Bir Sümer atasözü, asırlar boyu güncelliğini koruyarak bugüne kadar gelmiş: "Kasapların tartışmasında koyunların taraf tutması, koyunların kaderini değiştirmez." Bu özlü söz, toplumsal ilişkilerde sıkça karşılaşılan bir gerçeği dile getiriyor: Güçlüler arasındaki çekişmelerde, zayıfların taraf değiştirmesi boşuna bir çaba.
Koyunlar, kendi kaderlerini belirleyemeyecek kadar savunmasız ve güçsüzdürler. Hangi kasabın hangi yöntemi kullanacağına, hangi eti keseceğine dair hiçbir söz hakları yoktur. Tarafların seçilmesi, belki duygusal bir teselli sağlar, belki bir umut ışığı yakar, ancak sonuç değişmez. Koyunlar, hangi kasabı seçerlerse seçsinler, kesilmekten kurtulamazlar.
Bu atasözü, yalnızca güç dengesizliğine dikkat çekmekle kalmıyor, aynı zamanda sorumluluk duygusunu da pekiştiriyor. Koyunların gerçek derdi, kasapların kiminle çekiştiği değil, kendi kurtuluşlarını nasıl sağlayacaklarıdır. Bir araya gelmek, güçlerini birleştirmek ve ortak bir mücadele vermek, belki de kaderlerini değiştirebilecek tek şanslarıdır.
Toplumsal hayatta da benzer durumlarla karşılaşıyoruz. Farklı siyasi görüşler, ideolojiler veya çıkar grupları arasındaki çatışmalarda, sıradan insanlar taraf seçmeye eğilimlidirler. Hangi tarafın "doğru" olduğuna dair tutkulu tartışmalar yapılır, dostluklar ve ilişkiler zedelenir. Ancak unutulmaması gereken şey, bu çekişmelerin asıl mağdurlarının, taraf tutan sıradan insanlar olduğudur.
Koyunların hikayesi, bize önemli bir ders veriyor: Güçlüler arasındaki kavgalarda taraf olmak, kendi derdimize derman bulmak değildir. Asıl mesele, bir araya gelerek kendi kaderimizi çizmek için mücadele etmektir. Tıpkı atasözümüzün dediği gibi, "Koyunların taraf tutması, kaderlerini değiştirmez."
Birlikte, güçlü olmanın ve haklarımızı savunmanın yolunu bulmalıyız. Unutmayalım ki, gerçek değişim ancak toplu bir çaba ve dayanışma ile mümkün olur.