Kayseri Milletvekili Ayşe Böhürler'in "Bu ülkenin meclisinde sadece Türkçe konuşulur" sözleri, dil ve kültür çeşitliliğine dair endişeleri yeniden alevlendirdi. Böylesi bir yaklaşım, sadece kafatasçı bir zihniyeti yansıtmakla kalmıyor, aynı zamanda ülkemizin zengin kültürel mirasına da ihanet ediyor.
Bir gün Türkçe azınlığa düşerse ve biri çıkıp "Herkes Türkçeyi evinde konuşsun" derse bu zulüm olmaz mı? Bu sorunun cevabı açık: Evet, bu zulüm olur. Her dil, her kültür kendine özgü bir güzellik taşır ve insanlığın ortak mirasını oluşturur. Hiçbir dil, diğerinden üstün değildir ve yok sayılmayı hak etmez.
Şu anda konuştuğumuz Türkçe ne kadar öz Türkçe? Arapça, Farsça, Fransızca ve İngilizce gibi birçok dilden kelimeler almış, evrimleşmiş bir dildir. Bu durum, Türkçenin zenginliğini ve dinamizmini gösterir. Diller statik varlıklar değildir, sürekli değişir ve gelişir. Bu değişimin ve gelişimin önüne geçmek, dili fosilleştirmeye çalışmaktır.
Daha düne kadar "Bu ülkenin bütün değerleri mecliste temsil edilmelidir" diyen siz değil miydiniz? Ne oldu da iktidar hırsı ve güç delisi bir insana dönüştünüz anlamış değilim. Bu sorunun cevabı ise siyasi iklimin yarattığı kutuplaşmadır. Farklılıklara tahammülün azaldığı bir ortamda, ötekileştirme ve ayrımcılık diline başvurmak maalesef kolaylaşıyor.
Meclisimiz, sadece tek bir dilin ve kültürün değil, bu topraklarda yaşayan tüm renklerin ve seslerin temsil edildiği bir yer olmalı. Farklı dillerin ve kültürlerin bir arada yaşadığı bir ülke, çok daha zengin ve güçlü bir ülkedir. Bu nedenle, meclisimizde farklı dillere ve kültürlere yer açmak, sadece bir hakkaniyet meselesi değil, aynı zamanda ülkemizin geleceği için de bir gerekliliktir.
Dillerin ve renklerin kutsallığına inananlar olarak, bu ülkenin meclisinde tüm dillerin ve kültürlerin özgürce ifade edilebildiği bir gün göreceğimize inanıyoruz.
Bu ülkede diller ve renkler artık tartışılmamalı...