İslam'da amellerin ardındaki niyetler, tıpkı bir pusula gibi yönümüzü tayin eder. Cennet ve cehennem için yapılan eylemler, belki de birer durak noktasıdır. Asıl hedefimiz ise, Allah'ın rızasını kazanmak için erdem yolunda ilerlemektir.
Erdemler, birer madalya gibi göğsümüzde taşımak için değil, Allah'ın rızasına ulaşmak için kullandığımız araçlardır. Gerçek bir mümin için en yüce amaç, erdemleri birer emanet gibi taşıyarak, Allah'ın rızasını kazanmaktır.
Bu yolda, erdemlere sahip olmak bir amaç değil, bir sonuç olmalıdır. Tıpkı bir meyvenin ağacın doğal bir sonucu olması gibi, erdemler de Allah'a teslimiyetin ve samimiyetin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkar.
Unutmayalım ki, erdemlerimiz ne kadar çok olursa olsun, samimiyetsiz ve riyakar bir kalple yapılırsa hiçbir anlamı yoktur. Önemli olan, erdemleri birer gösteriş aracı olarak değil, Allah'a olan sevgimizin ve teslimiyetimizin göstergesi olarak kullanmaktır.
Bu yolda ilerlerken, nefsimizin ve şeytanın tuzaklarına karşı dikkatli olmalıyız. Gurur ve kibir gibi duygular, erdemlerimizi lekeleyecek ve bizi Allah'tan uzaklaştıracak unsurlardır.
Erdem yolunda ilerlemek kolay bir yol değildir. Sabır, azim ve fedakarlık gerektirir. Fakat bu yolda attığımız her adım, bizi Allah'a bir adım daha yaklaştırır ve kalbimize huzur ve mutluluk getirir.
Unutmayalım ki, Allah'ın rızası için yapılan her emek, ne kadar küçük olursa olsun, sonsuz bir karşılık vaat eder.