçekli sonuçları olan bir devrimdir. Bunun emareleri, her gün daha da netleşiyor. Bu yönde bir kararlılık, farkındalık ve bilinç gelişmektedir. Artık İsrail/Apartheid varlık normalmiş gibi şunu yapmasın, bunu yapsın, BM’nin şu kararını da uygulasın, Filistin de olsun ama İsrail de var olmaya devam etsin, iki devletli çözüm olsun gibi 75 yıldır denenen ve tümden olumsuz sonuçlar vererek soykırımla sonuçlanan gidişatı destekler nitelikte ki bu tarz yaklaşımlarla geçiştirilen dönem sona ermeli ve İsrail, hesap vererek son bulmalı. Olması gereken de budur ve bu soykırımın hesabı da mutlaka ama mutlaka sorulmalıdır.

Bu yönde bir bilinç dikkatlerden kaçmamalı ve Güney Afrika’ dan sonra sıranın İsrail’de olduğu artık daha belirgin.

Bu bilincin oluşmakta olduğunu gösteren, harekete geçmesi ve deklare edilmesine örnek bir eylem:

Filistin destekçileri, İtalya Dışişleri Bakanlığı önünde "Soykırım dursun" temalı bir gösteri. Ve bu gösteriye katılan İtalya'da eğitimini sürdüren Fransız öğrenci Emma’ nın açıklaması:

“"Şu anda Filistin’de yaşananlar insan haklarına ve uluslararası hukuka aykırı. Ne yazık ki hiçbir hareket yok yaşananlara karşı. Sadece söz değil icraat istiyoruz. Olanları durdurmak için İsrail’e karşı topyekun ekonomik boykot yapılmasını, İtalya ile İsrail arasındaki anlaşmaların durdurulmasını istiyoruz. Özgür bir Filistin olmasını ve apartheidin bitmesini istiyoruz.

Ben şahsen iki devletli çözümden yana da değilim çünkü bana göre İsrail devleti olmamalı."”

İşte bu, dedirtecek bir açıklama.

 

‘İFLAS ETMİŞ İŞGALCİ DÜŞMAN’

Düşmana hitap etme sanatı da var Yemenlilerde…

Sözü, Muhammed Ali el-Husi’nin, kaptılan ve iflas açıklayan Eilat liman’ı ile ilgili açıklamasından bir bölümle sonlandıralım.

“"İflas etmiş ve işgalci düşmana diyorum ki, Gazze'ye insani yardım girişine izin verirseniz, Yemen silahlı kuvvetleri benzer miktarda yardımın işgal altındaki Eilat limanına girmesine izin verecektir."

Denklem değişiyor ve gereği, daha da caydırıcı ve acıtıcı eylemlerle yapılıyor. Bundan sonra karar, soykırım cephesinin. Ne Suudi’yi yeniden Yemen’e saldırtarak bir sonuç elde edebilirler ne de Lübnan’a topyekun bir savaş açabilirler ve ne de bunları yapsalar bile bir yere varabilir ve zafer kazanabilirler.

Rabbim, izzetlilerledir.