Vakti zamanında, yaşadığımız ülkede; devletin üst makamında oturan zatın biri, benim memurum işini bilir diye, rüşvetin ve yolsuzluğun kapılarının açılmasına sebep olmuştu. Zira onun o söyleminin altında yatan gerçek nedenini bilemesekte, etkili olduğu dönemde siyasette ve bürokraside rüşvetin konuşulmadığı yer neredeyse kalmamıştı!
Başka bir zat-ı muterem, kırk yıl milletin sırtından n..... geçindi ama; asla o, olamadı. Sekiz kere gelip sekiz kere gittiği yıllarda; onun vermediği söz yoktu ama kaçını yerine getirdi Allah bilir. Hep şöyle derdi: efenim söz verdik doğru, ama gün vermedik demekle, milleti hep enayi yerine koymuştu da, millet bir türlü enayi yerine konulduğunu anlayamadı.
Konumuzla yakından alakalı olarak, bir hikayeyi sizinle paylaşmak istiyorum! Biri Mısır'lı diğeri Libya'lı iki dost arkadaş varmış. Bir gün, Mısır'lı olan Libya'daki arkadaşını ziyaret etmek maksadıyla Libya'ya gider. Libya'lı, Mısır'lı arkadaşını görünce çok sevinmiş. Ona gücü nispetinde izzet ikramlarda bulunmuş. Mısır'lı olan, Libya'lı arkadaşına maddi durumunun nasıl olduğunu sorar. O da; idare ettiğini, çok da zengin olmadığını dile getirir. Neyse bir kaç gün Libya'da kalan Mısırlı, Libya'lı arkadaşıyla vedalaşıp Mısır'a dönmüş.
Biraz zaman geçtikten sonra, bu sefer Libya'lı olan adam, Mısır'lı arkadaşını ziyaret etmeye gitmiş. Mısır'lı adam, Libya'lı arkadaşını görünce çok sevinmiş, ona büyük ikramlarda bulunmuş. Libya'lı adam, Mısır'lı arkadaşının içinde bulunduğu zenginliğin, debdebe yaşamın sırrını merak edip sormuş! Mısır'lı adam, Libya'lı arkadaşına; şu karşıdaki köprüyü görüyor musun diye sorunca, Libya'lı adam evet demiş. İşte o köprüyü ben yaptım. Libya'lı şaşırır, tamam da ne alakası var der? Mısır'lı olan adam, işte bu köprünün betonundan, demirinden, işçiliğinin şu şu kadarından çaldım ve zengin oldum diye cevap verir. Libya'lı adam şaşırır kalır tabi.
Günler, aylar ve bir kaç da yıl geçer, bu sefer Libya'lı adam, Mısır'lı dostunu Libya'ya davet eder. Mısır'lı adam, Libya'daki dostunun onu hava alanında lüks bir arabayla karşılamasına hem sevinir hem de şaşırır. Kendi kendine, acaba nasıl zengin oldu diye düşünür durur!Evine varır varmaz, Mısır'lı adam; Libya'lı dostuna, bu kadar kısa bir müddet zarfında bu kadar serveti nasıl edindiğini sorar?
Libya'lı adam, büyük pişkinlikle arkadaşına; şu karşıdaki köprüyü görüyor musun diye cevap verir? Mısır'lı adam, karşıya bakar şaşırır kalır ve karşında köprü falan göremiyorum der! Libya'lı adam, işte şu karşı da bir köprünün yapılması lazımdı ama ben aldığım ihalenin bütün paralarını cebe indirdim ve köprüyü yapmadım diye son noktayı koyar! Tabi beterin beteri, cambazın cambazı var da bu kadarı olmaz dedirten bu hikayeyi; Libya'da uzun vade kalmış birinden dinleyince; bizim memleketteki iş bitiren bitirimciler ve sonradan görme-leri hatırladım.
Uzun lafın kısası, kötü/kötülük dünyanın her yerinde kötüdür. İyi/iyilik de her zaman iyidir! Haramzedelerin iş başında oldukları bir toplumda/ülkede; asayişin berkemal olmayacağını bir an önce öğrensek iyidir! Önce, bukalemun tipi/karakterli insanların temizlenmesi lazım toplumda! Nasıl olacak diye sorulsa, ona da şöyle bir cevabımız vardır: "Hakkın olmayanı almayacaksın, hakkın olanı da yedirmeyeceksin! Bu kadar kolay mı olacak? Tabi ki hayır. Ama uğrunda mücadele edilmeyen ve bedel ödenmeyen hiçbir davanın başarıya ulaşamayacağını unutmamalıyız! İlk önce kendi nefsimizden, sonra ailemizden, daha sonra çevremizden başlamalıyız! Kalın sağlıcakla,
Vesselam.
Nusret Yılmaz
27.Haziran.2024