Hamas ve askeri gücü Kassam, tartışmasız bir şekilde ehl-i imanın gönlünde İslam’ın yiğitleridirler. Asr-ı Saadet Müslümanlarına benzerliklerini canlarıyla mallarıyla çocuklarıyla bütün dünyaya gösterdiler. Biz onların kahramanlıkları karşısında İslamî yaşantımızdan utanmaya başladık. Hamas, “Hereketu’l-Mukavametu’l-İslâmiyye” (İslâmî Direniş Hareketi) ifadesinin kısaltmasıdır. Filistin halkının çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş “Filistin Parlamentosunda da çoğunluğu elinde tutan İslami bir teşkilattır. Askeri kanadı da Kassam Tugayları” adıyla bilinmektedir. Bir devlet için gerekli olan siyasi, askeri, sosyal ve kurumsal bütün örgütlerini tamamlamış ancak dünya tarafından devlet olarak tanımadığı için paramiliter (yarı askeri) sayılmaktadır.
7 ekim'den beri İsrail'in Gazze'de uyguladığı soykırım ve vahşet karşısındaki direnişleri sahabeyi andıran kahramanlıklarıyla Hamas’ı ve Gazzelileri daha yakından ve gerçekçi olarak tanımış olduk. İsrail'e karşı destan yazan bu kahraman teşkilat, halklarıyla aynı durumu yaşayarak geldiler, her türlü çileye ve acılara rağmen asla yılmadılar, direnişleri ve ümitleri kırılmadı. En son Hamas liderlerinden İsmail Haniye'nin üç oğlu ve 2 torunun İsrail saldırısında şehit edilince bu teşkilatın lider kadrosunda da hiçbir ayrıcalık bulunmadığı, halkalarıyla aynı hayatı yaşadıkları bir kez daha anlaşılmış oldu. İsrail saldırısında şehit düşen çocuklarıyla ilgili olarak, “Oğullarımın kanı Gazze’deki şehit halkımızın kanından daha kıymetli değildir." sözleri, Hz. Ali, Hz. Ömer yahut sahabe-i kiramdan başka birine ait değil, Hamas liderlerinden İsmail Haniye'ye aittir. Sanki o mübareklerle bir arada yaşamış, sanki onlardan eğitim almıştır.
Şüphesiz ki biz sahabeleri göremedik onların hayat hikâyelerini Kur'an'a ve sünnete bağlılıklarını Hz. Peygambere olan düşkünlüklerini siyer ve tarihten öğreniyoruz ancak Hamas ve Gazeliler sahabeleri müşahhas olarak bizlere gösterdiler; yaşadıklarıyla sabır ve kahramanlıklarıyla, ne olursa olsun Kur'an'a sünnete bağlılıklarıyla sahabeleri gözümüzün önüne getirdiler, onları gözlerimizle görmüş gibi olduk. Gazzelilerin sıkça tekrar ettiği "Hasbunallâh ve ni’me’l-vekîl" (Allah bize yeter, o ne güzel vekildir) kutsi cümlesini sahabelerin çok söylediğini biliyorduk. Bir de Bediüzzaman'ın da bu kutsi cümleyi çok tekrar ettiğini eserlerinde görmüştük.
7 aydır İsrail'in en son teknoloji ile üretilen uçakları, tankları, bombaları silah ve mühimmatlarıyla, Amerika başta olmak üzere dünyanın en güçlü ülkelerinin yardım ve desteği ile bebek, çocuk, kadın ve savunmasız insanlara ölüm kustuğu canavarca saldırılarına Kassam'ın kahramanca direnişi her türlü takdirin üstündedir. Üçbin kişilik donanımlı müşrik ordusuna karşı üçyüz kişiyle savaşan sahabe ordusunun Bedir gazvesindeki başarısına benzer bir başarı göstermişlerdir. Üstelik uçakları, tankları, güçlü silahları, savunma sistemleri yoktur. Enkaz arasından çıkıp Yahudi ordusunu tanklarıyla birlikte havaya uçurup yok ediyorlardı. "Ve mâ remeyte iz remeyte velâkinnellâhe remâ" (attığın zaman sen atmadın fakat Allah attı!) (Enfal, 17.) ayetini yaşıyorlardı.
Bu kahramanlar, cesaret şecaat kararlılık sabır gibi en üstün erdemleriyle bütün dünyayı titrettiler, bütün insanları hayrete düşürdüler, onları küçümseyenleri pişman ettirdiler, aciz bıraktılar. Ayrıca, açlık, ilaçsızlık, susuzluk ve her türlü hayati imkânsızlıklara, Müslüman ülkeler başta olmak üzere bütün dünya halkları tarafından zalim İsrail'in insafsız pençelerine terk edilerek yalnız bırakılmış olmalarına rağmen cesaretle, boyun bükmeyen tutumlarıyla çok çok önemli bir şey daha yaptılar: bütün yalancıları bütün sahtekârlıkları ifşa ettiler. Dünyayı ele geçirmiş olan süper güçlerin insan hakları, hayvan hakları, çocuk hakları gibi söylemleri ve teşkilatlarının koca yalanlar ve palavralar olduğunu, demokrasi dedikleri şeyin sadece güçlülerin üstünlüğünden ibaret bulunduğunu ortaya çıkardılar. Dünyada insanlığın bulunmadığını her yerde vahşetin hüküm sürdüğünü gösterdiler. İslam’ın izzetini, sempatisini, gerçek mahiyetini bütün dünya halklarının dikkatine sundular. Gerçek şehitliği yaşadılar, şehadetleriyle Allah’ın dinine şahitlik ettiler, dikkatleri ve yönelişleri din-i Mübin-i İslam’a çevirmeyi başardılar. Müslümanlardan değil de gayr-ı Müslümlerde İslam’a meyil artışa geçti, elhamdülillah.