‘BİR SOYKIRIMIN ANATOMİSİ’

 

 

Başlık, İsrail, İşgal altındaki Batı Şeria ve Gazze'deki insan hakları durumuyla ilgili Özel Raportör Francesca Albanese’ nin, hazırladığı raporun adı.

Ne yazık ki ve beklendiği gibi İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırganlığı BM’ nin ateşkes kararına rağmen devam ediyor. İsrail’in eylemlerini ve soykırım suçlarını araştırmakla görevlendirilmiş kişilere yönelik de baskı uygulayan İsrail, İşgal altındaki Batı Şeria ve Gazze'deki insan hakları durumuyla ilgili Özel Raportör Francesca Albanese’ yi de tehdit etmiş.

Albanese, yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze'deki soykırım eylemleriyle ilgili bir rapor hazırladığı süre boyunca tehdit edildiğini belirtiyor.

“Albanese’nin "Bir Soykırımın Anatomisi" başlıklı raporu salı günü BM İnsan Hakları Konseyi'ne sunuldu. İsrail raporu "tamamen reddettiğini" söyledi.Görevi sırasında tehdit alıp almadığı sorulduğunda Albanese, "Evet, tehditler alıyorum. Şimdiye kadar ekstra önlemler almayı gerektirecek bir şey olmadı. Baskı mı? Evet, ama bu benim bağlılığımı ya da çalışmalarımın sonuçlarını değiştirmiyor."” https://ydh.com.tr/d/19003/bm-uzmani-tehditler-aldim

Raporun tamamı okunduğunda; soykırımın gerçekleştiği yönünde yeterince kanıta ulaşıldığı, bizzat raportör tarafından rapora geçilmiş. Zaten raporun başlığı olmuş. Böylelikle BM’ nin de İsrail’in bir soykırım gerçekleştirmiş olduğu gerçeği uluslararası arenada teyit edilmiş oldu.

Bir yandan İsrail saldırganlığı, hiçbir karar ve kuralı dikkate almadan devam ederken, öte yandan başta ABD ve Britanya olmak üzere şer cephesi de askeri, siyasi ve uluslararsı arenalarda, İsrail’i kurtarma hedefi doğrultusunda siyonizme/Siyonistlere hizmet etmeye devam etmekte.

“İSRAİLLE TİCARETİ KES”

Sadece bu cümleyi anlamak ve bu talebi gerçekleştirmekle en minimum düzeyde haysiyetli davranmış olmak mümkün. Sadece bunu yaparak yani yapılan bir yanlışı yapmaya devam etmeyerek, işlenmekte olan soykırım gibi bir insanlık suçuna ortak olmaktan vazgeçmek mümkün.

Kendisi de soykırımcı olan ABD ve Batının yanı sıra soykırıma esas desteği sağlayanlar ise bu cenahtan olmayan, hatta Müslüman ülke olarak bilinen ülkeler. Bu destek sayesinde soykırımcı İsrail, aç kalmadan, barutsuz gıdasız kalmadan, yakıtsız kalmadan aç bırakarak soykırımı sürdürebilme imkanına kavuşmuş oluyor. Ne yazık ki artan tepkilere rağmen bu tedarikçiler, inatla bu suça ortak olmayı sürdürmekteler. Ancak buna yönelik de dünyada yükselen bir ses var ve bu ses giderek daha da organize oluyor. Türkiye’ de ise bu sesin etkili sloganı ‘İsraille ticareti kes’ oldu. Bu slogan altında birçok ilde basın açıklamaları yapıldı. Toplumu en çok üzen ise bu tedarikte MÜSİAD’ ın başat rol oynaması ve geri adım atmaması oldu.

*

Şimdiye kadar gelinen aşamada sağlıklı ve sürekli bir ateşkese ulaşılmamış olmadığı gibi, bu şekilde devam etmesinin de bir yararının olmayacağı görülmekte. Bu bakımdan İsrail’ i kurtarma adına adımlar atılmakta. Bunlardan ilki BM’ nin ateşkes kararını ABD’ nin ilk kez veto etmemesi ve çekimser kalmasıydı. Dünya genelinde protestoların artmasını da buna eklemek mümkün. Mesela Danimarka’ da akşamdan sabaha kadar devam eden bir protesto yapıldı Gazze soykırımı dursun diye.

Yine İngiltere'de muhalefetteki milletvekillerinin, hükümete Siyonist rejime silah sevkiyatına son vermesi yönünde çağrıda bulunmasını da bu gelişmelere ekleyebiliriz. ABD Dışişleri görevlisinin istifası da öyle. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün ancak İsrail’i ve ABD’ yi durdurmaya yetmiyor. Çünkü onların hurma ağaçlarını kesenlere inat onlara hurma gönderen münafıklık devam ediyor ve esas İsrail’ i durdurabilecek olan tedariğin kesilmesine bu münafıklar izin vermiyor.

Bu yöndeki gelişmelerden biri de İsrail içinde hem halkın artan tepkileri ve talepleri hem de yönetim içinde oluşmuş çatlağın daha görünür hale gelmesi. Mesela iktidarın, muhalefeti darbe yapmakla suçlaması. Bu iç tartışma ve karşılıklı suçlamalar sadece esirlerle de ilgili/sınırlı değil; savaşın çıkmaza girmesi, ekonomik kayıplar ve tehcirle de ilgili. Zira İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nün, kuzey ve güney yerleşimlerinden yaklaşık 253 bin İsraillinin tahliye edildiğini ve bunun İsrail ekonomisi ve toplumu üzerinde bir yük oluşturduğu yönündeki açıklamaları bunun göstergesi.

 

SAVAŞIN GENİŞLEME POTANSİYELİ VAR

 

Sahada gidişatın nereye doğru ilerleyeceği, muhtemelen Ramazan sonrası daha da netleşecektir. Zira direnişin tüm cepheleri yeni durumlara hazırlıklı. Ensarullah’ın, operasyonlarını Kızıldeniz ve Arap Denizi’nden Hint Okyanusu'na kadar İsrail bağlantılı gemilere yönelik genişlettiğini duyurması ve bu bahane ile önceden altyapısı hazırlanmış ve bazı unsurlar yerleştirilmiş Yemen'in Sokotra adasına ABD, İngiltere ve İsrail askeri unsurlarının yerleştirilmesi ve bunun duyurulması dikkatleri buraya çevirmiş durumda.

Stratejik anlamda hedeflerine ulaşamayarak savaşı kaybetmiş ve tarih önünde soykırımcılığı tescillenmiş olan İsrail’in, tüm kaybettiklerini geri alabilmesinin yolu tamamen kapanmıştır. Boş bir inatla savaşı sürdürmek de ona, göreceli bir meşruiyet/mağduriyet sağlayan antisemitizm ve Holokost gibi söylemler/algılar üzerinden oluşturulmuş, 7 Ekim Devrimi ile birlikte bir daha geri dönmemek üzere sonlanmış konumunu geri getirmeyecektir. Ancak yine de hem Lübnan ile kapsamlı bir savaşı ve hem de Refah’ ta soykırımı sürdürme niyetinden vazgeçmiş değil.

Kısacası yeni konumlanmalar ve yeni noktalar, alanlar eklenmiş olsa da ve BM’ ye aldırtılan sözüm ona ateşkesle konjonktürel bir manevra ve düşünmek, hazırlanmak, yeni bir adım atmak için zaman kazanma arayışlarına girişilmiş olsa da çözüme de, savaşın yeni bir evreye girmesi ve yayılmasına da aynı uzaklıkta olduğumuzu söylemek mümkün.