PROVOKASYON- MÜLTECİ SORUNU

Kıymetli dostlarım hepinizi sevgi ve saygıyla selamlamak istiyorum. 

Bu ay ki yazımızın konusu son zamanlarda meydana gelmiş ve ciddiyetini fazlaca gösteren hatta başta ülkemizde olmak üzere dünyanın hemen hemen her ülkesinde tarihte de olup günümüzde de devam eden provokasyon, galayana getirme üzerine olacaktır. 

Provokasyon, kışkırtma demektir. Provokasyon kavramını mülteci problemi üzerinden dilimizin ve kalemimizin döndüğü kadar sizlere aktarmak istiyorum.

Dostlar, yaşadığımız coğrafya her türlü zenginliğin olduğu gibi her türlü zorluğun her türlü acının da meskenidir. Köklü ülkeler günümüzde hala eski güçlerine sahip olamasalar da yine de ben buradayım demektedirler. Yaşadığımız coğrafya asırlardan bellidir kan, gözyaşı, zulüm, isyan, ihtilal ve acı kendini göstermektedir. 

Son zamanlarda da başta Gazze’de olmak üzere daha sonra Afganistan, Irak, Suriye ülkelerinde yaşanan acı senaryolar yaşadığımız coğrafyanın ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Bu coğrafyalarda asırlardan beridir huzur doğru bir manada kendini gösterememiştir. Yukarıda bahsettiğim ülkelerin yanına kıymetli cennet vatanımız Türkiye’yi de koymak istiyorlar. Çeşitli entrikalar, çeşitli yaptırımlar, çeşitli krizler, çeşitli problemlerle ülkemizin refahını, ülkemizin huzurunu, ülkemizin dik duruşunu bozmak isteyen kötü amaçlara hizmet edenler var. Bu entrika, problemlerden bir tanesi de kuşkusuz mülteci sorunu olduğunu belirtmekte fayda var. 

Yakın bir zaman önce Kayseri ilimizde meydana gelen Suriyeli bir vatandaşın bir Türk çocuğa yaptığı söylenen ahlaksızlığa karşı Kayserili kardeşlerimiz ciddi bir şekilde tepki göstermişti. Ancak bu tepki maalesef kolluk kuvvetlerimize, devletimize zarar vermekten başka bir şey meydana getirmemiş oldu. Birden fazla polis kardeşimiz yaralandı. Birçok masum insan suçsuz yere zarar gördü. Bakın dostlar dini, dili, ırkı ne olursa olsun bizi diğer milletlerden ayıran özelliğimiz hoşgörülü bir millet olmamızdır. Suçu olmayan herhangi bir Suriyeli, Iraklı veyahut kim olursa olsun kalkıp ona zarar vermek insanlık kavramının dışındadır.  

Yaşanan olaydan sonra Suriye’de bulunan devletimizin çeşitli makamlarına kutsalımız olan bayrağımıza büyük saygısızlık yapıp ülkemizden Suriye’ye ticaret, yardım ve çeşitli faydalar için giden tırlarımızı yağmalayıp aklınca Kayseri ilimizde gerçekleşen olaya karşı misilleme yaptığını düşünenler olabilir. 

Vatandaşlarımıza bir hususta uyanık olmalarını söylemek istiyorum. öncelikle Suriye’deki olayların arkasında var olan farklı kötü amaçlı devletlerin olduğunu belirtip ülkemizi devletimize karşı kışkırtarak ülkemizi kaos ve iç savaş ortamına sürüklemek istediklerini de hatırlatmak istiyorum. 

Devletimiz Suriye ile yaptığı çeşitli yenilik ve barış görüşme sözleri yabancı devletlerin amaçlarına ters olduğu için çeşitli terör örgütü mensuplarını provoke ederek Türk bayrağına karşı büyük bir saygısızlık ve vatandaşlarımız arasında ülkemizde infiale yol açacağını görmemek acizliktir. Düne kadar çoğu defa Suriyeli vatandaşlar üzerinde çeşitli problemler meydana gelmişti. Neden o zaman Suriye’de kimse ayaklanmadı da bugün neden ayaklandılar. Sebebi ise açıktır. İsrail, İran, Rusya, ABD’nin gündemi değiştirip yukarıda Ukrayna savaşını aşağıda Gazze soykırımını kamuoyunun gündeminden düşürmektir.

Gâvur tarihte nasıl ki Lawrence ile Arapları Türklere karşı kışkırtıp hepsini Türklerin gözünde düşman gösterdiyse bugünde aynı şeyi farklı şahsiyetlerin provokasyonlarıyla gerçekleştirmektedir. Bu hususta vatandaşlarımıza sakin olup düşmanın yüzünü güldürmememiz gerektiğini hatırlatmak istiyorum.

 

Yaşanan kaos sürecinin bu dönemde meydana gelmesi ise şaşırtıcı bir durum değil aslında. Olay çok müthiş bir siyasi zekâyı göstermektedir. 

Gazze’de yaşanan katliama karşı Türk vatandaşları da diğer dünyanın duyarlı birçok ülkenin vatandaşı gibi sosyal medyada İsrail’e karşı müthiş bir tepki göstererek neredeyse her saniye her dakika her saat etkileşim oluşturarak güçlü bir kamuoyu oluşturmuştu. 

Ve bazı provaktifler ne kadar vatandaşlarımıza “onlar Arap onlardan bize ne dese de” olayın asıl amacı Gazze olayını gündemden düşürüp gündeme Arap- Türk düşmanlığını tekrardan akıllara getirerek Gazze’ye olan desteği vatandaşlarımızdan kesme isteğidir. Peki, sadece bu mu? Sorun sadece bu değil evet ülkemizde gerçekten büyük bir mülteci sorunu yaşanmaktadır. Nedenlerinden birisi ise düzensiz göç ve göçmen kaçakçılığı yaşanmasıdır. 

Devletimizin yetkililerinin bu hususu gerçek manada ciddiye alması gereklidir. Avrupa’yı tekrardan tehdit etmenin zamanı gelmiştir. Sadece tehditle kalmayıp kapıları açıp Avrupa’nın üzerine salmalıdır. Ensar muhacir mantığını devletlerin aklı ve bakış açısı olarak düşünmemek lazımdır. Evet, bizler çoğunluğu Müslüman bir ülkeyiz ancak bu sorun haddini aşmış vaziyettedir. Ama acımasızlık yapıp ne halleri varsa görsünler deyip te onları savaşın içine göndermek bize ve devletimize yakışmaz. 

İnsanı yaşat ki devlet yaşasın mantığı. 

Avrupa ve Avrupa’nın yandaşları Ortadoğu’yu nasıl kana buladılarsa bıraksın devletimiz onlar misafir etsin mültecileri. Hani bazı düşüncesiz Arap kardeşlerimizde onları kendine kurtarıcı olarak görüyor ya onların yanına gönderelim işte. Kurtarsınlar onları. Gitsinler istedikleri ülkeye.

Umarım bu husus büyümeden köklü ve sağlam bir çözüm üretilir. Vatandaşlarımıza tekrardan provokasyonlara karşı galayana gelmemelerini devlet güçlerimize güçlük çıkarmayıp tepkilerini yine de göstermek istiyorlarsa gösterebileceklerini hatırlatmak istiyorum. Ama ne çevreye ne de suçsuz kimseye zarar vermek bize yakışmayacağını hatırlatmak isterim. Onlardan bir farkımız olsun en azından. 

 

Saygı ve sevgilerimle.