Muhterem Kardeşlerim…
Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak, bu yazımızda da “Özel günleri kutlamak, Anneler / Babalar Gününün dinimizde yeri” konusunda sizleri bilgilendirelim istiyoruz.
Efendim;
Avrupa’dan gelen “Anneler - Babalar Günü” âdettir. Yani, âdette bid’attir. Âdette bid’at olduğu ve zararlı olmadığı, çirkin ve dine aykırı yönü bulunmadığı için, anneler babalar günü tertip etmekte ve hediye vermekte mahzur yoktur.
Anneleri babaları senede bir gün yerine her gün hatırlamak, onlara hizmet etmek, ölmüşlerse, dua etmek, hayır hasenatta bulunmak gerekir.
Efendim;
Anneler günü münasebetiyle, “Cennet annelerin ayakları altında” Hadis-i Şerifi söylendi. Bir de buna benzer “Din kılıçların altında” Hadis-i Şerifi vardır.
“Cennet, anaların ayakları altında” demek “Cennete girmek için ana-babanın rızasını almak gerekir” demektir.
“Din, kılıçların altında” Hadis-i Şerifinin açıklaması da şöyle:
Kılıç, Cihad etmeyi, harp tekniğini gösterir. İslamiyet’i yaymak, Cennete girmek için kâfirlerdeki silahların hepsini yapmak ve bunları iyi kullanmak gerekir. Düşmana karşı en yeni silahları hazırlayanlar ve onlarla dinin emrine uygun şekilde savaşanlar Cenneti kazanırlar. Cihad şekilleri devirlere göre değişir. Soğuk harp denilen savaş şekli veya kalemle Cihad, bazen silahla cihaddan daha önemli olabilir.
Dünya ve Öküzün Boynuzu
Peygamber Efendimiz, “Rabbim, benim rızkımı kılıcımın ucunda yarattı” buyurdu. Yani “Düşmanlarla Cihad eder, alınan ganimet malından payıma düşenle geçinirim” buyurdu. Orada bulunan bir köylü, “Benim dünyalığım nerededir?” dediğinde, “Dünya, öküzün boynuzu üzerindedir” buyurdu. Yani “Öküzünle tarlanı sürer, rızkını kazanırsın” buyurdu. O zaman, sapanın ipini, öküzün boynuzlarına bağlarlar idi. Boynuz bu işe de yaradığı için böyle buyurdu. Köylünün çalışıp tarlasını sürmesini işaret eyledi. Bazı kimseler bunu bilmediği için “Dünya öküzün boynuzunun üzerindeymiş” diyerek din kitapları ile alay ediyorlar.
Sevr, öküz demektir. Gökte öküz şeklinde dizilmiş yıldız kümeleri vardır. Bu Hadis-i Şerif söylendiği zaman, o burcun, güneşten, yerküresine uzatıldığı düşünülen bir doğrunun uzantısı üzerinde bulunuyordu. Dünya öküz burcundaydı. Boğa burcu da diyorlar. Âlimler, bu Hadis-i Şerifi başka türlü de açıklıyorlar. Böyle Hadis-i Şerifler çoktur. Bu bakımdan Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i Şerif tercümelerini okumak, yanlış hüküm çıkarılacağı için çok zararlı olur. Dinini öğrenmek isteyen, doğru yazılmış İlmihal kitaplarını okumalıdır.
Doğum Günü, Evlilik Yıldönümü
Doğum Gününe önem vermeyi Hıristiyanlar, Müslümanlardan öğrenip, almışlardır. Yaş günü kutlamak ibadet değil âdettir. Bu âdet Hıristiyanlardan gelmiş olsa bile, ibadet olmadığı için Müslümanların, Doğum Günü, Evlilik Yıldönümü gibi günler tertip etmesinde mahzur yoktur. Fakat Gayrı Müslimlerin ibadet olarak yaptıkları şeyleri, mesela bayramlarını kutlamak caiz olmaz.
Evlilik Yıldönümü gibi günah olmayan âdetleri taklit etmek caiz olur. Ancak faydası olmayan âdetleri almak, Batıyı körü körüne taklit etmek, onlara özenmek uygun sayılmaz.
Fenni buluşları Gayrı Müslimlerden almak ise, dinimizin emridir. Çünkü “İlim Çin’de de olsa alın”, “Hikmet, fen ve sanat, müminin kaybettiği malıdır. Nerede bulursa alsın” Hadis-i Şerifleri, Gayrı Müslimlere uymayı değil, ilmi, fenni onlarda bile olsa, arayıp bulmayı ve onlardan üstün olmaya çalışmayı bildirmektedir.
İslamiyet’te Doğum Gününü kutlamak vardır, Allahü Teâlâ’ya şükretmek olur. Mevlid Kandili, Peygamber Efendimizin Doğum Günüdür. Peygamber Efendimiz, Pazartesi günü Oruç tutardı. Sebebini sorduklarında, “Bugün dünyaya geldim. Şükür için Oruç tutuyorum” buyurdu. (Müslim, Ebu Davud, İ. Ahmed, Hak Sözün Vesikaları)
Dinimiz sadece kâfirlerin ibadet ve haram olan âdetlerini yapmayı yasaklar. Mubah olan âdetlere izin verir. Peygamber Efendimizin Papaz ayakkabısı ve Rum cübbesi giydiği muteber eserlerde bildirilmektedir. Doğum Gününe önem vermeyi Hıristiyanlar, Müslümanlardan öğrenip, almışlardır.
Mevlid, doğum zamanı demektir. Peygamber Efendimizin Doğum Günü, bütün Müslümanların Bayramıdır. Mevlid Gecesinde, Peygamber Efendimiz doğduğu için sevinenlerin günahları affedilir.
Bu gece, Peygamber Efendimiz aleyhisselamın doğum zamanlarında görülen halleri, mucizeleri okumak, dinlemek çok sevaptır. Kendisi de anlatırdı. Eshab-ı Kiram da bir yere toplanıp, okurlar ve birbirlerine anlatırlardı.
Yaş Günü kutlamak ibadet değil âdettir. Bu âdet Hıristiyanlardan gelmiş olsa bile, ibadet olmadığı için bir Müslüman’ın, Doğum Günü, Evlilik Yıldönümü, Anneler Babalar Günü gibi günler tertip etmesinde, Yılbaşlarında tebrik kartı yazmasında mahzur yoktur. Günah olmayan böyle âdetleri taklit etmek caiz olur. Ancak yaş gününde mum dikmek gibi faydası olmayan âdetleri yapmak uygun olmaz.
Peygamber Efendimiz, uzun entari giymiş, şalvar ve pantolon giymemiştir. Şalvar giymek Âdette Bid’attir. Âdette Bid’at olan şeyi yapmak günah değildir. Uçağa binmek de âdette Bid’attir, günah değildir. Bunun için âdet olan yerlerde, kâfirlerden gelmiş olsa bile, kadınların çarşaf ve erkeklerin pantolon giymeleri günah olmaz. Peygamber Efendimiz, bazen Rum, bazen Arap elbisesi giyerdi. Tirmizi’nin bildirdiği Hadis-i Şerifte, kolları dar, Rum cübbesi giyerdi. (Mevâhib-i Ledünniyye)
Hakim’in rivayet ettiği, “Bir kavme benzeyen onlardandır” Hadis-i Şerifindeki benzemek, ibadetlerde benzemektir. Kılık kıyafetle ilgili şeyler âdettir. Çirkin olmayan âdetlerde kâfirlere benzemek günah olmaz. İbadette kâfirlere benzemek bazı yerlerde mekruh, bazı yerlerde haram, bazı yerlerde küfür olur. Mesela haç takan kâfir olur. Fakat kâfir gömleği giymek, saç uzatmak günah olmaz. Çünkü bunlar âdettir.
Doğum Gününde, evlilik Yıldönümünde pasta yapılır, meşrubat, çay içilir, yemek yenebilir. Mum dikmek uygun değildir, yapmamak lazımdır.
Yaş Günü Tertip Etmek
Yaş Gününü veya Evlilik Yıl Dönümünü tebrik etmek ve hediyeleşmek âdettir, zararlı değildir. Sevgiyi artırır. Bunlar yapılırken, günah olan bir şey yapmamaya dikkat edilirse mahzuru olmaz.
Bazen çocuklara Doğum Günü için hediye alınıyor. Böyle kutlamalarda Hicri seneye göre hareket etmek de mahsur yoktur. Bu âdettir, Miladi seneye göre de olur. Peygamber Efendimizin doğumu Hicriye göre yapılıyor. Hicri seneye göre yapılması da iyidir. Yani ikisi de olur. Ama Hicri seneye göre yapmak daha iyi olur.
[İslamiyet’te, güneş yılının ayları içinde sayılı bir mübarek gün yoktur. Doğum Günü ve mübarek geceler, Hicri yıl ile kutlanır. Bütün ibadetlerde ve dini faaliyetlerde Kameri aylar esas alınır. Hac, Oruç, Kurban ve Bayram günleri Kameri aylara göre tespit edilir. Haccı Allahü Teâlâ’nın bildirdiği Zilhicce ayında yapmayıp da, Miladi bir ayda, mesela Ocak’ta yapmak, Orucu, Ramazanda değil de, Şubat’ta tutmak, dini kökten değiştirmek olur.
Kadir Gecesi, Arefe Gecesi, Ramazan Bayramı Gecesi, Kurban Bayramı Geceleri, Berat Gecesi, Mevlid Gecesi, Mirac Gecesi, Regaib Gecesi, Muharrem Gecesi, Aşûre Gecesi de Kameri aylara göre tespit edilir.
Allahü Teâlâ, kullarına çok acıdığı için, bu gecelere kıymet vermiş, bu gecelerdeki, dua ve tevbeleri kabul edeceğini bildirmiştir. Bu geceleri de başka günlere almak dini değiştirmek olur. Allahü Teâlâ, “Bu gecelerde yapılan dua ve tevbeleri kabul ederim” buyuruyor. Şimdi biri çıkıp, “Ya Rabbi, sen Mevlid Gecesini Rebiulevvel ayının onikinci gecesi yapmış idin, biz onu Nisan ayına aldık. Biz sana uymuyoruz, sen bize uy” dese, ne kadar çirkin olur.]
Valentine’s day (Sevgililer günü)
Valentine’s Day denilen Sevgililer Günü de Anneler, Babalar Günü gibi bir âdettir. Ancak günümüzde, sevgili denince gayrimeşru olan sevgi kastediliyor. Bu ise asla caiz olmaz, haram olan şey kutlanmaz. Âdette olan şey caizdir, ama o âdet dine aykırı ise kutlanmaz. Yani dinimizde nikâhsız sevgili olmaz. Aşağıdaki Hristiyan hikâyesi doğruysa, sevgililer gününü kutlamak, bir papazın gençleri buluşturmasını kutlamak ve bir papazın ölümünü anmak gibi bir şey oluyor. Hatta bayram ilan edildiğine göre, onların bayramlarını kutlamak daha tehlikelidir. Ayrıca, bu âdeti Türkler bile çıkarsa, gayrimeşru sevgiyi meşru gibi gösterme gayreti tasvip edilemez.
Saint Valentine (Sevgililer) Gününün tarihçesi:
Zulmüyle ünlü Roma İmparatoru Claudius II, büyük bir ordu kurmak ister. (M.S. 200) İmparator, erkeklerin orduya katıldıkları zaman, ailelerini ve sevgililerini düşünmekten savaşamayacaklarına inanır. Bu sebeple de gençlerin evlenmesine izin vermez. Aynı dönemlerde İmparator Claudius’a karşı çıkan ve gençleri birbirleriyle buluşturan rahip Valentine, genç âşıkların en yakın dostu olur. Bunu öğrenen İmparator, Valentine’i hapse attırır. Gardiyanın kör kızının iyileşmesine yardımcı olan papaz Valentine’in bu davranışı, İmparator Claudius’un kulağına gider. 14 Şubat günü Saint yani Papaz öldürülür. (M.S. 270)
Öldüğü gün, Saint Valentine’in iyileşmesine yardımcı olduğuna dair, gardiyanın kızına yazdığı bir not bulunur. Notta Valentine, sevgililer arasındaki sevgiden, tutkudan söz etmiştir. Bundan böyle her 14 Şubat günü, Saint Valentine’i anmak için gayrimeşru sevgililer tarafından kutlanır.
Hıristiyan Saint Valentine, gençlerin yanı sıra, çocuklar tarafından da çok sevilir. Bir bahaneyle mahkûm edilir. Mahkûmiyeti süresince, çocuklar çiçek demetleriyle beraber yazdıkları notları her gün Cezaevi demirlerine asarlar. 14 Şubat’ta Valentine, ölüme mahkûm edilir. Ölümünden sonra her yıl 14 Şubat’ta insanlar sevgililerine çiçek ve çikolata ile sevgi mesajları iletirler.
Çeşitli ülkelerdeki tarihçiler ise, 14 Şubat’ın sadece sevgililere mal edilmesine karşıdır. 5. asırda yaşamış bir rahip olan Saint Valentine’in bu günü bir bayram günü ilan ettiğini açıklarlar.
“Valentine, Hıristiyanlığa göre bir Roma Azizidir. M.S. 269 yıllarında öldürüldüğü sanılmaktadır. Aşıkların Azizi olarak da bilinir. Valentine, her yıl 14 Şubat günü anılır, zamanla bu gün Sevgililer Gününe dönüşmüştür.” (Oxford Dictionary of English)
Bid’at, Âdette Bid’at ne demek?
Bid’at, sonradan çıkarılan şey demektir. Sonradan çıkan şeyler ya Âdette veya İbadette olur. Âdette Bid’at, sevap beklenilmeden, dünya menfaati için yapılan şeylerdir. Âdette Bid’at, bir ibadeti bozmazsa veya dinin yasak ettiği bir şey değilse günah olmaz.
Âdette olan Bid’at, uçağa binmek, ceket giymek, çay ve kahve içmek, analar babalar günü tertip etmek gibi dinin yasak etmediği bir şey ise, günah değildir. İbni Âbidin hazretleri, “Yemek, içmek ve giyinmek gibi âdetlerde, değişik şekillerden çirkin, zararlı olanlarını kâfirlere benzemek niyetiyle yapmak tahrimen mekruhtur. Zararlı olmayanları, onlara benzemeye özenmeden yapmak, kullanmak mekruh olmaz. Resulullah Efendimiz, Papaz ayakkabısı giymiştir” buyurdu. (Redd-ül Muhtar)
Peygamber Efendimiz kolları dar Rum cübbesi de giymiştir. (Tirmizi, Mevahib)
Resulullah Efendimizin ibadet olarak yaptığı, Ezan okumak, cemaatle Namaz kılmak gibi Dinimizin Şiârı olan Sünnetlere Sünnet-i Hüda denir. İbadet olarak değil, âdet olarak yaptığı şeylere ise, Sünnet-i Zâide denir. Bina yapmakta, yiyip içmekte, elbisede, yaptığı ve kullandığı şeyler böyledir. Bunları yapmamak ve Âdette Bid’at olan, yani sonradan ortaya çıkan yenilikleri yapmak günah olmaz. (Hadika)
İbadette Bid’at, Peygamber Efendimiz ve Dört Halife zamanında bulunmayıp da, dinde, sonradan meydana çıkarılan, uydurulan inanışlara, sözlere, işlere, şekillere ve âdetlere denir. İbadetlere Bid’at karıştırmak büyük günahtır.
Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
”Her bid’at sapıklıktır ve her sapık da Cehennemdedir.” [İbni Asakir]
İbadete Bid’at karıştırmak, Allahü Teâlânın bildirdiği dinde noksanlık bulmak, koyduğu hükümleri beğenmemek, dini değiştirmek olur. İslam Âlimleri, Bid’ati, Bid’at-i Hasene ve Bid’at-i Seyyie diye ikiye ayırmışlar, mektep, kitap gibi sonradan yapılan şeylere Bid’at-i Hasene demişlerdir. Hadika’da, “Böyle bir Bid’at, bir ibadetin yapılmasına yardımcı olduğu için, dinimiz izin verir” buyuruldu. İmam-ı Rabbani hazretleri ise, dinin izin verdiği böyle faydalı şeylere, Bid’at kelimesini bulaştırmamak ve bunlara Sünnet-i Hasene [iyi iş] demek gerektiğini bildirir. Sünnet, burada yol, iş demektir. Yolun, işin iyisi de, kötüsü de olur. Hadis-i Şerifte, Sünnet-i Hasene [iyi çığır] açanlar övülmekte, Sünnet-i Seyyie [kötü çığır] açanlar ise kötülenmektedir. (Müslim)
Kâfirlerin ibadet olarak yaptıkları şeyleri Müslümanların yapması caiz olmaz. Mesela Papazlar, ibadet için Zünnar kuşanır, Haç takar. Müslümanların, böyle yapması küfür olur.
Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)