KURTULUŞU HAK ETMEK

Toplumların uğradıkları işgallerden kurtulması, kendi inisiyatifine bağlıdır. İşgalcilerin güdümüne girmeden, nesi var nesi yoksa ortaya koyup şehrini ve neslini kurtarma niyeti, kurtuluşun en birinci şartıdır.

1920'de Urfa’nın kurtuluşu da bu iradenin ortaya konmasıyla başlamıştır. Kurtuluş iradesi ortaya konmadan, kurtuluş hak edilmez.

Nitekim Onikilerin gösterdiği birlik ve iradenin önünde, düşman ve düşmanın işbirlikçileri duramamıştır. Çeşitli kesimlerin “Karşı koymayalım, yapamayız” demesine rağmen başta Büyük Hacı Mustafa Hacıkâmiloğlu ve arkadaşları olmak üzere şehrin her babayiğit evladı, kurtuluş için canını ortaya koymuş ve neticede (İlahi takdirle) hak edilen kurtuluş gerçekleşmiştir.

Bir toplum, yanlışa karşı iradesini ortaya koymadıkça kurtuluş vaki olmaz. Söz konusu yanlış, kimi zaman mütecaviz bir işgal olurken, kimi zaman da liyakatsizlerin ısrarla baş olmaya devam etmek istemesiyle kendini gösterir.

İkisi arasında şiddet bakımından çok büyük fark olsa da, netice itibarıyla her ikisinin de “Kurtuluşu gerektirmesi” açısından ortak yön vardır. Her ikisinde de milletin yanlışa dur deme eylemi, gerek şarttır. 

“Ben ne yapabilirim ki?” Demek yerine, üzerine düşen adımı atıp sonucu İlahi takdire bırakmak mecburiyeti vardır. Kişinin ya da toplumun elindeki imkanı görmezden gelmesi durumunda kurtuluşu hak etmediği sonucu çıkar. 

Göz göre göre şehri heba edilen bir toplumun yapması gerekenler, zamanın şartlarına göre değişkenlik gösterebilir. Ancak hiç bir zaman yok olmaz. 

Bir şehrin kurtuluşa olan ihtiyacının dışa vurumu için illa işgale uğramasına gerek yoktur.

—Emaneti, emin olmayan ellere düşmüşse,

—Kaynakları, toplum menfaatinden ziyade şahsi menfaatlere amade edilmişse,

—Ehliyet ve liyakatin yerini, düşük profilli zevat almışsa,

—Bilginin yerini, cehalet almışsa,

Kısacası, 

—Ayaklar baş olmuşsa,

İşte orada kurtuluş gereksinimi tavan yapmıştır. Böyle bir durumda herkesin üzerine düşeni, meşru imkanlarla ortaya koyma mecburiyeti vardır.

Her bireyin üzerine düşeni yapması halinde, kurtuluş ve felaha erme hak edilmiş olacaktır.

Tarihte her yanlışa dur demiş bir milletin evlatları olarak, nahaklara karşı sesimizle, sözümüzle, oyumuzla ve duruşumuzla karşı koyabilecek basirete sahip olduğumuz gerçeğini görmezden gelemeyiz.

Yapacağımız atılım, sadece millete değil, başta vatana hizmettir. Hatta kötülüklere saplananlara da fayda sağlayacaktır. Onları bertaraf ederek, daha aşağı düşmekten ve içler acısı hallerinden memnun olmaktan alıkoyacağımız için onlara da büyük bir iyilik yapmış olacağız. (Üstelik kendi yakınlarının bile yapmadığı bir iyilik)

Her suistimalden kurtuluş için tıpkı tarihteki atalarımız gibi üzerimize düşeni yapanlardan ve kurtuluşu hak edenlerden olmamız dileğiyle...

İyi okumalar.