Muhterem Kardeşlerim…
Zaman zaman yazdığımız bazı yazılarımızı tekrar tekrar yazarak, hatta biraz daha genişleterek sizlere sunarken, yetkili ve ilgililerin de tekrar tekrar dikkatlerine sunalım istiyoruz.
Bu yazımız da, Enbiyalar ve Evliyalar şehri Şanlıurfa’mızın çok değerli idarecilerine açık çağrımız olsun.
Yazımızın başlığında da belirttiğimiz gibi; Ahde Vefa dindendir.
Vefa demek, gerek hayatta iken ve gerekse öldükten sonra sevgi ve ilgiyi devam ettirmek demektir. Ölen bir kimseye az bir vefa göstermek, hayatta yapılan çok iyiliklerden daha makbuldür. Çünkü insan, hayattaki arkadaşına bir iyilik edince, belki bir karşılık bekleyebilir. Öldükten sonra yapılacak iyiliğe riya karışması zor olur. Ölüler için dua ve istiğfar edilir. Yapılan iyiliklerin sevabı bağışlanır.
Efendim;
Enbiyalar (Peygamberler), Evliyalar şehri Şanlıurfa’mızın çok değerli idarecilerine açık çağrıda bulunalım. İlimize, ülkemize, insanlarımıza hizmet eden değerlerimize sağlıklarında sahip çıkalım, öldüklerinde de, ölmüş olanların da isimlerini uygun tesislere vererek yaşatalım ve her fırsatta anılmalarına, örnek alınmalarına, ruhlarına birer Fatiha okunmasına vesile olalım efendim…
Değerlerimizin isimlerini bari öldükten sonra vefalı davranarak isimlerine uygun tesislere, parklara, caddelere (24 metre yol, 35 metre yol, İkinci 35 m yol gibi isimleri vermekten daha iyi olur…) verelim ve o şahısla ilgili bir tabela asarak biyografisini de ekleyelim, tanımayanlar da tanısın.
Buradan; gazetede, internet sitelerinde, şahsıma ait https://www.facebook.com/muslum.abaci.1 ve https://twitter.com/muslumabaci ile https://twitter.com/AbaciMuslum sosyal medyada ve en önemlisi de köşe yazılarımızın yüzlerce ülkede yüzbinlerce kişi tarafından okunduğu, bu yazımızla Enbiyalar (Peygamberler), Evliyalar şehri Şanlıurfa’mızın çok değerli idarecilerinden dünyanın ilk üniversitesi ünvanına sahip Harran Üniversitemizin Rektörü Prof. Dr. Mehmet Tahir Güllüoğlu’na, Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanımız Av. Zeynel Abidin Beyazgül’e, Karaköprü ilçemizin Belediye Başkanı Metin Baydilli’ye, Haliliye ilçemizin Belediye Başkanı Mehmet Canpolat’a, Eyyubiye Belediye Başkanımız Mehmet Kuş’a, velhasılı vefalı olan İdarecilerimize ve Belediye Başkanlarımıza da açık bir çağrımız olsun.
Efendim;
Vefasızlık illeti hemen herkesi sarmış herhalde. Çünkü ‘Ahde Vefa’ kalmamış. Unutulmayalım ki; ahde vefa dindendir.
Bir yıla yakın süreden beri zaman zaman ‘Ahde Vefa’ başlıklı köşe yazımızla hatırlatmaya çalışıyoruz. Ancak Siverekliler kadar vefalı olamadık. Merhum Şeyh Eyyüp Cenap Gülpınar’ın ismi, bir spor tesisine, bir süre önce de Karaköprü’de muhteşem bir parka verilerek yaşatılmaya çalışıldı. Yine geçmiş yıllardan beri Haliliye ilçe merkezinde sade bir parka merhum Abdurrahman Buluntu (Buluntu Hoca) ismi verilmiş.
Ancak çok daha iyi tesislere yine verilebilirse çok daha iyi olur diye düşünüyoruz. Birde pandemi döneminin ilk günlerinde coronaya yakalanarak vefat eden İbrahim Toru kardeşimizin ismi hemen defin sonrasında Eyyübiye Belediyesi tarafından yapılan açıklamayla bir parka verildi. Geçtiğimiz aylarda Haliliye Belediyesi tarafından da Devteşti’nde yaptırılan Spor ve Yaşam Merkezine merhum Eyyüp Cenap Gülpınar ismi, Sırrın bölgesi Sulama Kanalı yakınlarında inşa ettirilen Kültür Merkezine de ünlü türkücü İbrahim Tatlıses ismi verildi. Yine değerli siyasetçilerimizden; 3 Kasım 1969 - 26 Mart 1971 tarihleri arasında Türkiye Turizm ve Tanıtma Bakanı, 21 Temmuz 1977 - 5 Ocak 1978 tarihleri arasında Adalet Bakanı, 20 Kasım 1991 - 25 Haziran 1993 tarihleri arasında Tarım ve Köyişleri Bakanı, 5 Ekim 1995 - 30 Ekim 1995 tarihleri arasında Başbakan Yardımcısı olarak görev yapmış olan Necmeddin Cevheri amcamızın da ismi Karaköprü’de muhteşem bir Kültür Merkezine verildi.
Ben öncelikle Siverek, Eyyübiye, Haliliye ve Karaköprü Belediyelerimizi ve destek olanları kutluyorum, Allahu Teâlâ razı olsun… Ancak isimleri yaşatılacak kimseleri kafamıza göre değil, hizmetlerine ve yaşantılarına göre, memleketimize layık olup olmadığına göre belirleyip vermeliyiz. Zira daha nice değerlerimiz var.
Hocaların Hocası merhum Mehmet Salih Önen amcanın (Allahu Teâlâ rahmet eylesin), merhum Mustafa Kuş (Eyyubiye Belediye Başkanı olan oğlu belki dedikodu edilmesin diye gereğini yapmaktan çekiniyorsa da Belediye Encümeni arkadaşlar gerekli özeni göstermeli diye düşünüyorum), merhum molla Sabri Yazar, merhum Hüseyin Kırcalı ağabeyimizin (Allahu Teâlâ rahmet eylesin) isimleri de adlarına layık uygun yerlere verilip yaşatılmasında ne gariplik, yanlışlık olabilir ki, yoksa çok mu zor?
Değerlerimizin isimlerini bari öldükten sonra vefalı davranarak, isimlerine uygun tesislere, parklara, caddelere (24 metre yol, 35 metre yol, İkinci 35 m yol gibi isimleri vermekten daha iyi olur…) verelim ve o şahısla ilgili bir tabela asarak biyografisini de ekleyelim, tanımayanlar da tanısın.
İnanın hiçte zor değil. Yeter ki vefalı olalım, kadir kıymet bilelim, değerlerimize sahip çıkalım. Keşke insanımıza ölmeden değer verip sahip çıkabilsek. Madem beceremiyoruz bari öldükten sonra isimlerini yaşatalım da her fırsatta birer Fatiha okuyanlar olsun…
Efendim;
70 yaşına giriyoruz. Allahu Teâlâ cümlemize hayırlı uzun ömürler versin, son nefesimizde de imanla ölmeyi nasib eylesin inşaallah. Kendimizi bildik bileli hiç ön plana çıkmadık, mümkün olduğunca ‘ben’ demekten kaçındık ve hep ‘biz’ demeye gayret ettik. Zira inandıklarımız, sevdiklerimiz; “En kötü tek kelime BEN” derlerdi.
27 yıl Peygamber mesleği kabul ettiğimiz Öğretmenlik ile meşgul olduk ve başkalarının çocuklarıyla ilgilenmekten kendi çocuklarımıza zaman ayıramadık. Yaklaşık 50 yılı aşkın süredir de fotoğrafçılık ve dolayısıyla Gazetecilikle uğraşıyoruz. Kısaca; öğretmenlikten emekli olduk ancak gazetecilikten halen emekli olamadık. Yaşımızın gereği biraz yavaşlattık, ancak yerinde koşuşturmayı da ihmal etmiyoruz. Zaman zaman da sevdiğimiz gençleri öne sürüyor, ondan bilgileri alarak yine haberleştiriyoruz. Biraz ulusal, biraz da yerel gazetelerde, internet sitelerinde ülkemizi, milletimizi, memleketimizi kötülemeden, kimsenin malına, canına zarar vermeden, huzur bozmadan ve en önemlisi doğrulardan şaşmadan haber ve köşe yazılarımızın yayınlanmasını sağlıyoruz. Tabi hemen herkese de yardım etmekten kaçmadık ve halen de kaçmıyoruz. Ancak hiç kimseden vefa görmediğimiz halde hiç umursamadık, görmezden, duymazdan, bilmezden geldik. ‘Yaptıklarımızı Allahu Teala biliyor ya yeter’ diye düşündük. (Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul, zurna az.)
Değerli Okuyucularımız…
Aslında kendimden bahsetmek istemiyorum. Ancak bu yazıları yazan birini az da olsa tanıyınız istedim…
Öncelikle; bilindiği gibi halen Çin Halk Cumhuriyeti Pekin Büyükelçisi olarak görevini başarıyla sürdüren Abdulkadir Emin Önen’in muhterem babası, Bediüzzaman Şeyhi Emin Efendinin oğlu, Hocaların Hocası olarak tanınan Emekli Öğretmen merhum Mehmet Salih Önen amca unutulmasın, ona da vefasızlık edilmesin diye yine vefa ile ilgili bu köşeyi yazmaya karar verdik. Tabi birazda koltuk sahibi olanlar, bir makama gelenlerin de daha sonra geçmişte söylediklerini, konuştuklarını, kendilerine vefa gösterenleri, destek olanları, dua edenleri bile unuttuklarından onlara da bir gönderme, hatırlatma yapalım istedik. Zira ahde vefa kalmamış, vefasızlık almış başını gidiyor derler ya…
Merhum Salih Önen’in ismi öncelikle neden kurucusu olduğu okula verilmiyor?
Bu konuları siz okurlarımıza da aktaralım istiyoruz. Zira vefasızlık örneği…
2 dönem AK Parti Şanlıurfa Milletvekili, 2 yıl kadar Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olarak görev yaptıktan sonra 2017 yılı Aralık ayından itibaren de Çin Halk Cumhuriyeti Pekin Büyükelçisi, bu dönemde de yine Şanlıurfa Milletvekili ve Asya Parlamenterler Asamblesi (APA) Türk Gurubu Başkanı olarak görevini başarıyla sürdüren ve gerek ülkemizin ve gerekse Şanlıurfa’mızın adını dünyaya duyuran, en iyi şekilde temsil görevini sürdüren Abdulkadir Emin Önen’in merhum babası, Türkiye’nin çeşitli illerinde ve Yüksek Okullarında Öğretmenlik ve Müdürlük, yurt dışında Kültür Ateşesi olarak görev yapmış olan Hocaların Hocası Mehmet Salih Önen’in ismi doğup büyüdüğü Karaköprü ilçesinde bir parka veya bir tesise bile verilmedi.
Türkiye’nin birçok ilinde olduğu gibi Şanlıurfa’da da Harran Üniversitesine bağlı Meslek Yüksek Okulu açılmasını sağlayan, hatta Ankara gibi büyük bir şehirde Öğretmen Okulu Müdürlüğünü memleketi Şanlıurfa’ya 2 yıllık Meslek Yüksek Okulu açılması için bırakıp gelmesine rağmen Harran Üniversitesince de kurucusu olduğu Şanlıurfa Meslek Yüksek Okuluna Mehmet Salih Önen ismi verilerek yaşatılmadı.
Karaköprü ilçemizin ilk havuzlu evinin merhum Mehmet Salih Önen amcaların olduğunu büyüklerimizin geneli belirtmektedir. Öyleyse Karaköprü Belediye Başkanımız Metin Baydilli de ahde vefa gösterip Karaköprü’de uygun bir tesise (Necmettin Cevheri Kültür Merkezi gibi) verilmeli.
Bu arada; 08.05.2015 Cuma günü Hakk’ın rahmetine kavuşmuş olan merhum Mehmet Salih Önen amcayı bir kere daha anmadan, ruhuna Fatiha okumadan geçmeyelim. Allahu Teâlâ rahmet eylesin, ruhuna el Fatiha…
Efendim;
Yine; Şanlıurfa’mızın ve Türkiye’nin adını dünyaya duyuran Spor Foto Muhabiri ağabeyimiz Hüseyin Kırcalı da, emekliliğini yaşadığı memleketi Şanlıurfa’da Bahçelievler’deki evinde 79 yaşında vefa etti. Bu değerimizin de ismi bizce de uygun olduğuna inandığımız Karaköprü Basın Müzesinde basına uzun yıllarını vermiş bizler gibi gazetecilerle birlikte fotoğrafları ve temin edilebilen belge ve çeşitli malzemeleriyle bir fotoğrafının altında tanıtılıyor.
İnsanımız bir makama gelince neden değişiyorlar
Efendim…
Vefa, sevgide devamlılık demektir. Vefa demek, ihtiyaç hâlinde ona yardım etmektir. Arkadaş, öldükten sonra, onun çoluk çocuğunu, yakınlarını sevmek, onlarla ilgiyi kesmemek de vefadandır. Müslüman vefakâr olur. Vefakâr olmanın, yani sırf Allah rızası için sevmenin mükafatı büyüktür.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
“Kıyamette hiçbir himayenin bulunmadığı zaman, Allahü Teâlâ’nın himayesinde bulunacak yedi kişiden biri, birbirini [sırf Allah rızası için] sevenlerdir.” [Buhari]
Vefa, dostlukta, bağlılıkta sebat etmektir. Arkadaşa yaptığı iyiliği az görmek, onun yaptığını çok bilmek vefadandır. Şimdilerde nerde öyle arkadaşlar…
Büyüklerimiz; ‘İnsanoğlu çiğ süt emmiş’ derlerdi. Bu Ata sözündeki ‘çiğ süt’ mecaz anlamındadır, olgun değil anlamındadır. Kötü insanlardan zarar beklenir anlamındadır. Kötü insan, iyiliğin kıymetini bilmez, zararı dokunabilir demektir. Daha da önemlisi; bazıları, çıkarı olan işte kendisine iyilik edene bile nankörlük ederler demektir. İşte şimdilerde, iyilik edenlere hep kötülük ediyorlar. Günümüzde ahde vefa kalmamış. Vefasızlık şeytanın hoşuna gider. Neden bu kadar vefasız oluyoruz? İnanın hiç anlam veremiyorum.
Geçmişinde ne olurlarsa olsunlar, ne kadar saygıdeğer, saygılı, candan arkadaş olsalar olsunlar; insanımız bir makama gelince neden değişiyorlar, dostlarını unutuyorlar, yanlarına çağırıp, hatta telefon ederek bile gönlünü almıyorlar, kendilerini unutmadıklarını hatırlatmıyorlar. Gerekiyorsa tabii, neden onlardan faydalanmıyorlar? Hiç mi ahde vefa kalmamış diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Zira vefasızlık şeytanın hoşuna gider. İnsanlarımız yoksa kötü insan mı ki? Kötü insanlar iyiliğin kıymetini bilmez, vefasız olurlar. Büyüklerimizin dediği gibi; ‘İnsanoğlu çiğ süt emmiş’ diye düşünüp bizde onları ve makama gelince değişenleri unutalım mı acaba?
Şimdi diyeceksiniz ki; sadece Şanlıurfa’mızda mı bu vefasızlıklar…
Efendim; tabiî ki dünyanın her yöresinde vardır mutlaka, ama bizim ve bizim gibi Müslüman ülkelerde daha çok görülüyor dersek haksızlık etmemiş oluruz. Zira büyüklerimiz bozuk olan bir işimiz konusunda gayrimüslimleri kastederek; “Onların dini bizim işimiz gibi bozuk, ancak işleri de bizim dinimiz gibi düzgün” derler.
Vefa demek, gerek hayatta iken ve gerekse öldükten sonra sevgi ve ilgiyi devam ettirmek demektir. Ölen bir kimseye az bir vefa göstermek, hayatta yapılan çok iyiliklerden daha makbuldür. Çünkü insan, hayattaki arkadaşına bir iyilik edince, belki bir karşılık bekleyebilir. Öldükten sonra yapılacak iyiliğe riya karışması zor olur. Ölüler için dua ve istiğfar edilir. Yapılan iyiliklerin sevabı bağışlanır. Hayattaki akrabalarına, dostlarına iyilik edilir. Peygamber Efendimiz, ihtiyar bir kadına ikramda bulundu. Sebebini soranlara, “Bu kadın, Hatice hayatta iken bize gelir giderdi. Ahde vefa, dindendir” buyurdu.
Mehmet Salih ÖNEN
1931 yılında Şanlıurfa’da doğdu. Şanlıurfa Kurtuluş İlkokulundan mezun oldu. Orta ve lise eğitimini Urfa'da sürdüren Mehmet Salih Önen, öğrenim gördüğü Okul Müdürünün teşvikiyle lisenin son yılında Sivas Lisesine devam etti ve buradan mezun oldu. Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesinde Türk dili ve Edebiyatı Bölümü'nde yüksek öğrenimini tamamladı. Askerliğini 1956-1958 yılları arasında yedek subay olarak Çankırı ili Çerkeş ilçesinde yaptı.
Çalışma hayatına 27.09.1958 günü Urfa Lisesi’nde Edebiyat öğretmeni olarak başladı. 06.10.1962 günü Diyarbakır iline tayin oldu. 1962 yılından 1970 yılına kadar Diyarbakır Eğitim Enstitüsünde idareci olarak görev yaptı. 1970 yılında Kültür Ataşesi olarak Ürdün’de görevlendirildi. Ürdün’de yaşanan iç karışıklık nedeniyle Türkiye’ye çağrıldı ve 15.07.1970 günü Isparta Öğretmen Okuluna Edebiyat Öğretmeni olarak atandı. Bu görevini sürdürürken, Temmuz 1971’de Isparta Eğitim Enstitüsü Müdürü ve Öğretim Görevlisi olarak tayin edildi. 1974 yılına kadar Isparta’da çalıştı.
1974 yılında Ankara Yüksek Öğretmen Okuluna Müdür olarak atandı. Bu görevini sürdürdüğü dönemde Türkiye’de açılan örgün Meslek Yüksek Okulları arasına Urfa’nın da alınması için yoğun çaba harcadı. Ankara Yüksek Öğretmen Okulunda Müdür olarak görevli iken 23.02.1976 tarihinde doğduğu topraklara dönerek, Urfa Meslek Yüksek Okulu’nun Kurucu Müdürü oldu.1980 yılına kadar Urfa’daki görevini sürdürdü. 1980-1982 yıları arasında İstanbul Çemberlitaş Kız Lisesinde Edebiyat Öğretmenliği yaptı.
1982 yılında Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesine Öğretim Görevlisi olarak atandı ve 12 yıl görev yaptı. Milli Eğitim Bakanlığı müşaviri görevini de sürdüren Önen 4 ciltlik Örnekleriyle Türkçe Sözlüğünün yazarlarındandır.
Bediüzzaman Şeyhi Emin Efendinin oğlu, Şanlıurfa Milletvekili, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Çin Halk Cumhuriyeti Pekin Büyükelçiliği görevinde bulunmuş olan son dönemde yeniden Şanlıurfa Milletvekili ve APA Türk Gurubu Başkanı olarak görevini sürdüren Abdulkadir Emin ÖNEN’in babası, merhum Adnan ÖNEN’in ağabeyi, Faruk ÇADIRCI ve merhum Şeref YETKİN’in kayınpederi, merhum Hasan ULUDAĞ ve merhum Mahmut UĞURLU’nun kayınbiraderi, merhum Tahir GÜLLÜOĞLU’nun damadı, Mehmet, Hasan ve merhum İbrahim GÜLLÜOĞLU’nun eniştesi, 20.07.1994 tarihinde emekli olan Emekli Öğretmen Salih ÖNEN, evli ve 5 çocuk babası olup, 08.05.2015 Cuma günü Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur.
Sabri Yazar (Hocamızın kendi dilinden)
“Ben Sabri Yazar. 1937 yılında Elazığ’ın Palu ilçesinde dünyaya geldim. Babamın yardımıyla Arapca ve ileri derecede Osmanlıca derslerini talim ettim. 1953 senesinde Diyarbekir’in Hani ilçesinde, Şeyh Ahmet ismiyle maruf, Rufai halifesi olan Şeyh Ahmet’in yanında okumaya başladım. 1966 yılında Lice’nin bir köyünde İmam-Hatip olarak görev aldım. Daha sonraki yıllarda Vaiz ve Müftülük imtihanlarına girerek kazandım, fakat bu vazifelerden feragat ederek 1969 yılında Urfa’da Kutbeddin Camiinde imamet vazifesine devam ettim.”
Molla Sabri Yazar Hocamız, daha sonra 37 sene Şanlıurfa Dergâh Camii imamlığı yapıp emekli oldu.
Hüseyin KIRCALI
1941 yılında Şanlıurfa’da doğan Hüseyin Kırcalı, mesleğe 1956 yılında başladı. 1961 yılında Milliyet’in Şanlıurfa ve Diyarbakır muhabirliğini yapan duayen gazeteci Hüseyin Kırcalı, 1963 yılında İstanbul’a geldi.
Hüseyin Kırcalı, 1 Temmuz 1963’te göreve başladığı Milliyet gazetesi spor servisinde kesintisiz olarak 37 yıl görev yaptı. İlk uluslararası ödülünü 1965’te World Press Contes’ten (Hollanda) aldı.
Daha sonraki yıllarda Japonya’da Nikkon Club’ın düzenlediği uluslararası yarışmalarda, siyah-beyaz ve renkli fotoğraf dallarında, birçok kez çeşitli ödüller kazandı. Çin Halk Cumhuriyeti’nde yapılan bir yarışmada “şeref sertifikası” elde etti. Stern (Almanya) dergisinin yıllıklarında fotoğrafları yayınlandı.
Türkiye’de de birçok ödül kazanan, efsane Spor Müdürü Namık Sevik adına konan ödülün 2007 yılında sahibi olan Hüseyin Kırcalı 10 Olimpiyat ve 6 Dünya Kupasında görev aldı. Kırcalı’nın çektiği fotoğraflar büyük beğeni kazanırken birbirinden ünlü sporcularla yaptığı röportajlar da ses getirdi.
Hüseyin Kırcalı, Şanlıurfa Bediüzzaman Aile Mezarlığında son yolculuğuna uğurlandı.
Bilindiği gibi; Hüseyin Kırcalı’nın 1972 yılında Japonya’da Dünya Ağır Sıklet Boks Şampiyonu Muhammed Ali Clay ile yaptığı röportaj büyük beğeni toplamıştı.
Allahu Teâlâ cümlemizi vefalı kullarından eylesin, vefasızlara da akıl, iz’an ihsan eylesin. (Amin)