İsrail, imanda, ibadette, izzet ve cesarette Asr-ı Saadet Müslümanlarına benzeyen Gazzelileri bebek, çocuk, kadın, yaşlı demeden öldürüyor; evleri, hastaneleri, mabetleri, okulları, hülasa tüm binaları yıkıyor, Gazze'yi bütünüyle yok etmeye çalışıyor. Lanet olasıca İsrail kutsal ay Ramazan, bayram dinlemeden gözü dönmüş acımasız bir canavar olarak katliam yapmayı sürdürdü. Öte yandan İslam âlemindeki ölüm sessizliği, umursamazlık, duyarsızlık, korkaklık ve Gazzelileri gözden çıkarma tutumu da aynen devam etti.
Çocukları şehit edilen annelerin feryatları, anneleri şehit edilen çocukların çığlıkları arşa yükselirken diğer Müslüman coğrafyada bayram havası hâkim oldu, piknik ve mesire alanları, tatil ve turistik beldeler hıncahınç doldu taştı, Gazze, bayram neşesine kapılanların umurunda olmadı. Hiçbir şey yokmuş gibi bir tutum içinde kimse eğlencesinden, her zamanki bayram etkinliğinden taviz vermedi. Eğlence düşkünlerinde İslam kardeşliği zayıflamış hatta hayatlarından çıkarılmış görünüyor. Ancak ne acıdır ki dindar görünen kesimde de çoğunluk itibariyle farklı bir durum gözükmüyor, duyarsızlık had safhada. Öyle ya, Gazze’de çocuklar açlıktan, yaralılar ilaçsızlıktan ölürken, orada Müslümanlar aç, susuz, sefil bir kıtlık içinde can çekişirken, yüklü paralar harcayarak Mekke’yi dolduran umrecilere ne demeli? Bilinmelidir ki, Müslüman kardeşlerinin dertlerine çare olmak için “lebbeyk!” demeyenlerin Kâbe’de “lebbeyk!” demeleri makbul değildir, beyhudedir.. Yıllardır Mekke ve Medine’yi ele geçirmiş ve Haremeyn-i Şerifeyn’e hizmet etmekle övünen ama çıkarları için bu kutsal beldeleri sömüren Suûd yönetiminin İsrail destekçisi tutumuna alkış tutan sözde âlimleri, Ka’be imamları acaba şu ayeti okumuyorlar mı? “Hacılara su verme hizmetini ve Mescid-i Harâm’ın imar ve bakım işini üstlenen kimseyi, Allah’a ve âhiret gününe inanıp Allah yolunda cihad eden kimseyle bir mi tutuyorsunuz? Bunlar Allah katında bir değildirler. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.” (Tevbe, 19.) İslam âleminin utanç verici, dövünmek gerektiren bu duyarsız vaziyete gelmesi kahredicidir.
Müslümanların genelinin hal ve tavırları, İslam ahlakıyla, İslam inancıyla asla bağdaşmıyor. Hani, "Müslümanların derdi ile dertlenmeyen bizden değildir", "komşusu açken tok yatan bizden değildir", "Bir kimse kendi için istediğini Müslüman kardeşi için de istemedikçe gerçek mümin olmaz.” buyuran Peygamber (asv)'a bağlılık? "Bütün Müslümanları bir vücudun azâları gibi gören" ümmet bilinci nerede? Resulullah’ın (asv) “bizden değildir!” tehdidine maruz olan sınıfa girmek için birçok Müslüman var gücüyle uğraş veriyor.
Her halleriyle sahabelere benzeyen Gazzeli Müslümanları tamamen dünyadan kazımak için bütün gücünü harcayan İsrail'in hiçbir ürününü boykot etmeyen, iftarda sahurda ve bayramda İsrail ürünleri kullanan, İsrail ve destekçilerine para kazandırmaktan çekinmeyen insanları görmek İsrail kadar kahredicidir. Bu durumda olup mümin olduklarını iddia edenler kendilerini sorgulamalıdırlar.
Eğer iki milyarlık Müslüman ümmet, İsrail’den korkuyorsa, Yüce Allah bu korkaklarla ilgili olarak şöyle buyuruyor: “Verdikleri sözü bozan, Peygamber'i (yurdundan) çıkarmaya kalkışan ve ilk önce size karşı saldırıya başlamış olan bir kavme karşı savaşmayacak mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer mümin iseniz, bilin ki, Allah, kendisinden korkmanıza daha lâyıktır.” (Tevbe, 13.)
İnsan, insanlık fıtratı gereği hanesiyle ve yakınlarıyla sevinçte ve kederde alakadar olduğu gibi ülkesiyle, İslam ümmetiyle, hatta bütün dünyadaki insanlarla da elemde ve sevinçte alakalıdır. Çok uzaklardaki acıklı bir olay, insanın içindeki merhametin sevkiyle yüreğini derinden sarsar. "İnsan, mahiyet-i camiiyeti (Pek çok hususiyeti bünyesinde barındıran kapsamlı yapısı) itibariyle mevcudatın hemen ekserisiyle alakadardır." (Lemalar) diyen Bediüzzaman, bu gerçeğe dikkat çekmiştir.
Evet, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan Samed isminin sahibi Allah, insanları birbirlerine ve kâinata muhtaç kılmıştır. İnsan, kalbindeki akılalmaz donanım nedeniyle Hem emelleriyle, hem elemleriyle birbirlerine ve bütün kâinata bağlıdır. Bir çiçeğe meftun olduğu gibi, bir baharı da ister. Küçük bir canlının acısını ta yüreğinde hisseder, kederlenir. Her olaydan ve canlı-cansız her varlıktan etkilenir. İnsanın kalbindeki sevgi ve şefkat, elem ve kederi de doğurur. Merhametsiz durum ve tutumlar ile sevgi beslediklerinden ayrılık elem ve kedere sebep olur.
Gazze soykırımında kardeşlerimizin maruz kaldığı yürek dağlayan, tahammülü zor olaylar karşısında insan fıtratında mündemiç olan alakadarlığı ne yazık ki göremiyoruz. İlgisizlik, duyarsızlık ve vicdansızlık, insanlığın bittiğini, fıtratının da bozulduğunu gösteriyor. İnsan artık değil dünyadaki diğer hemcinsleriyle, komşusuyla bile alakadar olmuyor. Alakadarlığı sağlayan kalpteki sevgi ve merhamet olduğuna göre, Gazze’ye olan ilgisizlikten anlaşılıyor ki kalplerde sevgi ve merhamet de kalmamış, onun için elem hissetmiyor, acımasız bir tutum içine giriyorlar. Kahreden duyarsızlıktan Allah’a sığınmalı ve “Allah bizi ıslah etsin.” diye dua etmeliyiz.