AÇLIK OYUNLARI – 2

 

Soykırımcı sapkın bunak Joe Biden 30 bin insanın katledildiği, 70 bin insanın sakat bırakıldığı, 1,5 milyon insanın yurtlarından edildiği ve açlıktan ölümlerin hızlandığı bir Filistin resmini yetersiz görüyor ve hayasızca dondurma yalayarak Ramazan’da Filistinlilerin öldürülmeyebileceğini açıklayarak alay etmeyi de ihmal etmiyor.

Batı aklı ve özellikle ABD, bu savaşın kendi savaşı olduğunun farkında. O yüzden ateşkes önerilerini veto ediyor, tehdit ve algıları bizzat ilk ağızdan kendisi deklare ediyor.

Fehim Taştekin, 29.02.2024 tarihli “Aaron’un alevleri, Biden’ın dondurması, Ölüm Şeridi!” başlıklı yazısından aşağıdaki cümle de bunu özetliyor. Gerçi sahadaki durum da bu. Ve bunu çok da gizleme gereği duymuyorlar.

"Al Ahbar’a konuşan bir kaynak, "Amerikalılar açıkça Gazze’nin yiyecek karşılığında rehineleri takas etmesi gerektiğini söyledi" diyor." 

Küresel Siyonist/emperyalist iradenin, dünyayı abluka altında tutma aracı ve tek ilahları olan unsur paradır/güçtür. Küresel anlamda kurdukları bu dünya düzeninin devamı onlar için hayati öneme sahip. Diğer değer diye dünyaya dayattıkları ise sadece bu düzenin devamı için. Tabiatı, fıtratı ve iyi olan ne varsa bozmak ve daha bir sürü bozgunculuk, savaşlar, terör ve saire. Hepsi bu düzeni sürdürebilmek için. Ve elbette soykırımlar da. Küresel bozgunculuğun/emperyalist iradenin, günümüz açısından Şeytanın/kötülüğün/mutlak kötülüğün tecessüm etmiş hali olduğu ciddi ve bu çağda çocuklarımıza da kazandırmamız gereken ahlaki, vicdani, dini, insani bir bilinç ve erdemdir. Küresel zalim elitlerin bu konumlarını, kaybetmemek pahasına soykırım yapmaları, onlar için imtina edecekleri veya daha önce yapmadıkları bir şey değil.

 

Sorun bizde. Körfez ve diğer Müslüman dünya, kendi bekasının İsrail ile birlikte var olmakla mümkün olabileceği politikasında ısrar ederek her ülke kendine göre belirlediği milli ve yerli politikalarla İsrail’in yanında saf tutmuş durumda. Halklarını da buna ikna etmiş görünüyorlar. Oysa batı halkaları ve Müslüman olmayan ülkelerin halkları vicdan ve erdem yönünden umut vadediyor. Duyarlı ve yaşananlara tanıklık edenler, vicdanen olanlara dayanamayarak kendilerini ateşe bile verecek kadar duyarlı. New-York’ta 24 saatlik miting düzenleyebiliyorlar.

Müslüman ülkeler ise hiçbir şey olmuyor, yaşanmıyor gibi bir görmezliği tercih ediyorlar. Köle olmaya devam etmek isteyen Müslüman ülkeler, ne yazık ki, Gazze’ yi ve direnen İslam ümmetini, İslam ülkelerini yalnız bırakmakla kalmadı; onlara saldıranlara destek oldu. Çaresiz olduklarından dolayı değil bu. Filistin’ in başarısının, kendi bekalarını olumsuz etkileyeceği kaygısı ile bu konumu seçtiler.

Oysa Allah’ın istediği bu değildi.

“Oysa biz o ülkede güçsüz düşürülenlere lutufta bulunmak, onları önderler yapmak, onları (ülkelerinin) vârisleri kılmak istiyorduk.

 

Onları belli bir yere yerleştirmek, Firavun’a, Hâmân’a ve ordularına, sakındıkları şeyi onların eliyle başlarına getirip göstermek (istiyorduk).” Kasas. 5-6

Neticede sahada elde edilemeyeni, Filistin’i aç bırakarak elde etmeye çalışmaktalar. Hemen her gün, her gün beslediğimiz, gıdasını gönderdiğimiz güçler, Filistin’i açlıktan kırmaya devam ediyor. Açlıkla tehdit ederek değil; bizzat aç bırakarak, yenildikleri savaş sonrası masaya galip olarak oturmak istiyorlar. İnsanlar açlıktan ölmeye devam ediyor.

*

Filistin Enformasyon Bakanı ve Devlet Başkanlığı Sözcüsü Nebil Ebu Rudeyne, ABD’ye, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını durdurması için emir vermesini istedi, “Dünya düzeni diye bir şey yok, Amerika var. Amerika’dan İsrail’e savaşı durdurmasını emretmesini istiyoruz” diyor. Aslında öyle ama istemek değil, bunu yaptırmak zorunda bırakmak önemli. Zira esas engel düşmanlığını açıkça ilan eden ve bunu icra edenler değil; düşmanla birlikte saf tutmuş Müslüman ülkeler ne yazık ki…

Sonuç olarak artık resim gayet net. Kimin, kimin açlıktan ölmesi; kimin de kimin ölmemesi için çabaladığı ayan beyan ortada duruyor ve bu resim, hiç bu kadar net olmamıştı.

Rabbim, bizleri doğrularla yazsın. O’ nun her şeye gücü yeter. O, kullarına ve hiçbir şeye muhtaç değildir. O, hesap gününün sahibidir ve her şeyi görmektedir.

“Sakın, Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak, Allah onları, korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor.”  İbrahim 42

Herkesin tercih ettiği ve layık olduğu yerde/derekede konumlanması ve bunun açıkça ortaya çıkmış olması da çok büyük bir nimettir. Kaybediyor gibi görünenlere Allah’ın nasıl bir zafer bahşedeceğini belki de zamanla göreceğiz. Beklenmedik sonuçlar zamanı geldiğinde daha net ortaya çıkar. Rabbim, günleri aramızda çekip çevirmektedir.

İzzet, zafer ve galibiyet, her türlü durumda; Allah’a aittir ve zillete boyun eğmeyen, Allah’a inanan ve güvenen, İslam ile şereflenmiş, zillete teslim olmayan, direnen ve zalimlere karşı duran müminlerindir. Kim bilir bu günlerin sonunda neler olur.