İlkbahar, tabiatta meydana gelen uyanış ve yeniden dirilişin bir provasını sergilemektedir sanki. Tabiatta var olan tüm canlılar uyanış içindedir. İnsanlar yoğun çalışma hayatının verdiği stres ve sıkıntılardan bir nebze de olsa kurtulabilmek amacıyla havalarında ısınmaya başlamasıyla beraber değim yerinde ise “bir nefes alabilmek” amacı ile Hafta sonlarında ve tatil olan günlerde piknik alanlarına akın etmeye başladılar.
Piknikte geçirecekleri sürenin tadına varabilmek için de top oynamak, ip atlamak gibi etkinliklerin yanı sıra piknik yapmanın doğal bir gereği olarak da mangalda et pişirerek yemek yerler. Fakat pikniklerini tamamlayan bazı vatandaşlar, çöplerini piknik yaptıkları alanda bırakarak hatta sağa sola savurarak, çocuklarının kirli bezlerini dahi yemek yedikleri yerde bırakarak adeta piknik alanlarını çöplüğe çevirmektedirler. Bu şekilde kirlenen bir çevre, faillerini rahatsız etmese de bazı insanları da derinden rahatsız etmektedir. Piknik alanını kirli bırakanlar, insanların temiz bir çevrede piknik yapabilme hakkına engel olduklarından dolayı kul hakkına tecavüz etmektedirler. Zira Urfa’nın sınırlı piknik alanı olan mesire alanları ve Orman gibi Alanlarda herkesin piknik yapma ve faydalanma hakkı vardır. Birilerinin bu hakkı engellemesi doğru değildir.
Piknik alanlarının sınırlı olması dolayısıyla bazen çok yakın mesafede ailelerin oturma ve piknik yapma zorunda kaldıklarını görmek mümkündür. Bu durumda aile kültürü ve aile terbiyesi gibi detaylı konuların dışına çıkılması da ayrıca piknikte insanların rahatsız olduğu veya olabileceği bir konudur. Mesela sadece kendi ailesi ordaymış gibi atlet ve pijama ile piknik alanında oturmak, ya da fazla yemenin verdiği sıkıntı ile uzanıp yayılmak ya da başka ailelerin duyabilecekleri bir ses tonu ile kendi aile bireyleri ile hoş olmayan sohbetler yapmak, küfürlü sözler sarf etmek, edep dışı davranışlardır. Burada “Adap” kelimesini irdeleme ihtiyacı hasıl olur ki, Adap “edep” kelimesinin çoğulu durumunda olup, Yol, yordam, yöntem ve kurallar bütünü anlamına gelmektedir. Aynı zamanda Edep, güzel terbiye, iyi davranış, güzel ahlak, hayâ, nezaket, zarafet gibi manalara gelir. Buradan hareketle Piknik yaparken dahi bir adab olması kaçınılmaz bir hal almaktadır. Her nerede olursa olsun insan edep sınırlarını terk etmemelidir.
Piknik yapmak amacıyla mesire alanlarına gitmek yemek yaparak karnını doyurma ve temiz bir hava alabilmenin ötesinde Cenab-ı Allah’ın Tabiat denilen eşsiz sanatını inceleme ve tefekkür etmeyi bir fırsat olarak görüp bu fırsatı değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum. Bu çerçeveden bakıldığında insanın şimdiye dek farkında olmadığı birçok detayla karşılaşma imkânı bulacağını ve bunu çocuklarıyla aile efradı ile paylaşabileceğini düşünüyorum. Bakmak ve görmek arasında çok ince bir çizginin olduğunu şimdiye kadar gördüğü birçok ayrıntının farkında olmadığını belki de farklı bir çerçeveden değerlendirmenin gerekli olabileceğini, örneğin Bediüzzaman hazretlerinin baktığı çerçeveden bakmaya çalışarak anlayabileceğini düşünüyorum.
“Meselâ, bahar mevsiminde, Cennet hûrileri tarzında bütün ağaçları sündüs-misâl libaslar ile giydirip, çiçek ve meyvelerin murassaâtıyla süslendirip, hizmetkâr ederek, onların latîf elleri olan dallarıyla çeşit çeşit en tatlı, en musannâ meyveleri bize takdim etmek; hem, zehirli bir sineğin eliyle şifâlı en tatlı balı bize yedirmek; hem, en güzel ve yumuşak bir libası elsiz bir böceğin eliyle bize giydirmek; hem, rahmetin büyük bir hazînesini küçük bir çekirdek içinde bizim için saklamak, ne kadar cemîl bir kerem, ne kadar latîf bir rahmet eseri olduğu bedâheten(açıkça) anlaşılır.” (10.Sözden)
Afiyette kalın